Dikkatsizler!

37 1 0
                                    

Medyada Ariana var.

Çalışma bitince herkes ayaklandı ve gitmeye hazırlandılar. Erin ve Ariana yanımıza geldi.

-Ne yapacaksınız gizlice?

-Bizde gelelim mi sorun olur mu?

-Siz bizi boşverin vakti gelince görürsünüz. Dedim ben.

-İyi ama bunu ödeticeğiz. Dedi Ariana

-Tabi benim canlarım istediğiniz zaman bizi bulabilirsiniz. Hatta siz zahmet etmeyin biz geliriz sizin yanınıza. Diye de konuyu kapattı Lydia.

Bende "offf" yaptım. Sonra onlar gitti. Biz biraz daha bekledik. Çünkü erkeklerin yatakhanelerine çıkmaları gerekiyordu. Olay şu bizim küçük bir bahçemiz var ama oda erkekler yatakhanesinin en üst katında soldaki koridorun sonunda. Peki biz burayı nasıl bulduk? Geçen yıl kar tatili için tüm erkekler gitmişti hiçbiri okulda değildi ve bizde biraz erken gelmişti. Bizde okulu gezelim dedik ve acaba filmlerdeki gibi başka gizli odalar var mıdır diye araştırdık. Sonra cidden tuğlaya basınca açılan bir bahçe bulduk. Ama dışarıdan normal bir oda gibi ama pencere varda perde kapalı. Yeterli zamanın dolduğunu düşününce bizde ayaklandık. Erkekler yatakhanesine doğru gittik. Hızla merdivenlerden çıktık. En yukarı geldik ama gelirken neredeyse bir öğretmene yakalanıyorduk en zoru zaten erkeklerin oturma odası bölümünden geçtik - aynı oda bizdede var- . Geldiğimizde Koridorda her zamanki gibi Lydia ile dans etmeye başladık. Ama çok komik bir danstı. Gülerek dans ederken sol ayağım ağrımaya başladı ve bende ağırlığımı diğer ayağıma vermek için arkamı döndüm ama dönmez olaydım dondum kaldım. Karşımdaki bize sırıtarak bakan Adrian'dı. Lydia'nın kolunu cimcikledim oda bana baktı ve sonra arkasını döndü. Oda benim gördüğüm siyah takım elbiseli, sırıtan Adrian'ı görüyordu. Lydia dönünce küçük bir çığlık attı. Bunun için şimdi büyük ihtimal benim konuşmamı istiyordu çünkü o çığlık atarak küçük düştüğünü düşünüyordu ama bence öyle değildi. O da Adrian'a karşı çok güzel cevap verebilirdi. Şu an resmen Adrian'a nasıl laf sokma taktiği yapsak diye düşünüyorduk. Bende başladım.

-Ne var ne diye sırıtıyorsun? Komik mi?

-Değil mi?

Tamam, kabul ediyorum, cevabı belli, basit, salakça bir soruydu.

-Neden sırıttığını sordum sana.

-Çünkü okulun tahtındaki iki kızı ki ben buna çok katılmıyorum okul böyle düşünüyor şu an bu halde gördüm.

-Yani tahtın bizde olduğunu ,ki bunun içine senide katıyorum, ve İsabella'dan ve o küçük yardımcısından daha iyi olduğumuzu kabul ediyorsun. Bunu zaten bizde biliyorduk ama senin ağzından duyunca daha bir emin olduk.

-Tabi tabi doğrudur. Hadi siz sevgililerinizin yanına.

-Pardon?

Neyden bahsediyor bu beyni zombiler tarafından yenmiş çocuk.

-E ne yani sen Adam ile sevgili değil misin Caitlin bana hiç öyle bakma. Sende Lydia sende Max ile sevgili değil misin?

-Sen salak mısın? Max ve Adam bizim çocukluk arkadaşlarımız.
Diye çıkışan Lydia oldu.

-Hım...

-Eee senin sevgilinden ne haber ya bir git de kendi sevgilinle uğraşsana bir biraz romantik ol ayı.

-O ayı kelimesini sana yuttururum bak.
Dedi ve odasının kapısından çıkıp üzerime doğru yürüdü. Geri adım attım. İki adım. Sonra daha adım atacaktı. Ama ben dik durup gözlerinin içine bakınca şöyle bir durdu. Gözlerinde bir sembol vardı sanki ama bilemedim.
-Zaten ne için hazırlanıyorum sanıyorsun? Dedi Adrian

Şöyle bir baktım da cidden bir yere hazırlanıyormuş gibi giyinmişti. Ay aman o gitsin biriciğine.

-Tamam tamam sen git hazırlan hadi bay. Deyip bizde oradan ayrıldık. Arkamıza bakıp kimsenin olmadığından emin olduk ve tuğlaya bastık.
İçeri adımımızı attığımızda bizi çiçek kokuları karşıladı. Lydia perdeleri kapalı yerin yarısını açtı gözükmesin diye. Yerler tahtaydı. Her kim yaptıysa çok güzel bir şekilde çiçek motifleri yapmıştı. Ben orkideleri sularken ayağım takıldı ve düştüm.
-Ya Caitlin senin sakar olma gibi bir ihtimalin var mı?
-Görmüyor musun benim kör arkadaşım takıldım gel bir bakalım şu orkidelere.
Lydia ile orkidelerin arasına baktık. Eski püskü kilitli bir sandık var.
-İyide bunun anahtarı nerede?
Baktımda üstünde bir kurt simgesi vardı.
-Belki sihirlidir.
-Ve belki sadece efsane kurt kanıyla açılıyordur.
-Diye tahmin yürüttü zeki kız. Dedim bende.
Elimi ısırdım ve kilidin tam üstüne koydum. Sandıktan çıkan sarmaşıklar elimi sarmaladı ve sandık açıldı. Bizde öylece kalakaldık.
-Ağzını kapat ağzını. Dedi Lydia.
-Ay tamam.
Sandığın içide dışı gibi eski ve tozluydu. "Kim bilir kaç yıllık?" Diye söylendim sessizce. İçinde bir kitap vardı ama ilk sayfası dışındaki tüm sayfalar boştu veya boş gözüküyordu.
İlk sayfada ise dört simge vardı. İlki bir kılıç tutma yeride artık her ne deniyorsa siyah tüylü gibiydi. İkincisi beyaz bir gül üçüncüsü bir ateş motifi ve dördüncüsü zincirlenmiş gri bir kalpti. Diğer sayfaları ise boştu. (L:Lydia , C:Caitlin)
L-Bunu kimseye söylememeliyiz.
C-Haklısın bizimkilere bile. Elbet bundan öğreneceğimiz bir sır vardır. Yeri geldiğinde söyleriz.
L-Ama şimdi bu burada duracak.
Sonra sandığıda kapatıp yerine koyduk. Geri kalan çiçekleri suladık ve kimsenin olmadığından emin bir şekilde çıktık. Bayan Margeret buraya girdiğimizi biliyordu ve kimsenin görmemesi için bize tembih etmişti. Sonra bizde odamıza girdik. Bugün çalışma olduğu için duş aldık uyumayı düşünürken benim parlak zekamdan bir fikir parladı.
-Lydia?
-Ne var Caitlin ne var?
-Hadi doğruluk cesaret oynayalım ama sadece doğru diyelim.
-Offf tamam. Hadi çağıralım şunları.
Deyip duvara vurmaya başladık. Sonra kapı sesi duyduk ve açtığımızda ise bir adet kızgın Erin ve Ariana bize ne var dermişçesine bakıyordu.
-Hadi içeri gelin doğruluk mu cesaret mi oynayacağız amam sadece doğruyu söyleyeceğiz.
Yere oturduk ve ben benim cam su şişemi getirdim. Şişeyi Lydia çevirdi ve bana Erin soracak:
-Görüyorum. Görüyorum. Bakalım bakalım.
Hepimiz gülmeye başladık.
-Adrian?
-Ya başlatma.
Neydi bu Adrian ya.
-Söyle. Doğruyu.
-Fazla kendini beğenmiş. Ukala. Gıcık.
-Onu seviyor musun?
-Tabiki hayır.
Ariana, Lydia'ya Adam'ı sordu. Oda tabiki hayır cevabını verdi ama bunun doğruluğundan şüpheliyim. Tam Ariana, Erin'e Marcus'u soracakken yüzüme bir yumruk yedim ama yumruğun sertliğinden gözümü açıp kim diye bakana kadar karnımada bir darbe alıp odamızdaki iki basamaklı alt katında dolap vb. üst katındada yataklarımızın bulunduğu o merdivenden düştüm. Sonra bakabilme fırsatı bulabildim ama kimse yoktu ki bana vuracak. En son koluma ve karnıma yediğim darbelerle tam bayılacakken birde kafama darbe yedim tam yapıştım yere yani.
Gözümü açtığımda okulun revirindeydim. Ah kesin o iki dikkatsiz yüzünden ben şimdi arkadaşlarıma ne diyeceğim? Düşünen var mı? Hiç sanmıyorum.

ÜÇ RENK AKADEMİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin