21.Bölüm : Tuz Buz

Start from the beginning
                                    

"Kurtulacağım mı dedi?" derken sesimin titremesine engel olamamıştım. Oğuz hızlıca kafasını salladığındaysa başımın daha çok döndüğünü hissettim. Ben ne kadar saftım? Ne kadar aptaldım? Neye dayanarak Mahir'in beni sevdiğine inanmıştım? Dün gece gördüğüm tarihler, notlar, şiirler yüzünden mi? Belki de her şeyi ne yaptığını unutmamak için yazmıştı. Sonuçta ben onun için görevden ibarettim. Yakında kurtulacağı bir görev. Elimi kalbime götürmemek için direnirken bir süre etrafa baktım ve henüz birkaç dakika önce kendimi ait hissettiğim bu evde daha fazla duramayacağımı fark ettim. "B-ben bir Mahir'e bakayım." deyip masaya tutunarak ayağa kalktığımda Oğuz'un bakışları üzerimdeydi.

"Sen iyi misin? Yüzün bembeyaz olmuş." diye sordu ama onu duymazdan gelerek balkondan çıkıp içeri girdiğimde başımın dönmesini umursamadan salondan geçip dış kapıya ilerledim. Ardından kapıyı açıp dışarı çıktığımda ayağıma ayakkabı giymeyi bile unutarak merdivenlerden inmeye başladım. Dün gece kalbimde oluşan ağrı yeniden baş gösterdiği için ihtiyaçla kalbime bastırırken nefes almakta zorlanıyordum. O esnada apartman kapısını açıp kendimi dışarı attığımda başımı çevirip gökyüzüne bakmak istedim ama yapamadım. Nefes almak istedim ama alamadım. Tek yaptığım çıplak ayaklarımla, üzerimde Mahir'in kıyafetleriyle yolun ortasında durmak olmuştu.

Karşımda duran binaya baktım, ardından odamın penceresine. Son iki aydır yaşadığım her şey gerçek olamayacak kadar güzel diyordum hep. Meğer gerçek olmadığı için bu kadar güzelmiş, şimdi anlıyordum. Belki de bu mahalleye geldiğim ilk gün anlamalıydım her şeyin oyun olduğunu. Her şeyin bu kadar kusursuz olmasını yadırgamalıydım. Fakat hayatımda ilk defa mutlu olduğum için bunlar normal şeyler sanıyordum. Yıllarca acı çektiğim için mükafatlandırılıyorum gibi gelmişti. Mahir'in beni sevmesi, ilgilenmesi, sahiplenmesi hoşuma gitmişti. Onun ailesini, mahallesini, arkadaşlarını sevmiştim. Ben Mahir'i sevmeyi bile sevmiştim. O an gözümü kapattığım gibi Mahir'in gülen yüzü gözümün önüne geldiğinde ellerimi saçlarıma geçirdim.

"Neden?" diye fısıldadım kendi kendime. Saçlarımı kökünden koparmak istiyordum ancak buna bile gücüm yetmiyordu. Damarlarımdaki kan, bileklerimdeki güç çekilmiş gibiydi. "Neden? Ben ne yaptım ki size?" dediğim sırada kolumda bir el hissederek arkama dönerken gözümü açtığımda Mahir'i gördüm ve ellerimi saçımdan indirip ona baktım.

"Sevgilim." deyip ilgiliyle bana bakan Mahir'in bakışları ilk olarak ellerime, ardından ayaklarıma kaydı. "Ayakların üşüyecek. Ne yapıyorsun burada?" dediğinde hala beni düşünüyor gibi davranması hayrete düşmeme neden olmuştu. Ardından cevap vermediğimi görüp bakışlarına endişe otururken diğer kolumu da tuttuğunda kaşlarını çattı. "Oğuz bir şey mi dedi sana? Neden haber vermeden gittin?" dediğinde kollarımı elinden silkeleyerek geriye doğru bir adım attım.

"Çek ellerini." derken sesimdeki öfke Mahir'in kaşlarının çatılmasına neden olduğunda şaşkınlıkla bana baktı.

"Sevgili-" diyerek bana doğru bir adım attığında elimle onu durdurarak geriye doğru bir adım attım ve titreyen elimi kaldırarak işaret parmağımı salladım.

"Sakın! Sakın bir daha o kelimeyi kullanma!" diye acıyla bağırırken başımın döndüğünü hissettiğimde olduğum yerde sendeledim. O sırada Mahir uzanıp kollarımdan tuttuğunda elinden kurtulmaya çalıştım, bırakmadığındaysa yüzüne sert bir tokat attım. "Dokunma bana!" diye bağırırken Mahir'in yüzü aldığı darbe ile yana düşmüştü. Bunu yaptığım için kendimden utanırken geriye doğru bir adım attığımda gözlerimin dolduğunu hissettim, ardından bütün vücudumun titrediğini. Ellerimi dizlerime koyarak güç almaya çalışırken bacaklarım bedenimi taşıyamayacak kadar güçten düştüğündeyse yavaşça yere çöktüm ve o an gözümden akan bir damla yaş yanağımdan aşağı süzüldü.

Amir (Avukat Kitabı Serisi)Where stories live. Discover now