34.Bölüm: AZRAİL'İN PENÇESİ

En başından başla
                                    

"Ancak ben de hatalar yapıyorum ve benim en ufak dikkatsizliğim insanların hayatına mal oluyor. Hata yapma şansım yok ve ben yetişemiyorum Aşkın, bazen bu yükü kaldıramıyorum." Bana karşı gardını indiriyor, zayıflamış anında kendini açıyordu. "Bir kişi, on kişi değiller. Birini yakalasam diğeri durmuyor."

"Seninle çalışan herkes riskleri bilerek çalışıyor."

"Korumalar için bu evet ama bir hostes ve pilot için hayır. Onların görevi tehlikenin kucağına düşmek değil." Yüzü biraz daha gerildi. "Abim çok zekidir, ileri görüşlüdür ve onu bile öldürdüler sırf o koltuğa oturmasın diye ve ben neredeyse bir yıldır o koltukta oturuyorum."

"Sen de zeki bir adamsın, V'yi yakalayabildin yani öyle kolay mı bu işler?" Dedim ona yakınlaşarak.

"Sanırım burada kendini övdün."

"Tabi çünkü neden övmeyeyim?" Şımarık bir tavırla saçlarımı savurdum. "Uçağını neden kontrol ettirmedin?"

"Her uçuştan önce sıkı bir denetim yapılır ancak onlar bu denetimden sonra taktılar bombayı. Üstelik Ferda dışarı çıkacaktı, tüm iyi ve güvenilir adamlarımı onunla gönderdim geri kalanı da ön hazırlık için İtalya'ya başka bir uçakla gitmişlerdi çoktan." Yüzünü ovuşturdu sıkıntıyla, elimi omzuna koyduğumda kafasını kaldırdı.

"Evlenirsek seni hep korurum bebeğim." Sözlerimle yorgun yüzünde yarım ağız bir gülüş belirdi.

Saatlerdir telefonlarımız susmuyordu, Alanguva'nın uçağının patlaması ülkeye yeni bir gündem katmıştı. Ablam korkmasın diye havaalanından uzaklaşır uzaklaşmaz aramıştım onu ama gereksiz insanlar da aramaya başlamıştı. Okulda bir kere gördüğüm insanlar, Naz'ın arkadaşları, ihtiyarın komşuları, yok dıdısının dıdısı... Şüphesiz ki patlamadan daha çok yormuşlardı.

Sessize aldığım telefonuma düşen mesajla aydınlandı ekranım. Kaya defalarca aramıştı ve mesaj da atmıştı.

Haberlerde iyi olduğun söyleniyor ama merak ediyorum. En azından iyiyim desen?

Mesaja cevap vermedim, ekranı kapatıp Ateş'e döndüm. Diğer elim hala sert omzundaydı. Gözleri tabletteyken nefesini verdi sesli şekilde. O sırada Kaya'dan bir mesaj daha geldi.

En azından hayatta olduğunu söyle Aşkın.

Merak ediyordu ve cevap verene kadar telefonumu meşgul ederdi.

Yok, ölüyüm.

Mesajı gönderip ekranı kapattım, Ateş hala tabletiyle uğraşıyordu. "Abim arıyor, duydu sanırım haberleri." Onun duyabilecek gerçek kulakları yok diyecektim ki hevesini kursağında bırakmak istemedim. Tablette aramayı yanıtladı ve kaşımızdaki büyük cam Baybora Alanguva'nın görüntüsüyle kaplandı.

"Ateş, iyi misiniz?" Diye sordu Baybora bir bilgisayara göre fazla endişeli şekilde.

"İyiyiz."

"Nasıl oldu olay? Nasıl fark etmediniz?"

"Ben fark ettim." Dedim hemen aralarına girerek.

"Fark etseydiniz üç ölü olmazdı." Dedi Baybora ukala bir şekilde.

"Fark etmeseydim kardeşin büyük ihtimalle o ekranda yanında duruyordu, artık bilgisayar kardeşler olarak mutlu mesut yaşardınız. Hayır yani mükemmelim ve övgü almıyorum çok saçma."

Baybora bir süre sessiz kaldı. "Yakaladınız mı yapanları?"

"Evet, Pusat getiriyor." Dedi Ateş. Bana yakaladıklarını söylememişti, ona yandan ters bir bakış attım.

ATEŞPARE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin