26.BÖLÜM

330 47 288
                                    

Bir sonraki bölümün final olduğunu gururla sunarım... Kimse kızmasın 25 lanetimizi kırdık ve 25. Bölümün üstüne çıktım. Bir sonraki bölüm Luhan'ın çok istediği bir şey oluyor.

Xkkxmxlxmdpd

Yorumlarınızı alabilirsem eğer mutlu olurum.

Öpüldünüüüz

Gözlerimi dakikalardır masanın üzerinde yer edinmiş pembe şarapla dolu kadehte dolaştırıyordum. Evet, bir klişeye imza atarak Sehun'u yemeğe çıkarmıştım. Klişeler güzeldi, bana güvenli hissettiriyordu. Sonuçta herkes tarafından denenen ve çokça sevilen her şey klişe oluyordu ama ben bu klişeye bir klişe daha eklemek istemiştim.

Az sonra bir şey yapacaktım.

Etrafımdaki masalardan gelen konuşma seslerini duyarken, gözlerimi kadehten çekerek Sehun'a çevirdim ve oturduğum sandalyede biraz daha öne kaydım. "Hava bu akşam çok sıcak değil mi?" dedim elimi boynuma doğru sallayarak.

"Yaz geliyor artık. Terlemişsin, ceketini çıkar istersen." dedi bakışlarıma karşılık verdikten hemen sonra. Başımı iki yana salladığımda, elini masanın üzerinden bana doğru uzatarak alnıma dokundu kısacık bir an. "Sen çok mu heyecanlısın?"

Sehun'un çatık kaşlarının altından bana bakarak sorduğu soru, anında beni paniklettiği için, "Ne alâkası var? Heyecanlı gibi mi duruyorum? Çok mu terlemişim yoksa?" diye peş peşe sorular sormama neden olmuştu. Bana garip garip baktığı için dudaklarımı ıslatıp başımı salladım. "Heyecanlıyım sanırım gerçekten de..."

Hafif bir gülümseme dudaklarına uğradığında, az kalsın elimi göğsüme götürüp sızlanacağımı sandım ama bu olmadı. "Neden heyecanlandın ki? Biraz daha sakin ol." deyip etrafına bakındı. "Burayı çok beğendim, kendimi seninle tam anlamıyla randevuda gibi hissediyorum."

Buraya Sehun'un yanında kaldığım süre boyunca, Jae'nin bana gönderdiği ancak hesabımda birikmiş olan paranın bir kısmını harcamak zorunda kalmıştım çünkü bana göre Sehun'un standartları yüksekti. Beğenmemesinden korkmuştum. Doğrusu bunun benim ve onun için özel olmasını istediğim için en iyisini yapmaya çalışmıştım. Şimdi beğendiğini söylemesi bir miktar da olsa rahatlamama neden olmuştu.

"Randevuya çıktık çünkü." dedikten sonra dudaklarımı ıslatıp omzumun üstünden arkaya baktım. Orada tanınmamak için gecenin bir vaktinde güneş gözlüğü takan Jongin'e, kitap okuyan Chanyeol'e, sırtı bana dönük oturan Kyungsoo ve Baekhyun'a baktım. "Ama onlar neden burada hiçbir fikrim yok."

"Sen telefonda adresi söylerken Chanyeol yanımdaydı." diye açıklayan Sehun'a baktığımda, o da bakışlarını onlardan çekip bana çevirdi. "Hâlâ sevgilim olduğuna dair şüpheleri var ama takip etmelerini ben de beklemiyordum." Kaşlarımı çattım. "Umursama," diye ekledi. "Tanımıyormuş gibi yap, ben öyle yapıyorum."

"En azından Jongin güneş gözlüğünü çıkarsaydı..." dedim ve iç çektim. "Her neyse. Arkamda oturdukları için yok saymak daha kolay olacak." Omuzlarımı silkerek gülümsedim.

Sehun gülerek başını salladıktan sonra parmaklarını, tabağın kenarına bıraktığı çatal ve bıçağına sardı. Gözlerim bir süre daha yüzünde dolaştı. O kadar gergindim ki, en ufak hareketimde bunu anlayabilirdi, bu yüzden elimi kolumu sabit tutmaya çalışıyordum.

"Giderken Inho'yu alalım mı?" diye sordum kısık bir sesle. Gözleri usulca bana dokunduğunda boğazımı temizledim. "Alıştım sanırım ona. Hem beni seviyor, beraber baya eğleniyoruz biz."

"Evet, Inho'nun bana gülmesi için türlü türlü oyunlar oynamam gerekirken, sana baktığında anında gülüyor." dediğinde, gülümsemem dudaklarıma biraz daha yayıldı. "Garip bir etkin var."

Now, I own a trouble-makerWhere stories live. Discover now