Tutku tohumu Bölüm 10

Start from the beginning
                                    

       Eren'in çenesini tutarak başını kendine çevirdi Ayaz ve o keskin gözlerine bakmaya başladı.

           "Bana olan nefretin asla bitmeyecek  değil mi?" Diye sorduğunda cevap vermedi Eren. "Bu iyi." Dedi usulca: "o halde hiç durmadan nefret et benden. Her gün bir tohum büyütür gibi büyütmeye devam et. Bu bana karşı  duygularının hiç olmamasından iyidir.  Ve Eren, barındırdığın nefret duygusu aşktan bile güçlü tek duygudur unutma. Birine beslediğin aşkın bir gün bitebilir ama nefret bitmez, her gün, ilk gün ki gibi, her hatırladığında, aklına her düştüğünde  yeniden yeniden doğar. Benim saplantım, senin nefretin. Bu bize  hayatımızın sonuna dek yeter."

        Dudaklarını dudaklarıyla birleştirdiğinde  onu bütünüyle yutmak istiyormuş gibi sahipleniyordu Ayaz. Uzun saçları omuzlarına ve oradan beline kadar dökülürken, ona sıkıca sarılmış diliyle derinlerine ulaşıyor ve  vücudunu okşarken Eren'in o tatlı sesiyle mest oluyordu. Tıpkı dün geceki gibiydi. Tıpkı onu isteyip de sahip olduğu diğer geceler gibi.

         Kulağına eğilerek fısıldamaya başladı.

              " İnkar etsen de kaçamıyorsun dokunuşlarımdan" Derken gülümsedi. Eren nefes almaya çalışırken:

              " Ayaz." Dedi. "Geç kalmak istemiyorum gitmem gerek."

              "Hayır, kaçman gerek değil mi?Neden? Kaçmanın nedenini söyle bana? Hataysa hata, herkes günahkar değil mi? Yada yıllar öncesinin kini mi bu? Nefretin hangisine ait Eren. Bir kere baksan göreceksin niye inkar ediyorsun? İstemiyor değilsin. Beni istediğini biliyorum, dokunuşlarıma tepki verdiğini bildiğim gibi.  Yıllarca benden kendini uzaklaştıran sensin. Yinede bana geliyorsun bak. Daima bana geleceksin."

             "Yapma," Dedi inler gibi. " Bırak beni ne olur...Vazgeç benden demiyorum artık bak, bıraktım. Ne olur sende izin ver. Bana biraz izin ver olmaz mı? Nefes almama izin ver.Korkutuyorsun. Korkuyorum senden. Bu bağlılığından. Bu korkunç bağdan korkuyorum anlamıyor musun? "

            Yüzü ve bedeniyle tamamen Ayaz'a dönerken Eren, İki eliyle başını tutup dudaklarını dudaklarına bastırdı. Dizlerinin üzerine kalkıp parmaklarını Ayaz'ın uzun saçlarının arasından geçirerek onu hem öpüyor, hemde fısıldayarak konuşmaya çalışıyordu.

                   "Boğulacak gibi hissediyorum. Bir kutunun içinde Kitliymişim gibi. Kanatları koparılmış bir kuş, yaprakları solmuş bir çiçek gibi. Bu ne demek bilemezsin. Ben biliyorum, ne ben senin acını nede sen beni anlayabilirsin biliyorum. Ama yapamıyorum işte bu histen kurtulmam gerek. Lütfen, lütfen bana biraz müsaade et. İzin ver yoksa, yoksa ben..."

             Derken daha fazla konuşamayacağını fark etti. Tüm bedeni titriyor ama ağlamamak için direniyordu. Ayaz, Eren'e sarılırken dokunuşlarıyla kendinden geçiyor, gözlerini kısmış onun kızarmış  dudaklarına ve yeşil gözlerine bakarken ona karşı sürekli kaybettiğini biliyordu.

                  "Tamam." Dedi. "Tamam anladım  öyle bakma. Bana böyle bakma biliyorum."    Son bir kez  sıkıca sarılıp kokusunu içine çekerek kollarını iki yanına düşürdü Ayaz. "Git. Hemen şimdi."

             Başını salladığında Eren, yataktan kalktı ve pantolununuyla  çizmelerini hızla giyip yerdeki gömleğini alarak kapıya yöneldiğinde Ayaz ardından seslendi.

             Başını salladığında Eren, yataktan kalktı ve pantolununuyla  çizmelerini hızla giyip yerdeki gömleğini alarak kapıya yöneldiğinde Ayaz ardından seslendi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Ölümcül Saplantı (+18)Where stories live. Discover now