6. BÖLÜM~ETKİ~

10.5K 689 1.1K
                                    

"Geri dönülmesi zor olan her söz, dökülmüştü dudaklardan.."

****

"Ben sözlüyüm ağam."

Öylece bakakaldı Baran yaklaştığı zümrütlere. Bir anda çekildi önünden anlamayarak.
"Sözlü müsün?"

Dila gelen ses ile dudaklarından çıkan sözlerin ağırlığı ile ne yapacağını bilemeyerek başını salladı heyecanla. Derin bir nefes alarak rahatladı Dila. Biliyordu bırakacağını. O kadar lafını sözünü duymuştu bu ağanın. Sahipli kıza bakacak kadar kötü bir adam olamazdı. Değilmiş, dedi Dila. Avuçları, arkasındaki duvara yaslandı stresle. Terlemişti.

Yakmıştı bu gece yeşil çıkmazlar onu.

Yakacaktı.

Gözlerini heyecanla kırpıştırıyordu durmadan. Yaşı kuruyan nemli gözlerle baktı sabahın ilk ışıklarının vurduğu odada gezinen ağasına.

Korkuyordu.

Deli gibi korkuyordu.

Yine yaklaşmasından, yine o heyecana kapılmaktan ölesiye korkuyordu. Daha çok yaslandı duvara. Uykusuzluktan, ağlamaktan kızaran gözleri, mışıl mışıl uyuyan kuzenini buldu. Hala uyuyordu derince. Şükretti Dila. İyi ki de uyanmamıştı kısık sesle de olsa konuşmalarına.

Bakışları, yeşillere yakalandı yine. Ellerini, uzun bacaklarını saran siyah eşofmanının ceplerine koymuş, dimdik bakıyordu gözlerine. Bir saniye kırpmıyordu gözlerini. Korkuyla hemen çekti bakışlarını. Sanki baksa, daha çok yanacaktı. Aşinası olduğu sert tını doldurdu kulaklarını. Gerilen teni,sicim sicim terler bırakıyordu bedenine.
"Bana yalan söyleme Dila. Değilsin!"

Dila, korkmasına rağmen yine de hızla başını salladı iki yana. Dudakları, sanki yalan söylediğini bilircesine titriyor, heyecanına ortak oluyordu her saniye. Sıktı kendini hırsla bir şey belli etmemek için. Gözlerini gözlerinde tutamadı yine ilk gün ki gibi.

İlk gün.

Her şeyin başladığı Haşimoğlu konağı.. Yeşil ormanlarına ilk bilmeden hapsolduğu o gece.

Bir çare odada dolandı titreyen bakışları. 

"Doğruyu söylüyorum.."

Heyecandan titreyen sesi, kendini çoktan ele vermişti belki de. Haline yandı Dila. Bu yaşına kadar hiç yalan söylememişti ki o. Yalan ne bilmezdi ki? Utandı kendinden. Utandı bu yalana ortak olan dilinden, yüreğinden. Bir an önce kaldıkları küçücük odadan çıkmak için can atıyordu hızla çarpan kalbi. Bir daha da gelmeyecekti. Bugün sondu Cihadoğlu konağı onun için. Uzak duracaktı Baran ağadan. Yaklaşmayacaktı. Görmeyecekti bir daha onu yakıp kavuracak olan yeşillerini. Gidecekti yurduna. Gidecek, bir daha da gelmeyecekti.

Aklına her geçen gün yiyip bitiren şeyler, bugün gün yüzüne çıkmaktı.

Evlendiği gün.

Bakışları, hareketlerine dökülmüştü bu gece ağasının. Korkuyordu ileri gitmesinden. Deli gibi korkuyordu daha fazla utanç yaşatmasından. Bir damla daha süzüldü elmacık kemiklerini arşınlayarak yol çizen yanağına. Düşünceleri, omuzlarına yük gibi binmiş, boynunu eğmişti. Nasıl karşı gelecekti? Nasıl het bakışında peydah olan o yoğunluk ile durduracaktı?

Yaklaşan adım sesleriyle, titreyen gözbebeklerini çevirdi ona doğru adımlayan ağasına bir anda. Korkuyla nefesini çekti içine. Hızlı adımları ona yaklaşırken, korkarak kapıya yöneldi aceleyle. Titreyen elleriyle hızla kapı koluna asıldığında, beline dolanan kalın kollar yüzünden bir anda çekildi kapıdan. Sırtı duvara yumuşakca değdiğinde ağzından kaçan çığlığı yine avcu engelledi öylece.

ZÜMRÛD-Ü AŞK (ASKIDA)Where stories live. Discover now