“Abi vallaha hafiften hasta olacağım o yüzden beni hiç bulaştırma.”

“Ulan korktun mu, bide en güvendiğim adamsın.”

“Abi bir kez o hataya düştüm biliyorsun, bir hafta doğru düzgün yataktan kalkamadım o yüzden kum torbası ile devam et sen.”

Falçata başını olumsuz bir şekilde salladı. Evet o yeraltının kaçak dövüşlerinde hem usta hem de kralı gibi bir şeydi. Zaten bu dünyada doğmuş bu dünyada yaşamıştı. Küçüklükten beri kulağına söylenen tek kelime ölüm idi. Yaşamak için öldür. O da öyle yapıyordu, daha 10 yaşındayken elini zaten kana bulamıştı. Şuan ise 35 yaşındaydı artık kendi içinde bir ışık göremiyordu. Tek bildiği karanlıktı, onun dışında tüm renkler ona kördü.

Annesi... ablası... iki kadın da onun kalbinde solan çiçeklerdi. Kum torbasına attığı her yumruk geçmişine karşı öfke idi. Yetişememe, pişmanlığı oysaki o da çok küçüktü ama yine de onları koruyamamıştı. Annesi onun yaşında ölmüştü. Ablası ise hep 17 yaşında kalmıştı.

Ferit adamın kum torbasına attığı her yumruğun nasıl bir öfke içerdiğinin farkındaydı. Onu ne kadar semt şanslı olarak görse de aslında onun en şansız olduğunu biliyordu. Falçata’nın her yumruğunu kum torbası karşılarken en sonunda patlamasıyla adamı durdurmuş Falçata da gerçek dünyaya döndüğünü anlamıştı.

Derin derin nefesler almaya başladığında terler yüzünden damla damla akarken Ferit’in uzattığı havluyu alıp terlerini silen adam tekrardan havluyu uzatıp ringden inmişti. Ferit adamın boş koridorda ilerlemesini izledikten sonra birkaç kişiyi çağırıp ringi toplamasını sağlamıştı. Falçata ise koridordan ilerlediğinde yarı çıplak heybetli bedeni kulüpte çalışan her kadının gözlerine bir ziyafet olarak sunuluyordu. Ama adamın beyninin içi o kadar doluydu ki hiçbir bakışı aldırmayıp duş bölümüne girip üstünde kalan son parçaları çıkarıp soğuk suyun içine girmişti.

Bedeni çivi kadar soğuk suyun altında tepkisiz kaldığında yeşil gözlerinde hâlâ geçmiş vardı. Hâlâ dün gibi hatırlıyordu olanları, gözlerini kapattığında ablasının kanlar içinde olan çıplak bedeni gözlerinin önüne geldiğinde başını fayansa dayayıp gözyaşları akmaya başlamıştı. Sonra annesin acı içindeki çığlıkları ve kalbinin ortasına sıktığı silah gelmişti.

“Falçata.”

Ferit’in sesini duyduğunda gözlerini açıp derin bir nefes alıp ses tonunu hazırladı.

“Ne var lan duşta bile rahat bırakmıyor musun artık göt herif?”

Sanki biraz önce annesi ve ablasının acısını yaşamamış gibi sesi soğuk su gibi buz gibi geliyordu.

“Abi kızı getirdiler haber vermek istedim.”

Adam derin bir nefes aldı bir de başına bu kız çıkmıştı.

“Tamam geliyorum.”

Ferit çıktığında adam hızlıca duştan çıkıp beline havlu bağlayıp kendi özel odasına doğru ilerledi. İçeriye girdiğinde önce dolaptan siyah bir gömlek ve siyah bir pantolon seçip yatağının üstüne attı. En sonunda kurutma makinesini açıp saçlarını kurutmaya başladığında aynada kendi suretini inceledi, yeşil gözleri gür kirpikleri ile aslında yüzündeki en değerli mücevheri taşıyordu. Özellikle yapılı bir burnu orta dolgunlukta dudakları vardı. Yüzündeki tek kusur aslında kaşından çenesine doğru gelen falçata iziydi. İşte bu adamın geçmişini yüzünde taşıma sebebiydi. Hızla saçlarını kurutup üstünü giyindikten sonra aşağıya inmişti. Tekrardan salona doğru ilerlediğinde kızın zarif bedenin koltukta yattığını fark etti. Falçata kıza doğru yaklaştığında adamların birçoğu kızın başına toplanmış bir akbaba misali onun bedelini inceliyordu işte buda adamı çok sinirlendirmişti.

“Siktir gidin asabımı bozmayın lan.”

Adamın sesiyle beraber adamlar direk dağılınca kızın uzun siyah saçları bordo deri koltuğunun üstüne yayılmıştı. Yüzüne baktığında fazlaca beyaz tenliydi. Dudakları burnu sanki çizilmişti. Kızın bir anda gözlerini açmasıyla o anda Falçata cenneti bir kızın gözlerinde gördüğünü fark etti . Büyük, kocaman kömür kadar kara gözleri vardı.

Ama kız gözlerini açar açmaz kendini bir anda koltuktan atıp bağırmaya başladığında Falçata saklı cenneti kaybetmiş gibi bir etkisi olmuştu.

“BIRAKIN BENİ!”

Ferit kızı tuttuğunda kız daha çok korkmuş bu kez daha keskin çığlıklar atmaya başlamıştı. En sonunda Falçata da kızın kollarından tutup:

“Kes sesini!”

Dediğinde genç kızın korkudan bedeni titremeye başlamıştı.

“B-benden ne istiyorsunuz?”

Falçata kızın gözlerini bir kez daha görmek için bu kez bir kolundaki eli bırakıp çenesini tutup kendisini doğru çevirdiğinde kızın gözlerinde gördüğü boşluk onu şaşırtmıştı.

“Kör bir kızdan ne istiyorsunuz?”

Bölüm nasıldı?

Kızın kör olması?

Neler olacak?

Kurgu nasıl gidiyor?

İnstgram adresim : gamzeispaha







FALÇATA  /KARA SEMT(+18)  (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now