BÖLÜM 5-Kedicik

346 17 3
                                    

Gece, en karanlık anındaydı. Böcekler, kurbağalar, insanlar, baykuşlar hatta yıldızlar bile uykunun derin kollarındaydı. Öyle ki havaya baktığımda tek bir yıldız parıldamasından eser yoktu. Dolunay en derin hisleriyle karanlığın, yanlızlığına eşlik ediyordu. Bana eşlik ediyordu. Ormanın ortasında tek başıma koşuyordum. Belki deliyimdim, belki manyak, belki de sadece gecenin yalnızlığında kendimi bulmam gerekiyordu. Kaybettiğim benliğimi çaresizce zifiri karanlıkta arıyordum. Bir ışık, bin umut. Sadece koşuyordum, kafamda dans eden düşüncelerle, planlarla ve benliğimi kaybetmemi sağlayan o büyük nefretle.

Gece o soğuk havasını, hücrelerimin en küçük parçalarına kadar kazırken rüzgarın hırçınlığına karşı hızımı daha da arttırdım. Rüzgarlı havada koşmak daha özgür hissetmemi sağlıyordu. Daha güçlü, rüzgara karşı koyacak, onunla savaşacak kadar güçlü hissettiriyordu. Koşarken düşünmeye vaktim olmuyordu. Geveze zihnim biraz olsun sessizlikte huzur bulmamı sağlıyordu. Belkide bu yüzden koşmayı seviyorumdur. Koşarken, yüzümü okşayan rüzgar, zihnimdeki düşünceleri de beraberinde götürüyordu. Kaslarım yorgunluktan yanarken; damarlarımda dolaşan, vücudumu sarıp sarmalayan adrenalin 'daha hızlı, biraz daha hızlı' diye bağırıyordu. Kulaklığımdan gelen run boy run şarkısı, attığım her adıma kolaylıkla uyum sağlıyordu. Ağaçların arasından hızla geçerken aynı zamanda, düşmemek için de büyük çaba sarf ediyordum.

Ormanın ortasında bulunan gölü görmek, adımlarımın yavaşlamasına neden olmuştu. Yeryüzünün yıldızları, ateş böcekleri, gölün üzerinde kendi gökyüzünü oluşturmuştu. Gölün ortasındaki büyük kayanın etrafında dönüyorlardı. Sadece bunu görebilmek için hergün güvenlikten kaçıp buraya gelebilirdim. Karanlıkta bile böylesine inanılmaz olan bu yerin sonsuzluğunda kaybolabilirdim. Kaybolup, kendi benliğimin en ücra köşelerindeki en derin duygulara ulaşabilirdim belkide. Sakladığım, saklamak zorunda olduğum ama nasıl hissettirdiğini adım kadar bildiğim tüm o duygulara.

Duyduğum o çıtırtı, düşündüğümün aksine yanlız olmadığımı söylüyordu. Arkamı döndüğümde, karanlıkta görebildiğim tek şey bir siluetti. Bir erkek silueti. Bana doğru yaklaşıyordu. Bense, kim olduğunu bilmediğim bu yabancıya dönmüş, başımı dik tutarak meydan okuyordum. Ona karşı iyi şeyler hissetmiyordum. Aramıza 10 santimlik bir mesafe bırakana kadar yaklaştı. "Gecenin bu saatinde senin gibi bir güzelliğin buralarda yanlız dolaşması, ahh bu hiç güvenli değil." dedi tehtitkar bir sesle. Saçımdan bir tutam alıp parmağına doladı ve devam etti. "Bilirsin, bu zamanda kimseye güven olmaz. Hele ki bu saatte dışarda dolaşan ve kendini serseri sanan erkeklere. Şanslısın ki ben onlardan değilim." yanlış bir hareket yapmasını bekliyordum. Ben sabırlı bir insanımdır. Sabrım 3 yanlış hamle kadardır ve bu çocuğun hakkını doldurmasına iki yanlış hamle kaldı. Biraz daha yaklaştı. Şimdi aramızda neredeyse 5-6 santim vardı. Hala saçımla oynarken devam etti "Kesinlikle onlardan değilim. Ben başına gelen büyük beladan biriyim. Sense, en büyük hatasını yapmış küçük savunmasız bir kız." Ahh dostum. Bu çocuk kesinlikle beni tanımıyordu. Son bir yanlış hareket, sadece aptalca bir hamle daha bekliyordum. Kendini bela sanıyordu ama sadece egosu yüksek bir aptaldı. Yüzüne, o pis gülümsemesini eklemiş bir şey söylememi,yapmamı bekliyordu. Gülümsemesinin aynısını bende ona göndermiş saçımdaki elini sakin bir hareketle indirmiştim. Sakin gözükmeye dikkat ediyordum. Birisinin psikolojisini ve sinirini bozmanın en kolay yolu sakin olmaktır ve ben bunu en iyi şekilde kullanmaya çalışıyordum. "Savurduğun boş tehtitler ve o ben en büyük belayım konuşman gerçekten etkileyici." bir adım uzaklaştım ve iç çektim "Ama maalesef yanlış kişiye oynadın. İnsanlar birinci kuralı hep unutur. Düşmanını iyi tanı ve maalesef benim hakkımda en ufak bir fikrin bile yok. Senin gibileri tanırım. Evet, belki büyük bir bela olabilirsin ama çoğu söylediğin boş ve anlamsız. " başım dik, sesim son derece ciddiydi. Sözüme karşılık güldü. Bende bunu bekliyordum. Sağ eliyle dudağının kenarını kaşıdı. "Bak şimdi nasıl üzüldüm. Halbuki çok güzel planlarım vardı. Senin de hoşuna gidecek planlar." kafasını yana yatırdı ve beni baştan aşağı süzdü. Buraya kadardı. Bu yaptığı üçü de geçmişti. "Aslında..." dedim uzatarak. Kafamı hafif sağa yatırdım ve devam ettim. "...Benimde aklımda çok eğlenceli planlar var." dedim gülümseyerek. Onun aklında ne vardı bilmek istemiyorum ama benim planım belliydi. Bu çocuğun güzel bir dayağa ihtiyacı vardı. Ona iyice yaklaştım. Sağ elimi ensesine koydum ve o, onu öpmemi beklerken ben kendi tarzımla ilk öpücüğünü vermiştim. Dizimi geçirdim. Acıdan eğilmiş ve okkalı bir küfür savurmuştu. "Bu hoşuna gittiyse devamına bayılacaksın." dedim ve suratına en sert yumruklarımdan birini geçirdim. Düştüğü yerden zorlukla kalkıp üzerime doğru harekete geçerken, ben de yumruğumu hazırladım.

İntikam ZincirleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin