0.6: her son bir başlangıçtır

634 42 68
                                    

jiwon sınıfa girdiğinde en öndeki sırasına oturdu. bir yandan bang'ın kim olabileceğini düşünüyor, diğer yandan da neden minho ve chan'ın kendisinden kaçar gibi davrandığını anlamıyordu. 

sınıfa gülüşerek giren çifti gördüğünde suratı düştü, bakışlarını yere dikti. onu en çok zorlayan şey, hiç şüphesiz park seonghwa'yla aynı sınıfta olmaktı. ayrıca yeni sevgilisinin de bu sınıfta oluşu hiç yardımcı olmuyordu. 

seonghwa'nın bakışlarını üzerinde hissettiğinde kolunu sıraya, kafasını da kolunun üzerine koydu.

bu hissettiği şey karşılıksız aptal bir aşk değildi. seonghwa'nın onu terk ettiği gün ona olan tüm hislerini bitirmişti. içindeki bu his sadece kırgınlıktı. on sekiz yıllık hayatında ilk defa bir erkek tarafından yüzüstü bırakılmıştı. 

çok kısa bir süre sonra telefonunun bildirim sesinin sınıfta yankılanmasıyla kafasını kaldırdı ve hırkasının cebindeki telefonu çıkararak bildirime tıkladı.

bangbangbang:

kim olduğumu öğrenememişsin

tanrıya şükürler olsun ki minho'yu zamanında uyardım

jiwonnie:

bang

kim olduğunun inan bana hiçbir önemi yok

ben seninle, bang'la muhabbet etmeyi seviyorum

gerçekten tanışmayı çok isterim

ve eğer seni yargılayacağımı düşünüyor, bu yüzden bana kim olduğunu söylemiyorsan beni tanımıyorsun demektir

bangbangbang:

tamam..

eğer revire gelirsen beni bulabilirsin 

artık bunun zamanı geldi sanırım

jiwonnie offline

kız telefonunu hırkasının cebine attı ve dersin başlamasına dakikalar olmasını umursamadan koşarak sınıftan çıktı.

içinde bir his vardı. sanki bu kişi zaten tanıdığı biriymiş gibi hissediyordu. merak duygusu tüm bedenini esir almıştı.

revirin kapısının önünde durduğunda soluklanmakla uğraşmayarak kapının kulpunu aşağı indirdi ve geniş revir odasına girdi.

belli aralıklarla yan yana koyulmuş yataklar, yatakların arasındaki perdeler ve odanın ortasında uzun bir beden. 

"sen... bang sensin?" kızın şaşkınlıkla fısıltıyla konuşması odanın sessizliğinde kolaylıkla duyulurken uzun boylu çocuk utangaçça elini ensesine götürdü ve yüzündeki çekingen gülümsemeyle başını yukarı aşağı sallayarak onayladı.

"ben ne desem bilemiyorum gerçekten. seni hiç beklemiyordum.

"benim olmam beklentini karşılamadı yani?"

jiwon ellerini hızla iki yana sallayarak telaşla konuştu, "hayır hayır, öyle demek istemedim. sadece senin bana bir şeyler hissedebileceğini düşünmezdim."

chan ise onun bu telaşlı hallerine kıkırdadı ve ona doğru bir iki adım atarak aralarındaki mesafeyi azalttı. 

"dalga geçiyorum güzelim, telaş yapmana gerek yok."

"seonghwa'yla da bu yüzden kavga ettin?"

kafasını iki yana salladı. "seni seviyorum tabii ki ama asıl sebebi bu değil. o benim seni sevdiğimi öğrenmiş, sonra da senin hakkında ileri geri konuşunca dayanamadım kafayı geçirdim. sonra kavga büyüdü."

jiwon çocukla göz teması kurabilmek için kafasını kaldırdı, çocuğun kalp atışları ise hızlanmıştı. elini kaldırdı ve parmak uçlarıyla chan'ın alnındaki sargının üzerine hafifçe dokundu. "canın çok acıyor mu?" chan kafasını iki yana salladı ve fısıldadı "hayır."

chan o anın verdiği cesaretle kızın elini tutarak aralarına indirdi. giderek ona yaklaştı ve aralarındaki mesafeyi neredeyse hiçliğe çevirdi. kafasını eğerek alnını kızın alnına yasladı ve gözlerini kapattı. sağ elini de jiwon'un yanağına çıkardı çıkardı ve dudaklarını kızın dudaklarıyla birleştirdi. bir anlığına kızın onu itebileceği, hatta tokadı basarak çekip gidebileceği aklına dank etti.

ama kız onu şaşırtarak kollarını boynuna dolayarak öpücüklerini derinleştirdi. ikisi de nefes nefese kaldıklarında ayrıldılar ama hala burun burunaydılar. chan artık sorması gerektiğini düşündüğü soruyu sordu. 

"will you be my girlfriend, lady?" 

"yes i will, gentleman."

son.

merhabalar herkese, ben MYPOETICC , namıdiğer bora

bu hesapta paylaştığım ilk çalışmam, umarım okurken zevk aldığınız bir fic olmuştur.

yorumlarını esirgemeyen ve destek olan herkese teşekkür ederim.

daha fazlası için takipte kalmayı unutmayın, sizi seviyorum❤❤❤

raf ; bangchan + e:uWhere stories live. Discover now