"Aylin o, benim arkadaşım. Bırak kolunu. Canını acıtıyorsun!" dedim sesimi yükselterek. Yoksa anlamayacaktı.

Kerem bir bana, bir Aylin'e baktı. Hala kolunu tutuyordu Aylin'in.

Ali "Lan bırak!" diye dibimde bağırdığında yerimde zıpladım. Boş bulunmuştum yine. Kerem hemen Aylin'in kolunu bıraktığında, ben de şaşkınlıkla Ali'ye bakıyordum. Gerçekten bu kadar bağırması gerekli miydi?

"Geri zekalı" diyerek Kerem'e küçük yumruklarını vurmaya çalışan Aylin'e döndüm hızla. "Kolumu koparacaktın aptal" diyerek vurmaya devam ediyordu.

"Lan dur, elimde kalacaksın şimdi" diyerek geriye adımladı Kerem. O kadar komiklerdi ki. Aylin'in öfkesini biliyordum. Rahatlayana kadar Kerem'i bırakmayacaktı. Ama bu sefer öyle olmadı. Arzu Hanım'ın gür sesiyle, Kerem'i bırakıp doğruca yanıma geldi.

"Sen yetmedin, bir de arkadaşın mı var? Biriniz oğlumu bıçaklatır, vurdurur. Diğeri bilgilerini almaya çalışır." Dedi ve sonra Ali'yle Murat Erkmen'e döndü. "Size de yazıklar olsun Murat. Bu kız hala karşımda durabiliyor" dedi öfkeyle. Dağınık siyah saçlarını ellerinin arasına alıp sinirle çekiştirdi.

"Arzu anne. Ezgi'nin bir suçu yok. Kızın üzerine gidip durma" dedi uyaran bir ses tonuyla.

"Bu şeytanı mı savunuyorsun bana Ali" Öfkeyle Ali'ye dönmüştü. Ali ağzını açıp cevap verecekken kolundan tuttum. Bakışları bana döndüğünde başımı hayır anlamında salladım ve iki küçük adım atıp Arzu Hanım'ın yanına yaklaştım.

"Haklısınız, Hakan benim yüzümden içeride can çekişiyor. Bunu en iyi ben biliyorum. Annesiniz, verdiğiniz tepkileri de anlayışla karşılıyorum. Ama iyileşm..." sözümü bitiremedim. Çünkü muhatap olduğum kadın zangır zangır titremeye başlamıştı karşımda.

"Arzu, sakin ol!" diyerek karısını kucağına aldı Murat Erkmen. "Kerem, doktora haber ver çabuk" diye bağırdı. Aylin hemen yanıma gelip kolunu omzuma attı ve kulağıma fısıldadı.

"Sen de sakin ol, titriyorsun" dedi. Ali de Arzu hanımla ilgileniyordu. Yine ne yapmıştım? Her şeyi elime yüzüme bulaştırma konusunda kimse beni geçemez. Kendimi anlatacağım derken, kadını bu hale soktum.

"G...gitsin o kız" diye mırıldanıldığını duydum titremelerinin arasında. Bana bakıyordu. Aynı şekilde Murat Erkmen ve Ali de. Murat Erkmen'in gözlerindeki beni yakmak isteyen ateş daha da büyümüştü. Karısını çok seviyordu belli ki.

Ali ile göz göze geldik. Ne yapacağını şaşırmış gibiydi o da.

"G..gitsin!" Kesik kesik konuşarak isteğini tekrarladığında,  ne yapacağımı kestiremedim önce. Hakan'ı bırakmak istemiyordum. En azından iyi olduğunu gözlerimle görmek istiyordum. Ama şimdilik yapılacak en iyi şeydi uzaklaşmaktı. Ali de olan bakışlarımı çevirip geriye döndüm. Çıkışa doğru yürümeye başladım. Aylin de peşimden geliyordu.

"Kızım kim bu kadın, niye böyle davranıyor sana?" diye sordu. Bir an bakışlarımı Aylin'e çevirdikten sonra tekrar önüme döndüm. Anlatılacak çok şey vardı ve artık sırasıydı.

"Dışarı çıkalım mı önce?" diye sordum yorgun sesimle. Beni başıyla onayladığında koluma girdi ve beraber çıkışa doğru ilerledik.

Tam asansörlerden aşağı inecekken "Dışarı çıkamazsınız Ezgi Hanım" diyen takım elbiseli bir adam önümde durdu. Kaşlarımı çattım ve "Neden" diye sordum.

"Ali abinin emri. Bu kattan ayrılamazsınız." Dedi. Ne alaka şimdi?

"Ali'nin haberi var. Çekilir misin?" diye sordum kibarca. Bu kadar olay üstüne, nasıl böyle sakin kalabilmiştim onu da anlamıyordum.

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now