5.Bölüm - Diyabet

Start from the beginning
                                    

- Şeker krizi. İğnesini yaptım. Birazdan etkisini gösterir. Odayı boşaltın millet. Ben başında beklerim.

Odadan teker teker herkes çıkarken annem ve babam çıkmamışlardı. Annem ağlamıştı belliydi. Yanına doğru ilerledim ve yüzünü avuçlarımın içine aldım. Göz yaşlarını öpüp baş parmağımla yanağını okşadım.

- Tamam anne bir şey olmadı. Geçti, ağlama artık.

Ellerini kollarıma koydu.

- Oğlum başında ben beklesem olur mu?

- İstiyorsan kal. Ben Fadik teyzeye söylerim bir sürahi su getirir buraya. Kendine geldiğinde susayacaktır. Suyunu içirdikten sonra ince bir şeyler giymesini sağla sonrada aşağı indir. Tamam mı?

Başıyla onayladı. Kollarımı çektim ve babama bir baş hareketi yaptım dışarı çıkması için. O da Mavi'nin alnını öpüp odadan çıktı. Peşinden ilerledim. Dışarı çıkıp kapıyı kapattım. Beraber asansöre yöneldik. Konuşmuyorduk.

Zemin kata geldiğimizde yemek odasına gidip yerlerimize geri oturduk.
Neden kriz geçirdiğini anlamıştım. Hiç dikkat etmiyordu.

- Az önce neden kriz geçirdi?

Abim sormuştu bunu. Yemeğimi yemeye başlarken neden olduğunu anlatmaya başladım.

- Son birkaç gündür düzgün beslenmiyordu büyük ihtimalle. Dün hastaneye de gidince akşam yemeğini kaçırmıştık. Odaya gitmeden önce aslında ona bir şeyler yemesini söyleyecektim ama gittiğimde çoktan uyumuştu. Kaldırmak istemedim ama anlamalıydım. Bu kadar dikkatsiz olmasam kriz geçirmezdi.

- Senin suçun değil Altay. Böyle olmasını sen istemedin.

Ablam konuşmuştu bu sefer. Aslında haklı olabilirdi ama kendime yediremiyordum. 6 yıl boşu boşuna tıp okumamıştım ben. Anlamam gerekirdi. Önceden önlem almam gerekirdi.

Yemek yemeye devam ettim ama aynı zamanda da bunları düşünüyordum. Fadik teyzeye söylemiştim odaya bir sürahi su götürmüştü. Kahvaltının sonlarına doğru kapı tarafından ses gelince herkesin bakışları oraya dönmüştü. Annemin koluna girmiş olan Mavi sızlana sızlana mutfağa sürükleniyordu. Annem onu zorla getirmişti belliydi.

-.... ben uyuyacaktım ama ya.....bütün gece uyuyamadım zaten...

Üzerini süzdüğümde annemin beni hiç dinlemediğini anlamıştım. Üstüne kalın siyah bir swit giymişti. Çok büyük gözüküyordu. Bu yüzden altında hiçbir şey yokmuş gibi gözüküyordu. Büyük ihtimalle altında da şort vardı.

- Anne. Sana ince bir şeyler giydir dedim. Sen kışlık kazak giydirmişsin!

Bana üzgünce baktı ve Maviyi yerine oturttu.

- Ne yapayım oğlum? Bana üşüyorum dedi. Kısa koll giydirince de titremeye başladı. Kıyamadım.

- Anne konu burada kıyamamak değil. Burada onun sağlığı söz konusu!

Mavi girdi bu sefer söze. Çok yorgun gözüküyordu. Teninin rengi solmuştu ve göz altlarında torbalar oluşmuştu. Böyle bile çok şirin gözüküyordu.

- Ben istedim bunu giymeyi. İpek hanıma kızmana gerek yok.

Sesi pürüzlü ve kısıktı. Çökmüş gözüküyordu. Başımı iki yana sallayıp onun için yarım saat önce hazırladığım kahvaltı tabağını alıp önüne koydum. Yorgun bakışları bana dönerken sandalyede arkasına yaslandı.

- Yemek listene uygun bir şekilde hazırladım. Ne az, ne çok. Hepsi bitecek. Günde en az 3 litre de su içeceksin.

Başıyla onayladı. Yavaş yavaş yemeye başlarken bende kendi tabağıma döndüm.

YENİ HAYAT Where stories live. Discover now