YİRMİNCİ BÖLÜM: "AXKAR KALESİ"

En başından başla
                                    

Vejetaryen değilse tabi.

****

"Of! Burada da hiçbir şey yok."

Nasıl oluyordu da böylesine bitkiye doygun ve doğa habitatına sahip zengin bir gezegende bir şey bulamıyordu? Aç kalmak istemiyordu. Minba'nın bir şeyler avlayabileceği kesin değildi. Biraz daha uzaklaştı. Etrafta gün batımı ışıklarını alan taze kokulu ağaçlar yüzlerine vuran bu ışıkla sanki gülümsüyordu. Bazı bitki yemişleri zehirliydi ve bunu az çok fark edebiliyordu.

Ağaçların üstünde yiyebilecekleri bir meyve var mı yok mu diye bakındı. Meraklı gözleri gezinmedik dal bırakmıyordu. En sonunda Kakulu ağacının rengarenk dallarına çarpınca sevinçten büyük bir nida koparıvermişti!

Kakulu ağacının serser* meyvesinin üzerine vuran akşam güneşi kabuğundaki beyaz lekeleri parlatıyor dalıyla bütünleştiği kısmında yıldız şekilleri havaya yükseliyordu.

Serser meyvesi: Birbirine bağlı Dünya gezegenine göre boyutu ve ağırlığı kiraza benzeyen sert fakat içi sulu bir sofra meyvesidir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Serser meyvesi: Birbirine bağlı Dünya gezegenine göre boyutu ve ağırlığı kiraza benzeyen sert fakat içi sulu bir sofra meyvesidir. Ender bulunurlar. Bir inanışa göre aşıklar meyvesi olarak da bilinir.

Moo dudaklarını yaladı.
Bu gece aç kalmayacaklardı.
Tabi Minba ile bu sert meyveyi soyabilmeyi başarabilirlerse.

****

Minba ve Bayan Moo gece güzelce karınlarını doyurmuş ağaç kavuğunun kapısını geniş yapraklarla saklamışlardı.   Sabah çok kısa sürede gelip çattığında Moo inleyerek gözlerini araladı. "Sırtım!" Ağacın yüzeyi çok sertti ve kaçınılmaz olarak sırtı tutulmuştu. Minba bir gözünü açarak esnedi. Sapsarı teni uykuya hasret kalmış gibiydi. Kendine geldiğini hissediyordu. "Geçiyor emin ol," dedi Moo'ya güven verdi.

"Şu topladığın bitkilerden geri kalanlarını yiyelim. Enerjiye ihtiyacımız olacak."

İkisi de midelerini yeteri kadar doyurduklarından emin olduğunda artık yola çıkma vakti gelmişti. Kendilerini misafir eden ağaçtan çıkmış, ovadan çıkmaları gerektiğinin artık farkına varmışlardı. Bu kadar dinlenmek yeterliydi. Peşlerinde bir katil vardı. Üstelik sıradanlıktan çok uzak bir katildi. "Minba, varacağımız yerde bizi bekleyen ne olacak?" Kendini bir an resetlemiş gibi hissetti. Tüm duyguları tüm benliği sıfırlanmıştı.

Kesinlik istedi. Gerekirse Minba'nın başının etini yiyecekti. Tam olarak kendilerine gelecek ya da gelebilecek her şeyi dinlemek ve öğrenmek istiyordu. Çarptırılmadan. Kalbinde Minba'nın ona her şeyi anlatmamış olma ihtimali bir lamba gibi yanıp söndü. Bunu hissetmek dahi hissetmişti. "Sana daha önce anlatmadım mı?" Moo gözlerini devirdi. "Anlattın ama bu anlattıklarından kaç tanesini yaşayabildim Minba? Bana bak..." Minba ucu bucağı yeşilliklerle ve tehlikelerle dolu yoldan bakışlarını çevirdi. Moo'nun gözlerindeki deli cesareti gördü ancak ona tezat endişeliydi. Bir iğne gibi incecik fakat kendini hissettirebiliyordu karşısında ona bakan kimseye.

BAYAN MOO: KATİLİN PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin