8| Uykusuz uyku.

En başından başla
                                    

"Yıkarım dükkanını başına Xiao Zhan, deli etme beni." Diye konuşan gencin sesi boğuk ve tehdirkardı. Yüz yüze durduğu adama hepsi tatlı birer ninni gibi geliyordu.

"Yık."

Bu tek kelimelik cevaba karşılık, " Yakarım hepsini." Dedi bu seferde. O sırada çocukken neredeyse evi yakacağı bir anıyı hatırlamış ve durgunlaşmıştı. Ama yine de gözlerini kaçırmadan, tam karşısındaki Zhan'a bakıyordu.

"Yak."

Delirmek, delirip gitmek ve bu deliliğin ardına saklanarak her şeyi parçalara ayırmak istemişti bir süreliğine. Diline gelen küfürleri durdurup yavaşça gözlerini açık kapadı. Sonra birden sakinleşerek konuştu. Kaçmıştı yine.

"Ben acıktım, yemek yap yaşlı adam."

Zhan onun konuşmadan nasıl da kaçtığına, sözleri nasılda istediği yola sürüklediğine kısa bir an şaşırdı. Sonra başını sallayarak ayağa kalktı. Yibo son günlerde tüm öğünlerini Zhan ile birlikte yiyordu. Her yemek öncesi huysuzluk ederek bağırıp duruyor, yerken yemeği beğenmiyor ve yedikten sonra da hepsini kusacağını söylüyordu.

Ancak bir sonraki öğünde Zhan yine onu kapısında buluyordu. Bu sonu gelmeyecekmiş gibi duran bir döngüydü sanki, ikisi de şikayetçi değildi.

"Ne yemek istiyorsun?"

Yibo peşinden gittiği adama cevap verirken umursamazdı ve rahattı. "Yap bir şey işte, nasıl olsa hepsi kötü oluyor."

Zhan onu onaylayarak mutfak tezgahına yöneldiğinde, peşindeki genç de kendisini sandalyeye bıraktı. Yardım etmeyi düşünmüyordu, büyük olan yemek hazırlarken izleyerek sürekli terslenmek daha güzeldi. Bunu yapıyordu çünkü düşünceleri bir süreliğine de olsa kafasındaki kuytu köşelere saklanarak onu rahat bırakıyordu.

Evet, düşünce denizinden bu şekilde kaçıyordu, ama kontrol etmeyi beceremediği duygularına karşı tamamen savunmasızdı. Dengesizdi, hırçınlığının tutarsızlığı Zhan'ı değil ama kendisini çok yoruyordu.

"İyi yıkadın mı o sebzeleri?"

Arkası dönük adam ona yüzünü dönmeden 'hm'layarak karşılık verdiği sırada parmakları masanın zemininde geziniyor ve sağ dizini sürekli hareket ettiriyordu.

"Ya o baharatlar? çok koyma yiyemiyorum."

"Çok az koyacağım."

"Tuzlu da olmasın."

"Hiç tuzlu olmayacak."

Söylediği her şeyin kabul edilmesini kabul edemedi ve bir hışımla kalkıp tezgahın boş kısmına oturdu. Zhan ise bir an duraksayıp ona baktıktan sonra işini yapmaya devam etmişti. İstediği tepki bu değildi, daha şiddetli bir şeyler istiyordu. Günlerdir içini yerle bir eden o şiddet duygusunu artık tutamayacak gibiydi. Sabit duramıyor, anlamsızda olsa bir şeyler yapmak istiyordu.

Bu yüzden büyük olanı gözlüğüne uzanıp teklifsiz çıkardı. "Şunu ver bakalım bana, sana yakışmıyordu zaten."

Gözlüğü olmadan bulanık gören adam kaşlarını çattı, etrafa bakarak alışmaya çalıştı ama yine de kızmamıştı. Yibo önce elindeki gözlüğe sonra onun sakince işine devam edişine baktı. Ondan istediğini almak için ne yapmalıydı?

Kendisini, girmeye heveslendiği bir kapının önünde kalakalmış gibi hissederken, aniden büyük olanla uğraşmaktan vazgeçti. Gözlüğünü ona uzattı bir şey söylemeden. Küskün değildi, buna inanıyordu ama durgundu. Zhan ona bakarken oturduğu yerden aşağıya atlayarak kapıya doğru yürümeye başladı.

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin