cp.1 "hanji piyangosu: planlama"

384 63 77
                                    

cp.1 "hanji piyangosu: planlama"

Pencerelerin ortasına yerleştirilmiş iki kişilik beyaz yatak örtüsü üzerinde debelenip duran Han Jisung, elinde tuttuğu siyah telefon ekranında sosyal medya gezintisi yapıyor, önüne çıkan gönderileri beğenirken eleştirilerini de yapmadan durmuyordu.

Günlerden cumartesiydi.

Jeongin ve Jisung sabah buluşup kahvaltı yapmak için Felix'in evine gelmişlerdi. Jisung giyindiği civciv desenli pijamalarla ortalıkta gezintisini yaptıktan sonra yatağa tek başına uzanmıştı. Önüne çıkan son gönderiyle yerinde doğrulup çığlık attığında, Jeongin sol tarafında kalan rahat yer minderi üzerinde sıçramış, Felix ise döndürdüğü çalışma sandalyesinden düşmüştü.

"Gördünüz mü?"

Jisung'un heyecanlı sesiyle Felix düştüğü yerden kalkarken Jeongin elini kalbinden çekmiş, "Bıktım senden." demişti. "Ani hareketlerine son ver artık."

"Kes sesini de şuna bak. Bang Chan tek başına olduğu paylaşım yapmış."

Jeongin göz devirirken, Felix kaşlarını kaldırıp "Ne alaka?" diye sordu. "Neden tek başına paylaşmış ki? Sevgilisiyle bir şey mi oldu acaba?"

"Ben de onu diyorum işte saf." Jisung yataktan kalkıp ellerini belinde birleştirirken "Sen bu çocuğa yıllardır aşık değil misin?" diye sordu. Jeongin gelecek olan dalgayı hissederek Jisung'un arkasına geçip, 'Söyleme' derken Felix kafasıyla onaylamış, Jeongin ise homurdanmıştı.

"Geri zekalı bu çocuk."

Jisung, arkasında kalan Jeongin'e ayağıyla vurup "Sus!" dediğinde, Felix "Anlamıyorum." dedi. "Nereye varmaya çalışıyorsun?"

"Belli ki kavga etmişler. Senin de artık harekete geçme zamanın geldi."

"Jisung bu konuyu konuşmuştuk."

Jeongin yüksek sesle "Evet!" dediğinde, Felix'in ikiz kardeşi Lee Young kapıyı yumruklayıp "Sessiz olun küçük beyinliler!" diye bağırdı. Jisung, kızın sesini duymasıyla yüzünü buruşturup taklit ettiğinde, Young "Jisung!" diyerek tekrar bağırmış, Jisung hazır ola geçerek, sesinin tonunu düşürmüştü. "Sessizce beni dinleyin."

"Jisung karışmayacaktık."

"Jeongin, her neyse." dedi Jisung. "Eğer kavga ettilerse bir şansı olabilir işte! Neden sadece ben heyecanlanıyorum ki? Felix sen bu çocuğa aşık olduğundan emin misin? Bana pek aşıkmışsın gibi gelmiyor da. Yani seven insan oturmadan durabilir mi? Duramaz."

"Lütfen nefes al." Felix göz devirip sandalyesinde dönmeye devam etti. "Konuş dinliyorum."

Jisung, Jeongin'e dönüp 'kapak' işareti yaparken Jeongin biraz önce oturduğu mindere çökmüş, nefesini dışarı vermişti.

"Bu çocuk sana sürekli yaptığın iyiliği ödeyeceğim diyip duruyor değil mi?"

"Evet fakat ne yaptığım konusunda hiçbir fikrim yok. Küçüktüm. Hiçbir şey hatırlamıyorum."

"Orasını boşver. Sonuçta her fırsatta sana bir şeye ihtiyacın olursa söyle, sana ne olursa olsun yardım edeceğim diyor. Değil mi?"

"Evet." dedi Felix bıkkın bir şekilde. "Hepsinde sen de vardın, duydun. Öyle söylüyor."

"Bunu ben bile biliyorum." dedi Jeongin. "Sürekli bunu söylüyor."

"Tamam işte daha ne?" Jisung anlamalarını beklermiş gibi arkadaşlarının suratlarına baktığında Felix "Seni bunca yıl anlamadım." dedi. "Bu saatten sonra da anlamamı bekleme."

war of heartsWhere stories live. Discover now