Ege Zor: LAN BABANLA BENİ NİYE YALNIZ BIRAKTIN

Ege Zor: BİR DE SEVGİLİM DİYEREK KAÇTIN SİNİRLENEMEDİMDE

Ege Zor: KAFAMI BİR DÖNDÜRDÜM GÖTÜMDEN KAN ALACAK GİBİ BAKAN BABANLA BAŞ BAŞA KALDIM LAN

Elçin Sungur: Sen daha ilkinde böyleyse ve bana bağırıyorsan ohoooooooooo

Elçin Sungur: Babama söyleyeceğim bunu

Ege Zor: Bebeğim ne bağırması ayol

Ege Zor: Sen yazıları büyütmüşsündür

Elçin Sungur:

Elçin Sungur:

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

Ege Zor:

Yüzümde tebessüm oluştu

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

Yüzümde tebessüm oluştu. "Elçin'in babası bunu gerçekten yapabilir bu arada." Karşı masada olan Rengin'e baktım. Staja başladığımızdan beri daha yakın olmuştuk yani en azından ben öyle hissediyordum. Diğer çalışanlar öğle tatile çıkmıştı, aç olmadığım için çıkmamıştım.

O günün üzerinden bir hafta geçmişti. Annem eve çok geç gelmeye başlamıştı ve babam hâlâ aynıydı. Rengin bir anda ayağa kalktı, "Abim gelmiş yemeğe geçeceğiz gelmek ister misin?" Dedi montunu giyerken. Kafamı olumsuz anlamda sallayıp, lavaboya gitmek için ayaklandım. "Aç değilim ben, teşekkürler." Dedim. Rengin'in yüzünde tuhaf bir ifade oluştu. "Abimden mi çekiniyorsun?" Dedi, karşı karşıyaydık.

Yine kafamı olumlu anlamda salladım, "Doğal olarak. Tanımıyorum sonuçta." Dedim. Ağzının içinde bir şeyler homurdandı ardından benim masamdan montumu alıp elime tutuşturdu, "İşte tanışma fırsatı. Hadi gel!" Rengin gerçekten tuhaf hareketler sergiliyordu son zamanlarda.

Özellikle abisi ile ilgili olunca. Bence abi kardeş yalnız olmaları onların kârına olurdu ama Rengin beni de yanında sürüklüyordu.

İtiraz etsemde çoktan çıkış kapısının önüne gelmiştik. Ben söylenerek montumu giyiyordum, o sırada Rengin'in şaşırmış sesini duydum. "Vasil Bey ve abim neden birbirine dövecekmiş gibi bakıyorlar?" Saçımı montumun altından kurtarıp, baktığı yere baktım. İkiside çatık kaşlarla birbirine bakıyor ve hararetli bir şey konuşuyorlardı.

Ben sohbetlerinin bölmeyelim desem de -yanlarına gitmek istemiyorum- Rengin yine kolumdan ittirdi. "Abim haklıdır." Bende ablam birisi ile kavga etse direkt ablam haklıdır derdim o yüzden bir şey diyemedim.

Bizi ilk fark eden Alparslan Bey oldu, "Her neyse," Dedi ve yönünü bize çevirerek "Hadi." Dedi. Kafa sallayıp onu takip edecekken bu sefer Vasil Bey beni durdurdu. Alın kolum sizin olsun! "Ayça iki dakika bir şey konuşmamız lazım." Benden gözlerini çekip Alparslan Bey'e baktı. "İş ile alakalı." Dedi.

Kafamı Rengin'lere çevirince Alparslan Bey gözlerini bana dikmiş, çarık kaşlarla ne diyeceğimi bekliyordu. Rengin de abisini taklit etmiş üstüne kollarını göğsünde bağlamıştı.

Haydaaa

Ben oturayım dedim ama ya! Bir günü olaysız geçmez mi bir insanın amına koyayım!?

Sesli bir nefes verip kolumu Vasil Bey'in tutuşundan kurtardım. "Üzgünüm Vasil Bey fakat söyleyeceğiniz şeyi daha sonraya erteleyin. Öğle tatilinde arkadaşlarimla olmak istiyorum." Vasil Bey bir an bozulsa da tebessüm edip kafasını salladı. "Hadi arabaya, üşüteceksiniz." Rengin'i takip edip arabaya bindim.

Rengin, kemerini takarken "İşkolik pezevenk." Sessiz söylemişti ama ben duymuştum ve bu beni güldürmüştü. Rengin de bir an durup dediğine kahkaha attı. O gülünce bende daha çok güldüm ve bu böyle bir döngüye girdi.

Alparslan Bey arabaya binince tuhaf tuhaf bize baktı. Montumun önünü açıp elimle gülmekten kızaran yüzüme ellerimle yelledim. Dikiz aynasına bakınca Alparslan Bey'in gözlerinin kısıldığını ve beni izlediğini gördüm. Gözlerimi kaçırıp, cama baktım.

Rengin öne uzanıp iki tane bardak su çıkardı ve birini bana uzattı. Teşekkür edip, suyu içtim. Radyodan hafif ses geliyordu. Rengin susmadan konuşmaya devam ediyor ve abisi onu sabırlı dinleyip cevap veriyordu. "Ay! En sevdiğim şarkı." Radyonun sesini daha çok açtı.

'Güzel yüzün, tenin, kokun, benim gibi, deli gibi,'

'Kaçmam susmam seçmem gitmem.'

'Vazgeçmem ben senin gibi.'

'Sen benimsin neden bu kadar güzelsin?' (Skapova-Neden bu kadar güzelsin?)

İkisi önde bu şarkıyı mırıldandılar.

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

"Öyle işte." Rengin suyundan bir yudum daha alıp, konuşmaya devam etti. Kız bir açıldı pir açıldı maşallah!

Rengin bir bana bir de abisine baktı. Boğazını temizleyip, "Abi," Dedi Alparslan Bey "Efendim güzelim?" Diyip ona döndü. "Ayça üstün zekalı biliyor musun?" Konunun bir anda bana dönmesi ile yediğim salata soluk boruma kaçtı. Rengin bıyık altından gülerken Alparslan Bey vana şu uzattı. Ben suyu içerken, "Öyle miymiş?" Dedi o da gülerek.

Ağzımı peçete ile silerken tuhaf tuhaf Rengin'e baktım. "Ayça benden küçük hatta." Utanmam belki anlamsızdı ama utanıyordum. Alparslan Bey bana dönüp, "Kaç yaşındasın ki?" Diye sordu hafif bir tebessüm ile. Boğazımı temizleyip "Yirmi bir." Dedim sadece. Kafasını sallayıp "Küçükmüşsün."

Dedi. Niye hep bu tepkiyi alıyorum ya!? Kaşlarım çatıldı, "Yirmi bir yaşındayım Alparslan Bey,on bir değil." Dedim.

Kaşları alayla yukarı kalktı, "Hâlâ küçüksün. Ayrıca resmi konuşmana gerek yok." Dedi sonra doğru sesi ciddiyet kazanmıştı. "Kendini yaşlı hissediyorsan doğal olarak beni küçük olarak görmüşsündür,Alparslan abi." Kısık sesimi maalesef ki ikisi de duymuştu.

Rengin kendini tutamayıp kıkırdamıştı. Alparslan Bey ya da abi her neyse, bana bozguna uğramış gibi bakıyordu. Omuz silkip yemeğime döndüm.

Alparslan abinin ağzınım içinde, "Ağzıma sıçayım." Dediğini duydum ama pek umursamadım.

💅💅

Küçük Kızım||TextingWo Geschichten leben. Entdecke jetzt