7| Senin adın Ebruli.

Börja om från början
                                    

Küçük olan kendisine şefkat ve anlam veremediği büyük bir sevgiyle, usulca gülümseyerek bakan adama karşı cevap vermeden önce sertçe yutkundu. Gerçekçi olmayan bir şekilde öksürdükten sonra omuzları aldığı derin nefesle yükseldi. "Yine ucuza kapattın ihtiyar, sana boşuna fenasın demiyorum ben."

Zhan ona cevap vermeden çizim işine geri döndüğünde ise gözlerini devirdi ve bir süre, belki bir kaç saniye müzik kutusunu inceledi. Evinde nereye koyacağını düşünürken kendisine seslenilmesiyle dekorasyon düşüncelerinden uzaklaştı.

"Yibo?"

Elini aşağıya indirmeden tahtanın hizasında tutan adamın yüzüne bakarken adam sordu. "Ne çizmem gerektiğine bir türlü karar veremedim. Sen söyle, ne çizeyim? "

Yibo önce düşünmeden omuz silkti. "Ne bileyim yaşlı adam, çiçek çiz böcek çiz ne olacak yarına siliyorsun zaten. "Sonra birden aklına bir gelmiş gibi baş parmağıyla havada belirsiz bir noktayı işaretledi. Bakışlarında anlamlı gölgeler gezindi ve bu sefer düşünerek yanıtladı. "Tamam hadi kedi çiz ama küçük olsun."

Bu cevap içinde süregelen kavganın nihayete eremeyişi yüzünden verilmiş bir cevaptı. Bıkmış, usanmış ve son günlerde az da olsa kavuştuğu rahatlama hissine tutunmak istemişti. Ona kocaman bir mutlulukla ve hatta bu yüzden neredeyse ağlayacak gibi bakan adama karşılık yeniden omuz silkti.

İleriye doğru atılan içsel adımlarının aksine, dışından huysuzluklar yapmaya ve öfkesi konusunda cömert olmaya asla son vermeyecekti ve bu yüzden şunları söylemişti. "Kedileri sevmem, senden de haz ettiğim söylenemez, hele bu dükkanını son günlerde çok yorulduğum için nefretle hatırlıyorum. "

Dudağının kenarı duygusuz olduğunu sandığı bir tavırla havalandığında, ama aslında hiç de öyle olmadığında umursamaz sesiyle devam etti. "Üçünüz uyumlu olur diye dedim. Yoksa kedi falan, benimle alakası yok."

"Tabi, sen kedileri sevmezsin. "

Elini birden büyük olanın alnına uzatıp ateşini kontrol ettiği sırada sordu. "İlk kez uydurmadın sanırım, hasta falan mısın acaba?" Bu sorusuyla birlikte elini geriye çekmeye fırsat bulamadan adamla bir kez daha göz göze geldi.

Yibo son günlerde ne zaman Zhan'a baksa istemeden birbirlerine baktıkları süreyi uzatıyor, gözlerini uzağa kaçıramıyor ve bedeninde kasılmayan tek bir nokta kalmıyordu. Özellikle bu tuhaf ve yüksek bir çekim gücüyle sarmalandığını hissettiği zamanlarda günlüğünü adama vermekle mevzuya nasılda bodoslama daldığı iyi anlıyordu. Fakat, yine de pişmanlık duymuyordu.

Korkuyor muydu? Cevabı kesinlikle evetti. Ancak bu kaçmasi için yeterli bir gerekçe değildi.

"Gidiyorum ben."

Vitrinin camına dönüp sabah özenerek sekil verdiği saçlarını kontrol etti ve kötü bir bakış attı yanındaki adama. "Yine lafa tuttun beni, amma gevezesin be adam!"

Tam kaçar gibi oradan uzaklaşacağı sırada ise Zhan onun kolundan tutup durdurdu. "Beklesene sana bir şey soracağım."

Bu sözlerden hemen sonra hızlı denilebilecek adımlarla dükkandan içeriye girdi ve kısa bir zaman sonra elindeki günlük ile dışarıya çıkarak küçük olana uzattı. Biliyordu ki, o vermedikçe Yibo onu geri isteyemiyordu.

Bu yüzden sanki bunu hep yapıyormuş gibi tanıdık bir tavırla, hiçbir şeyden haberi yokmuşcasına sormuştu.

"Birkaç gün önce buldum dükkanda. Tanıdık gelmedi, senin mi?"

Yibo karşısındaki adama baktı, bakışları sabit bir hızla elinde tuttuğu, uzattığı deftere doğru düştü. Neredeyse bir hafta olmuştu ama Zhan'ın hakkı vardı, geri isteyememişti. Sanki günlüğümü bana geri ver dese, tüm dünya duyacaktı sesini ve sanki, istemeden herkese açık edecekti kendisini.

küçük işlerin adamı ve ebruli~yizhan Där berättelser lever. Upptäck nu