Ona bana yaptıklarına karşılık sadece öfkeyle bakarken, tarafımdaki camdan tıklama sesi gelince yerimde sıçradım. Necati ise bana şaşkınlıkla bakıyordu. Kendimi kısa sürede toparlamış olmama inanamıyor gibiydi. Üstelik o haldeyken ona bağırmıştım. Alışık değildi. Yalvarmamı bekliyordu.

Hayatımdaki tek insanın, bana yardım edecek tek kişinin kendisi olduğunu düşünüyordu ama öyle değildi. Yeni tanıştığım, beni ailesi gibi sevdiğine inandığım insanlar vardı. Onlar da bana kötülük yapmıştı ama hayatımda bana kötülük yapmamış insan mı vardı? Kötünün de iyisi olurdu hem. 

Necati'nin gözlerinde aniden beliren korkuyu gördüm. Ardımdaki cama bakıyordu. Ben de bakışlarımı cama çevirdiğimde, zorlukla yutkundum. Murat Erkmen'in adamı Selim. Çatık kaşlarıyla arabanın içine bakmaya çalışırken, tekrar sertçe cama vurduğunda Necati hemen kapıları açtı. Selim bulunduğum yerdeki kapıyı açıp üzerimde göz gezdirdikten sonra, Necati'ye bakmaya başladı.

"Ne lan bu kızın hali? Ne dedi Murat Bey sana? Bu gece dokunma demedi mi" diyerek bağırdı. İki kötünün arasında kalmıştım. Bugün bana zarar vermesi yasaktı ama yarın? Koltuğa sinebildiğim kadar sindim. Görünmez olmak istedim o an.

"Ben bir şey yapmadım. Psikolojisi bozuk bunun, deli" Necati'nin ellerini havaya kaldırarak söylediklerine karşılık histerik bir kahkaha attım ve Selim'e döndüm.

"Ne yapacağım ben?" diye sordum. " Bu adamı neden benim yanıma gönderdi o sahibin olacak adam?"

"Haddini aşma. Sana ne dendiyse onu yap, sorgulamak haddin değil." Dedi sertçe. Kolumdan tutup çekiştirerek arabadan indirdi.

Arabanın arka kapısını açıp elime bir poşet tutuşturduğunda, sıkıca tuttuğu kolumu bıraktı.

"Bunları giy. Beş dakikan var." Dedi. Eliyle ilerideki benzinliğin tuvaletlerini gösterdi. Karşı çıkmak işe yarasa, kaçmak işe yarasa bir dakika bile durmayacaktım. Ama mecburen dediklerini yapmaya koyuldum. Tuvalete girdiğimde poşetin içindekilere göz gezdirdim. Siyah dizüstü kalem bir etek, beyaz gömlek ,siyah bir perukla, gözlük, lens kutusu ve siyah topuklu ayakkabı vardı. Tanınmamam için her şeyi düşünmüştü Murat Erkmen. Poşetteki kıyafetleri giyip, peruğu da başıma sabitledikten sonra aynada kendime baktım. Siyah saçlı, gözlüklü tamamen farklı birine dönüşmüştüm. Siyah renk lensleri takıp, topuklu ayakkabıları da giydikten sonra dışarı çıktım.

Tuvaletten çıkıp arabaya doğru yürüdüm. Selim ve Necati arabanın dışında beni bekliyorlardı. Amcam ellerini önünde bağlamış saygılı bir şekilde duruyordu. Bu adamdan korktuğunu bağırıyordu vücut dili.

"Güzel, dikkatli bakmayınca tanınmazsın" dedi Selim bana bakarken. Amcam ise göz ucuyla bana bakmış, tekrar başını önüne eğmişti. Selim beni kolumdan tutup amcamdan uzak bir yere doğru çekti.

"Oraya garson olarak gireceksin. İsmin Banu. Yüzük Serdar'ın teknedeki odasında. Çekmecenin içinde." Deyip odanın yerini nasıl bulacağımı detaylıca anlattı. Başımı onu anladığımı belli ederek salladım. Şimdi gerçek aksiyon başlıyordu işte.

Tekrar arabanın olduğu yere döndüğümüzde, Necati şoför koltuğuna geçmişti. Selim de bana göz dağı verir gibi bakarken "Başarılı olamazsan, olacakları sana Murat Bey söylemiştir. Emirlerini uygularken, emrettiğinden fazlasını yapacağımı bil" diyerek beni tehdit ettikten sonra, kendi arabasına doğru ilerledi. Ardından bakarken amcam içeriden cama vurdu. Erkekliği banaydı sadece. Az önce Selim'in yanında sessizce dururken, bana aslan kesilecekti belli ki.

"Ne var?" dedim sinirle. Onunda korktuğu birilerinin olması bana cesaret vermişti. Ön koltuğa oturmuştum tekrar. Peruk rahatsız etse de buna katlanmak zorundaydım.

KARANLIK ŞEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin