11.Sırlar

291 32 9
                                    

(ÇN:Eminim kitapta ne olduğunu unuttunuz ve hatırlamak için önceki bölüme bakacaksınız kxnnswpcnk)

Xiao Zhan, çalar saatiyle acımasızca uyandı. Hala yarı uyanık halde, kulaklarını kanatan korkunç alarmı kapatmak için kapatma düğmesine uzandı. 

''Sessiz ol...'' Etrafında dönmeden önce yastığına doğru mırıldandı.

Gözleri yavaşça açıldı ve sıcak güneşin perdenin arasından parlaması tatsız bir şekilde şaşırtmıştı.

Bekle.

Yorganını kaldırdı ve yataktan atladı. Herhangi bir mesaj olup olmadığını kontrol etmek için komodinin üzerindeki telefonuna ulaşmadan önce takımlarından birini almak için gardırobunu karıştırdı.

O an fark etti. ''Zhan, seni aptal. Artık gitmen gereken bir işin yok...'' dedi kendisine halsiz bir halde acıyla gülümserken.

Bu sefer telefona kaşlarını çatarak baktı. Yibo'dan da hiç mesaj almadığı fark etti.

''Neden hala yazmadı bana? Dün benden hoşlandığını söylememiş miydi? Bu şu anda çıktığımız anlamına mı geliyor?'' Telefonunu yatağın üstüne fırlattı ve kendisini de yatağa bıraktı. Çocuk gibi dağınık çarşafın üstünde debelendi.

''Ah! Bu neden bu kadar sinir bozucu?~''

Aniden hareket etmeyi bıraktı ve düzgün bir şekilde oturdu. ''Ona yazmalı mıyım?''

Zhan telefonunu tekrar eline aldı ve düşünmek için bir anlığına duraksadı. 'Günaydın' mı yazmalıyım? Çok mu basit olur? Belki de sadece 'hey' yazarım.''

Xiao Zhan yazmaya başladı. Yibo'nun okumasını ve geri yazmasını umarak birkaç dakika bekledi. Fakat görülmemişti. Telefonunu yine bıraktı ve yastığını yakalayıp bağırmak için yüzünü içine gömdü; ''Wang Yibo, seni piç!''

''Neden ona aşık olmak zorundayım. Bu adil değil...''

-----------------------------------

Yibo, kafasına yastık vurarak kendisini uyandırmaya karan veren arkadaşı tarafından aniden uyandırıldığında HaoXuan'ın kanepesinde huzurla uyuyordu. 

''Uyan, uyuyan güzel.''

Yibo uykulu bir şekilde uykuyu gözlerinden sildi ve yavaşça yerini değiştirdi. Bedeninin her yeri ağrıyordu ve başı akşamdan kalma gibi hissettiriyordu. Aslında şu anda sıcak bir duşu arzuluyordu.

Hao, masaya bir bardak su yerleştirdi. ''Nasıl hissediyorsun?''

''Üstümden tır geçmiş gibi, iki kez.'' dedi Yibo kulak tırmalayıcı bir sesle. Geçen gün meydana gelen her şey yavaşça aklına doluştu.

''Pekala, biraz daha dinlen. İhtiyacın olduğu kadar burada kalabilirsin.'' Hao Xuan güvenini tazeledi. 

''Teşekkürler... Ah, sana bir şey söylemeyi unuttum. Dün mağazada arkadaşın Ji Yang ile karşılaştım.''

''Ah.. anladım.''

''Bu tepki de ne? İkinizin arasında ne olduğunu bilmiyorum ama Ji Yang iyi bir çocukmuş gibi görünüyor ve güzel görünüyor. Neden onu görmezden geliyorsun?''

''Onu görmezden gelmiyorum... Yani çalışmıyorum. Sadece... O çok mükemmel ve ben değilim. Biliyorsun.''

''Kimse mükemmel değildir, Hao. Hepimizin kusurları vardır. Bu Ji Yang gerçekten sana aşık görünüyor. Yani, eğer olmasaydı, ona cevap vermemeni umursamazdı.''

''...''

''Sadece konuş onunla.''

''Ah, her zaman haklı olmandan nefret ediyorum.'' Hao iç çekti. ''Neyse, oyunculuk dersine gitmem gerek.'' Çantasını ve ceketini aldı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 14, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

I Dare You || YiZhan (Türkçe Çeviri)Where stories live. Discover now