Bu His, Geçici Olmalı

1.3K 69 106
                                    

(Colossal Minor - Seven Night)
Yukarıda bölümün parçası var. Her bölüm, bölümü yansıtan bir parça eklemeyi planlıyorum. Seven Night bana devasa bir okyanusta, minik bir teknenin kendinden kat ve kat büyük dalgalara direnmeye çalışmasını anımsatıyor. Tıpkı bölümde küçük umutlara ve büyük pişmanlıklar arasında gidip gelinmesi gibi...

Tartışma hararetlenerek devam ediyordu. Ali sesinin titremesine engel olamadan oldukça masumane tınılarda konuşmaya devam etti.
"Abiler hep böyle mi yapar hocam? Kardeşleri hep bırakırlar mı?"

Ferman öfkesini körükleyen bu sözlerden sonra bütün duygularını bir kenara bırakarak kırıp, parçalamaya devam etti.
"Sen benim kardeşim değilsin... Bu hastane içinde sen benim kardeşim değilsin!"

Şaşkınlığına ve kırgınlığına hakim olamadan itiraz etmek istese de Ferman tarafından sözü kesildi.
"Ama-"

"YAPAMAM! Anlamıyo' musun, yapamam! Burası bir iş yeri. Benim öğrencimsin ve senin dışında bir sürü öğrencim var. (Sesini ani bir şekilde yumuşatarak) Ben seni çok seviyorum ama seni sürekli kayıramam. (Aynı sertliğe geri çıkarak) Al, ne bunlar (telefonu gösterir) he? Hepsi referans mektubu bunların. Tamam mı, hepsi! İş yerlerine yapılmış başvurular, neden biliyor musun? Hepsini senin için yaptım. Burdan kovulsan bile senin arkanda olacaktım, senin peşinde olcaktım. Dışarıda sana abilik yapmaya devam edecektim." dedi burnundan soluyan vaziyette. Bütün duygularının iç içe geçtiğini hissediyordu.

Krizini kontrol altına almaya çalışırken hafifçe eğildi, Ali. Alnından destek alarak bakışlarını Ferman'a çevirdiğinde devam etti.
"Benim aklım bunu almıyo' ki? Dışarıda abi, içeride değil. Ben, yaşayamam öyle."

"Nediyo'sun yani?" dedi sinirini korusa da hafif bir merakla.

"BENİ, SEÇİN! (çaresizce etrafa bakınarak) İçeride, dışarıda, her yerde; lütfen biri, beni seçsin!" dedi istemsizce yükselen sesiyle.

Sesinin sertliğini koruyarak devam etti, Ferman.
"Bu dediğini ben yapamam, anladın mı? Benim, tek öğrencim sen değilsin. Bir tek senin hocan değilim. Sorumluluklarım var benim, burda."

Ali, şu an varlığıyla bile kendisini krize tetikleyen, Ferman'a daha fazla dayanamayarak, bunu dile getirdi.
"Hocam lütfen gidin. Lütfen, yalnız bırakın beni, lütfen.

"Peki.. Peki! Burayı girmeyi kendin seçtin. Cesaretin varsa eğer burdan kendin çıkacaksın. Ya da kal! Kal burada! Artık yapabileceğim daha fazla bir şey yok. Cesaretin varsa bu odadan kendin çıkacaksın. Duydun mu beni?" dedi sesinin sertliğini koruyarak. Geldiği hızla gidiyordu Ferman.

Ali'yse Ferman arkasını döndüğünde dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetti, ayakta duramıyordu. titreyen bacaklarına aldırmadan camdan destek aldı. Göğsünde nefesini sıkıştıran ve şiddeti giderek artan iğrenç bir ağrı vardı. Gitmekte olan Ferman'a seslendi kendisi gibi titreyen sesiyle.
"H-hocam.."

Ferman, daha az önce yaptıkları konuşmanın yenilenmesini istemediğinden itiraz etmek ve sinirinin geri kalanını da Ali'ye boşaltmaya devam etmek için derin bir nefes aldı.
"Ali! Biz seninle ne konu-"

Ferman'ın konuşmasını Ali'nin yüksek sesli, içten gelen inlemesi bozdu. Ali titreyen bedenini kontrol altında tutmaya çalışırken elini sol karotisine götürdü. Bu krizde bir gariplik olduğunun farkındaydı ama bu kadar olacağının değil.
"N-nabzım.. Hızlanıyor."

Ferman başından aşağıya binlerce ton kaynar su döküldüğünü hissetti. İçindeki endişe, korku ve vicdan en üst basamaklarını çıkarken arkasını döndüğünde gördüğü manzara kalbini sıkıştırmaya yetmişti. Ali ellerini cama dayamış, bakışlarını kendisine odaklamış bir halde yardım istiyordu. Konuşacak takati kalmamıştı. titreyen bedeni, hızla inip kalkan göğsü ve terleyen vücudu ayakta kalmak için kendisini fazlasıyla zorladığını belli ediyordu.

İçeride, Dışarıda, Her YerdeTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon