"Ben de işleri yapan birini izlemekten keyif alabilirim, haklısın" dedim göz devirerek. Sadece oturup beni izlemesi gıcık etmişti.

"Keyif kısmı doğru ama nedeni yanlış" dedi yayıldığı yerden yavaşça doğrulurken. "Anlamanı beklemiyorum ama" diye devam etti. Gerçekten de anlamamıştım. Sıkıntılı bir nefes verirken ayağa kalktı. Yanıma kadar geldi. Sırtımı ada tezgâha yaslamış ayakta duruyordum. Tam önümde durdu. Uzun boyundan dolayı, yüzüne bakabilmek için başımı kaldırmıştım.

İki elinin parmak uçlarını şakaklarıma yerleştirip hafif baskı uygulayarak masaj yapmaya başladı. "Hemen geçmez baş ağrısı minik serçe" dedi, hareketinin sebebini açıklarken. Aramızdaki yakın mesafe yüzünden nefesimi tutmak zorunda hissettim. Başımı bu sefer iki avuç içine sıkıştırıp, göğüs hizasına indirdi. Yavaş baskılarla yaptığı masaja devam ederken, gerçekten başımın ağrısının hafiflediğini hissettim.

"Gerçekten iyi geliyor" diye mırıldandım. Neredeyse uyuyacak hale gelmiştim.

"Şştt" dedi başımı göğsüne iyice yaklaştırdığında. "Konuşma" dedi.  Başımı o tutmasa ben taşıyamazdım. O derece mayışmıştım.

Bir süre daha masaja devam ettikten sonra ellerini başımdan ayırmadan yüzümü kendine kaldırdı.

"Daha iyi misin?" diye sordu. Kaşlarını kaldırmış, benden olumlu bir cevap bekliyordu.

"Ağrım geçti" dedim. "Nereden öğrendim bu masajı" diye sordum. Daha dinç hissediyordum şimdi kendimi.

"Eskiden tanıdığım biri öğretmişti" deyince kaşlarımı çattım. "Kim?" diye sordum merakıma yenilerek.

Bana cevap vermedi. Yüzümdeki ellerini çekti ve geriye adımlayarak aramıza mesafe koydu. 

"Eski sevgilin falan mı?" dedim aklıma gelenle. Cevap vermemişti. Bu daha çok merak etmeme neden olmuştu.

"Hep bu kadar meraklı mıydın? Yoksa yeni mi bu?" diye sordu bir süre sonra . Yüzünü buruşturmuştu. Cevap vermeyeceğini anladığımda konuyu kapatıp daha fazla üzerine gitmedim. Düşünmem gereken ayrı bir konu vardı. Ali'nin masajı kimden öğrendiğini pek tabii Kerem'den öğrenebilirdim bir ara.

Bu akşam Serdar'ın yanına gizlice gideceğimi Ali'ye söylesem mi diye düşünüyordum şimdi. Hakan'a söylemiştim ve benimle birlikte olacağı sözünü vermişti. Ama şimdi yoktu. Üstelik İstanbul'da bile değildi. Belki Ali bana yardım edebilir düşüncesini tartıyordum kafamda.

Ali'ye tam bu gece olacakları söylemek için hazırlandığım sırada, telefonundan yükselen melodi ile araladığım dudaklarımı tekrar kapattım.

"Çıkmam gerek" dedi elindeki telefonu bana göstererek. Hızlı adımlarla evden çıktığında onu durdurmak için kaldırdığım kolum havada kaldı. Bir anda kaybolmuştu gözlerimin önünden. Hep yalnızdım, alışkındım ama bu gece yalnız kalmak istemiyordum. Ama ne Ali ne Hakan. İkisi de yoktu.

Ali'nin gidişiyle ben de hemen sehpanın üzerindeki telefonumu alıp Hakan'ı aramayı denedim. Nerede olduğunu sormalıydım. Bu gece benim yanımda olacaktı. Söz vermişti.

Ulaşılamıyordu. Birkaç kez daha denedim ama yine bir cevap alamadım. Stresten karnım ağrımaya başlamıştı. Ali'nin masajıyla hafifleyen baş ağrım tekrar nüksetmişti. Gecenin gerginliğini iliklerime kadar hissediyordum şimdi. Murat Erkmen'e vereceğim sahte yüzük bile bende değildi. Bana güven, yanındayım demişti. Ama yoktu. Gitmişti.

Akşama kadar evin içinde ne yapacağımı düşünür vaziyette dolaştım. Saat neredeyse yedi olmuştu. Murat Erkmen'den bir haber gelmemişti henüz. Nereye ve nasıl gideceğim bile belli değilken, bu belirsizlikler beni mahvediyordu.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now