gerçekler ki: dilsiz şeytandır

523 35 365
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

❁ ❁ ❁

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


❁ ❁ ❁

Pasaj 1, zalim bir bey

İnsan zihni tuzaklarla doluydu. Labirentleri kendi kurup bir an bile düşünmeden yalanları gerçeklere katıyor, türlü oyunlarla kapanlar kuruyordu. İster bir düş olsun, ister şeytanın fısıltısı yinede orada soluklanan her şey zihnin labirentinde evriliyor, kendisini benliğiyle birlikte var ediyordu. En azından annem, saçlarımı tararken hemen karşı koltuğuna oturan babamla sebepsiz kültür kavgalarına girince böyle olduğunu savunuyordu. Babamın sözlerini hatırlayamıyordum, ölüm girince araya hiç bir şey unutulmadığından annemin her cümlesi, her dokunuşu, her bakışı zihnimde dönme dolap gibi işlerken, zavallı babamın düzenli olarak aramalarından kaynaklı sadece sesi sağlamdı.

"Bir de gözleri."

"Anlamadım?"

"Hiç," diyorum bankta oturan üç bin yıllık gözlerin esaretine boyun eğerken. Başında dikilmiş sessizliğini paylaşırken elimde bir demet papatya ile yanına koşa koşa gelmiş, yüzüme yapışık olan gülümsememle onu izlemiştim. "saçlarımı örer misin?"

Elinde ki cep boy kitabı kapatıp hemen yanına koyarak gözlerini bana kaldırdığında sızlıyor yüreğim. Gencecik, narin bir çiçeğin özünü anımsatan tatlı kokulu yanakları yaşının vermiş olduğu toyluğu yeni yeni atıyordu üzerinden. Kaşının bir parmak üzerinde duran siyah saçları hafif esinti yüzünden dağılmışken ilerde bir yerlerde öten kuşların dinginliği vardı üzerinde. Bir tek gözleri, onlar benim kadar yaşlı, benim kadar asırlıktı.

"Olur."

Yere oturmadan önce dizlerininin arasına sığabileyim diye hafifçe açmış öyle bağdaş kurmuştum yeşil çimenlere. Papatyaları yere bıraktıktan hemen sonra uzun saçlarımın yanlarından iki ince tutamı tutup kaldırdım.

"Böyle minik minik ör olur mu? Bende taç yapacağım."

Cevap vermesede, onaylayan sesi yankılanıyor zihnimde. Nasıl yankılanmasın? Gözlerimi onun yüzüyle açıyordum, kahvaltıda da öyle yemeğinde de akşam yemeğinde de hemen sağ yanında ki sandalyeye oturuyor, sessiz inadı yüzünden ilaç içmeye giderken götürmediği suyuyla birlikte ardından koşturuyordum. Doktor Mei, onu rahatsız ettiğimi; ördek yavrusu gibi peşinden koşmamın onu bunalttığıyla ilgili bir kaç hurafe uydurduğunda bile bırakamamıştım peşini. Oysa çabuk kırılırdı hevesim, çabucak küser alınırdım dünyaya. Anlamıyorlar beni diye bazen öfkeyle bazense keskin bir yorgunlukla kaçıverirdim oradan. Fakat hiç içimden gelmiyordu ondan uzak durmak, sanki birileri ellerimi ona bağlamış, parmaklarımdaki her bir boğumu ipliklerle düğümlemiş, gözlerimi onun hareketlerini izleyebileyim diye var etmişti. Üstelik oda hiç uzaklaştırmıyordu beni, bu büyük bir meseleydi çünkü sessizliğinin altında kocaman inkarlar, baş kaldırışlar ve red edişler vardı ama beni itelememişti.

albino trane, yalanlarını satışa çıkardı! | YiZhan ✓Where stories live. Discover now