YİRMİNCİ BÖLÜM: "AXKAR KALESİ"

Start from the beginning
                                    

Minba sırtındaki ve başındaki ağrıyı umursamamaya çalışıyordu. Yüksekten düşmüştü ve uyanması yaklaşık dört saati bulmuştu. Moo'ya belli etmemeye çalışıyordu ancak beline saplanan ani ağrıyla eğildiğinde havaya keskin bir nefes sesiyle tısladı. "Kahretsin..." Bu kadar çabuk yıkılmamalıyım diye düşündü. "Minba?" Moo Minba'nın yanına koşarak vardı.

"Neyin var diyorum cevap vermiyorsun? Bir şeyin var işte geçiştirme beni..." Minba gözlerini yumdu, birkaç saniye sonra açtı. "İyiydim, çok yüksekten düştüğüm için vücudum sarsıldı. Fazla önemli bir şey olduğunu sanmıyorum." Moo Minba'yı baştan aşağı süzdü. Kararsız görünüyordu. "Seni düştüğün zaman incelediğimde vücudunda dikkatimi çeken herhangi bir yara ya da iz görememiştim ama..." Moo dikkatini çeken morluğa çekinerek ve üzüntüyle baktı. Minba'nın boynu ve köprücük kemiklerinin birleşim yerinde, boynunun arkasında morarmış teni ve kulak memesinin kırmızı hali... Kötü görünüyordu. Fazla kötü. "Nasıl fark edemedim ben bunları?"

Moo kendisine çok kızmıştı. Bir dedektif nasıl böyle bir hata yapabilirdi. Gerçi kulak memesindeki kırmızılığı fark etmişti, Minba bunu umursamamıştı. Keşke biraz daha dinlenseydik, diye söylendi kendi kendine.

"Benim tenimin rengi biraz bronz ve koyu ondan dolayı anlamamış olman gayet normal Moo. Dostum kendine sakın haksızlık etme." Minba dışarıdan küçük görünen ancak içine girdiklerinde kocaman olan ağaç ve kavuğuna doğru yürümeye başladı. Sakin adımlarla ilerliyor, gözünün önüne gelen uzun saç tellerini kulağının arkasına süpürüyordu. Belinden düşmek üzere olan bol giysiyi karnına çekiştirdi. Kısa sürede kilo kaybı yaşamıştı.

"Akşam olmak üzere, bir şeyler avlamalı ya da meyve bulmalıyız." Moo hevesle onayladı.

"Öyleyse ben etrafı dolanayım."

"Çok uzaklaşma."

"Sen de." Moo Minba'ya sırtını döndü. Kısa sürede yiyecek zehirsiz bir şeyler bulmalıydı.

****

Minba avlanmayı unutmuş olmalıydı. Yoksa üç tane rariýýa'yı bu kadar kolay kaçıramazdı.

Rariýýa: Dünya gezegeniyle karşılaştırıldığında bıldırcına benzeyen eti lezzetli bir hayvan türü. Genelde küçük çalılıkların içine bir karınca gibi yuva yapar, küçük sürüngenlerle beslenirler.

Elinde kısa sürede yapmış olduğu mızrak vardı. Çok keskin değildi ancak rariýýa cüsseli bir hayvan da değildi. Onu avlayacak kapasitedeydi. Kaçmış olduğu hayvanın gittiği yöne doğru baktı. Çok hızlı bir hayvandı. Gözleri çok keskindi ve etrafındaki yabancıları kolaylıkla seçebiliyordu.

Minba dizlerini kırdı. Boynunu eğdi. Görüş açısı şimdi daha iyiydi. Gözlerini kıstı. İşte oradaydı! Dizleri ağrımıştı fakat rariýýa fark etmesin diye öylece durdu. Elindeki mızrağı çok ağır hareketlerle havaya kaldırdı. Nefesini tuttu. Tek bir an sadece tek bir an. Mızrak öyle hızlı hareket etmişti ki! Rariýýa kıskıvrak yakalanmıştı! Tam kalbinden vurulmuş hayvan saniyeler içinde acı çekmeden öldü.

"İşte budur!" Diye fısıldadı Minba. Kollarını zafer kazanmışçasına yukarı kaldırarak. Bugün aç uyumayacaklardı. Ölü hayvanın yanına gidip ölüp ölmediğini tekrar kontrol etti. Körelmişti fakat bir umut vaat ediyordu. Rariýýa'nın ince derisini tuttu, havaya kaldırdı. Vücudundan akan yeşil vücut sıvısına temas etmeden onu karnının biraz aşağısından sepet tutuyormuş gibi tuttu. Moo'nun yanına gitmek için hareket etmeye başladı. Moo buna sevinecekti.

BAYAN MOO: KATİLİN PEŞİNDEWhere stories live. Discover now