• "umulige historier"

99 9 13
                                    


Küçükken hayaller kurardım. Bazılarına gerçekten inanırdım, masallar hikayeler ayrı bir dünyaydı diyebilirim benim için. Ancak büyümek farketmektir, öyle değil mi? Gerçek hayat olumsuzdur, kötüdür. Büyümek için tozpembe dünyandan ayrılman gerekir, daha doğrusu gerekirmiş; öyle öğretildi.

Küçükken büyümek adam olmak için hayal kurmayı bırakmam gerektiğine inandırıldım kısaca. Şimdi ise geçmiş 19 yılımın kalanını da pişmanlıkla geçirmemek için kendi dünyamı kurmaya karar vermiştim, yine inanarak. Ama kendi gerçeklerime.

"-tsal güçler tarafından korunurmuş çok iyi değil mi lan"

Yunho eski norveç tarihiyle alakalı bi dergi okuyordu ve ben ne zamandan beri kendi kendime konuşuyordum bilmiyorum "Ne dedin en son? "

"Dinle, Norveç/Tromso'da bilinen en eski efsanelerden olan Aurora efsanesine göre: Her yıl olduğu bilinen ama tam olarak ne zaman olduğu net olarak asla belirlenememiş bir tarihte,  sınırı ve konumu da aynı şekilde bilinmeyen 'kutsal bölge' denilen yere girip kuzey ışıklarını gören ilk kişi, kuzey ışıklarının insan gözüyle göründüğü son saniyesine kadar kutsal güçler tarafından korunurmuş."

Doğru olmadığını herkes biliyordu odada ki. Ve cevap niteliğindeki boş bakışlarımı göndermiştim zaten.

Efsanelerde bahsedilen her şey farklı ülkelerin yaşlı teyzelerinin sıkılınca uydurduğu saçma sapan şeylerdi. Neden tekrar okuttuğumu bile bilmiyordum yunho'ya.

"Oha neresi dedin?" diyerek içeri gelmişti San. Elinde, çok muhtemel bize getirdiği, kahveler vardı. Onları dağıtırken Yunho kudurmakla meşguldü.

"Dördüncüye okumayacağım dinleyin NORVEÇ TROMSO'DA-" diye anırmaya başlayan Yunho'yu susturan yine San'dı "gerisi önemli değil duydum zaten oraları. Asıl olay sonraki hafta olucak olan öğrenci değişim programıyla gideceğimiz yerin de Tromso olması."

"O kadar heyecanlanma San çünkü Yunho belirli ve bilinmeyen bir tarih var ded-"

"Tarihin tutmadığını söylemedim min-"

"Tuttuğunu da söylemedin yun-"

"Ama tutma ihtimali var ming-"

"Ciddi ciddi inanıyor musu-"

"Bir kez daha biri birinin sözünü keserse bir sabah ansızın uyku mahmurluğuyla gidip değişim programı için gerekli belgelerinizi yakabilirim."

Hongjoong'un ürkütücü derece ciddi bir ifadeyle söylediği şeylerden sonra fazla kaşınmanın gereği olmadığına kanaat getirdim. Sonuçta ben oraya sadece bi efsane için gitmiyorum değil mi?

×

Okul çıkışında bi parkta oturup hava almaya gelmiştik. Bende "İçecek bir şeyler alıp geliyorum siz oturun" demiştim 7 erkek arasında daha fazla durmaktan sıkıldığım için. Bu sırada tekrar kendimle konuşmaktan zarar gelmezdi değil mi?

Sıfırdan başlayacak olursam..
Küçüklüğümden beri başarılı bi öğrenciydim.
İyi bir ailem vardı. Abim eğitimi için Rusya'daydı. Annem dükkanıyla uğraşırdı babam ise amcamla ortak kurduğu şirketle ilgilenirdi.

Üniversiteye başladığım için şehire geldiğim günden beri sanki koruma büyümü kırmışlar tüm mutluluğum sömürülmüş tüm huzurum yok olmuş gibiydi. Muhafazakar bir ailede yetişmiştim ve kendimle baş başa kaldığımda bi yabancıyla karşılaşmıştım. Ve kendime ulaşabilmek için tek yolun inanmak olduğunu düşünüyordum bi süredir.

İnanmaktan kastım söylenen her şeye inanıp olacağı görmek bu arada. Ailem yüzünden deneyemeden yanlış olduğunu öğrendiğim şeyleri deneyerek kendim görmek, doğruysa da kendi kararımla bu fikre varmış olmaktan bahsediyorum. Çünkü bir yaratığı insan yapan en önemli faktör geleceğini doğrusunu, yanlışını, bildiğini, yanıldığını belirleyecek, hayatını değiştirecek ve belki mahfedecek aptal kararlar verebilmesiydi.

Annem kendimi bildim bileli dindar biriydi. Bana hep "irade şeytanın insan üstündeki en büyük gücüdür" derdi. Tabi küçükken anlamak biraz zordu insanın kendi karar yetisi şeytanın nasıl işine yarayabilir derdim ama düşününce haksız olduğunu söyleyemeyeceğim.

Belki de çoğu zaman bir şeyler başarabilmek için kullandığım iradem bu kararımla sonumu getirebilirdi. İsteyerek hata yapmaktan bahsediyorum sonuçta. Ama denemeden aklımda soru işareti olarak bırakarak kör bir insan gibi yaşamaktansa yaşayıp acı çekerek doğruyu bulmak daha cazip gelmişti bi kere.

Annemin sözünde haklı olduğunu bi kere daha anladınız değil mi? Belki de şeytan kendi sonumu kendimin getirmesi için bunu yaptırıyordu ama ben bir aptal gibi kendi oluşturacağım gerçeğin peşindeydim.

Son 'bundan sonra' deyişimle beraber son kez bu kararı veriyordum. Çünkü ailemin kendi öğrettiği şeyleri, yine onların öğrettiği tek bir şeyle en başından silmeye karar vermiştim, inanarak.

"Beyefendi kahveleri unuttunuz."

"Özür dilerim benim hatam."

Ve inanmak deyince,
Seni ilk gören olmak fena olmazdı öyle değil mi Aurora?

Uzun süredir yazmıyorum ve bazı yerler anlaşılmıycak derecede kompleks olabilir anlamadığınız bir noktada anlatabilirim yorumlara yazın.

Bitiriceğimden kesinlikle emin olmadığım bi fic ama önceki bölümde de dediğim gibi yoğun bi şekilde planladım her şeyi. Sizde şuradaki şeye dokunursanız efsane olur.

         ⬇️ Bak tam burada ki.

beskytt meg; song mingi Where stories live. Discover now