date with golden boy

Start from the beginning
                                    

LouLou: Sen de harika görünüyorsun, Hazza.

Harry♡: Yarım saate seni almış olurum, bebeğim.

LouLou: Tamam.

Louis bir an tereddüt etse de, dayanamayıp gönder butonuna bastı.

LouLou: ♡

Harry♡:

☆☆☆

"Nereye gidiyoruz?" Diye sordu Louis, Harry arabayı hareket ettirdiğinde. Harry geldikten sonra, ikisi de birbirine bakakaldığından arabaya binmeleri biraz vakit almıştı. İki tarafta, birbirlerinin güzellikleriyle mest olmuş, rüyadaymışcasına hülyalı gözlerle birbirlerini süzmüştü.

"Önce biraz atıştırırız diye düşündüm, sonra da istersen sahildeki panayırı dolaşabiliriz."

Louis gergince alt dudağını dişledi. Harry yemek yemekle ilgili problemlerini biliyordu, maalesef onun önünde yaşamaması gereken şeyler yaşamıştı. Ve Louis, ilk kez kilo almaktan değil, bunu yeniden Harry'nin önünde yaşamaktan korkuyordu.

"Harry..." Diye mırıldandı, mavi gözlü olan gergince. Yeşil gözlü oğlan ise birkaç saniyeliğine sevgilisine bakmış, neler olduğunu anlamışçasına bir elini ona uzatıp, sevgilisinin elini tutmuştu.

"Sorun değil, bebeğim. Ne düşündüğünü biliyorum, ve gerçekten seni yemek yemen için ya da tabağını bitirmen için zorlamayacağım. Eğer istersen, yersin. İstemezsen de, yemek yerken beni izlersin, şimdiden söyleyeyim, yemek yerken çok yakışıklı olurum." Louis, Harry'nin son dediğine kıkırdayıp, onun bu kadar anlayışlı biri olmasının kalbini ne kadar da ısıttığı düşünmüştü.

"Teşekkür ederim." Diye mırıldandı sessizce. Harry ise, sevgilisinin elini baş parmağı ile okşadıktan sonra, vitesi değiştirmek için elini çekmek zorunda kaldı.

Kısa bir süre sonra, kasabanın popüler mekanı Peterson's restoranına ulaşmışlardı. Genelde tüm okul haftasonları burada olur, partilemeden önce, ya da sonra burada karnını doyururdu. Louis de birkaç defa buraya uğrayıp, annesi için akşam yemeği almıştı. Uğradığı zamanlarda Harry ve arkadaşlarını birçok kez burada gördüğünü hatırlıyordu.

Harry arabayı park ettikten sonra birlikte indiler. Louis biraz gergin hissediyordu. Muhtemelen okuldan birkaç kişi buradaydı. Normal şartlarda bu Louis için sorun olmazdı, keza onu fark eden kimse olmuyordu. Fakat bu sefer yanında altın çocuk vardı. İllaki onları fark edecekler, ve konuşacaklardı. Bu düşünce Louis'nin midesinin çalkalanmasına sebep oldu. Harry ise, Louis'nin ne düşündüğünü dahi bilmeksizin, mavi gözlü oğlanın elini tuttu, ve onu restorana doğru sürükledi.

Louis gergin adımlarla Harry'i takip ederek restorana girdi. Çok dolu değildi, sarı ve kırmızı ağırlıklı sandalyelerin yalnızca birkaçı doluydu, ve görünürde okuldan kimse yoktu. Louis rahatladığını hissetti.

Harry ile cam kenarındaki üçüncü masaya oturduklarında, orta yaşlı, kızıl saçlarını sıkı bir topuz yapmış garson kadın ikisinin önüne menüleri bırakıp uzaklaştı.

Harry çoktan menüye odaklanmışken, Louis karşısındaki çocuğu izliyordu. Manzarası tam anlamıyla nefes kesiciydi.

"Ben double çizburger alacağım. Sen de istersen tavuklu salatadan alabilirsin, bebeğim. Kalorisinin çok az olduğunu duydum, hem doyurucu, hem de mideni rahatsız etmeyecek kadar hafif, ne dersin? Tabi, istemezsen yemeyebilirsin, dediğim gibi zorlamıyorum." Harry usulca kafasını kaldırıp, zaten onu izleyen çocuğa bakarak konuştu. Louis gergince elleriyle oynarken, kafasını salladı. Bir kase tavuklu salata yaklaşık 130 kaloriydi, Louis en azından 50 kalorilik kısmını yiyebilirdi, sonrasında spor ve sıkı diyetle bu işi çözerdi.

the flower boy and the wildflower | larry (mpreg)Where stories live. Discover now