1.0

1.2K 83 20
                                    

"Kardeş terörü! Yardım!" diye bağıran abimi tabii ki kimsenin dinlediği yoktu... Bana yamuk yapmasaydı şimdi bu halde olmayacaktı orası ayrı.

Abimin üzerinde ki Can'a ve abime gülerek baktım. Can az önce eliyle mıncıkladığı köfteyi abimin o çok sevdiği gömleğine sürmekle meşkûlken abim de Can'ın elinden kurtulma çabasındaydı. Uzaktan bakınca baya komiklerdi açıkçası...

"Can yapma," diye uzaktan seslendim. Tabii ki de uzaktan seslenecektim. Hiçbir kuvvet Can'ın köfte mıncıkladığı ellerine mukayyet olmamı sağlayamazdı.

"Komik değil kardeşim!" diye boğuk bir şekilde bağıran abime dil çıkardım. Baya da komikti! Abimin üzerindeki gömlek Asel Abla'nın -kendisi yengem oluyor- hediyesiydi.

Abimin kurtarma çığlıklarını sonunda duyan Mehmet, Can'ın elinden kurtarmıştı abimi. Ama sonra olan bana olmuştu... Abim Can'ı salıvermişti üzerime. Öyle bir çığlık basmıştım ki o an tüm apartman şikayete gelmişti... Böyle manyak bir aileydik işte.

🧃

"Beynine tüküreyim ben senin, Cemre!" diyen abime omuz silktim. "Gömlek pert amına koyayım." Yakınmaları küfürlü bir hâl alınca annem olaya el attı. Beni abimin elinden kurtarıp mutfağa yolladı.

Mutfakta bir şeylerle uğraşmak terapi gibi gelirdi, eğlenceliydi. Akşam için annem zaten yemekleri hâlletmişti, kral kadın ya bu kadın. Salata ve sofra kurma bana kalmıştı.

İşe başlamadan önce ellerimi yıkadım. Havluyla ellerimi kurulduktan sonra menüde baklagillerden olmadığından mısır salatası yapmaya karar verdim. Konserve mısırı dolaptan çıkardıktan sonra havuç, limon ve diğer malzemeleri çıkardım. Havuçları rendeleyip, büyük kasenin içine döktüğüm mısır konservesinin üzerine saçtım. Geri kalan malzemeleri de gerektiği kadar döktüm.

Salatayı şöyle bir kenara koydum ve sofra düzenini de kurdum. Böyle her şeyi yaparken kendimi Zuhal Topal'la Sofrada gibi hissediyordum. Garip ve komik bir histi.

Masayı da kurduktan sonra yemeğin altını yaktım. Salona geçtiğinde yöne abimin bakışları ile karşılaştım ve elimi alnıma vurdum.

"Niye öyle bakıyorsun ya! Öcümü aldım." dedim kendimi bilmişliğim ile. "Kıyafetime yapmadığın kalmadı," beynine tükürdüğüm.

Sinirle soluyan abim elini saçından geçirdi. İyi olmuştu ona!

"Sofra hazır, hadi yiyelim." Konu değiştirmem ile herkes ayaklandı ve mutfağa geçti.

XXXL büyük olan ailemle yemeğe geçtiğimizde yemekleri tabaklara koyup yerime, Zeliha'nın yanına (bu arada kendisi kardeşim oluyor.) oturdum. Annem ve babamın konuşmaları ile geçen yemek faslının ardından herkes odasına dağılmıştı. Bulaşıklar ben ve Zeliş'e kalmıştı ki ben de ona devrettim ve odama kaçtım. Üzülmeyin fazla su kıza alt tarafı bulaşıkları makineye dizecek.

Yatağıma oturmam ile birlikte aklıma gelen Emre ile başımı yastığa gömdüm. Benim gibi manyak birine çatmıştı ve tek kurtulma yolu benimle evlenmesiydi. Bak evlenme dedim yine kalbim durma raddesine geldi. Bu yaşta bu duyguları beslemem belki kimilerine saçma gelebilirdi ama onu gerçekten seviyordum. Birkaç yıldır uzaktan seyretmiştim sadece onu ama şimdi ufakta olsa hayatına girmiştim. Hiç olmazsa ucundan görmüştüm.

Ona yazma isteğimi zar zor bastırıp masada beni bekleyen performans ödevlerime yöneldim. Yapmam gereken araştırmaları zaten günlerdir yapıyordum. Şimdi tek kalan topladığım verileri başlıklara ayırmak ve gereksiz bilgileri çıkarmak olacaktı.

🧃

Saat gecenin 23.34'üyken ben hâlâ ödev yazıyordum. Kardeşimin, Zeliş'in isyanlarına karşı gelip ışığı açık bırakmış ve ödev yazmaya devam etmiştim. Şimdi sanırım uyuyordu. Ki bu beni mutlu ederdi. Aynı odada kalmamıza rağmen ondan habersiz kendime bir zula oluşturmuştum. Bunu öğrense direk damlarlardı ve ben bunu asla istemezdim. Her ay artan harçlıklarımla oluşturmuştum bi' kere ben orayı!

Milkshake | TextingWhere stories live. Discover now