Bölüm 3

165 22 47
                                    


   Sirius, Harry'nin tanıdığı o on iki yıllık Azkaban tutsaklığının yorgunluğunu ve yıpranmışlığını barındıran Sirius'tan çok uzaktı. Çok daha genç ve yakışıklı görünüyordu. Tıpkı anne babasının düğün fotoğraflarındaki gibiydi. Harry şaşkınlığını üzerinden atar atmaz yerinden hızla kalkıp Sirius'a sarıldı. Sirius'un ona geri sarılmayışından henüz onun şaşkınlığını atamadığını anlamıştı. Yine de Harry Sirius'a sarılmayı bırakmadı. Ondan öyle zamansız, öyle çabuk ayrılmıştı ki şimdi tek düşündüğü onunla özlem gidermekti. Sirius'un o perdenin arkasına düşüşü kabuslarını süsleyen başlıca olaylardandı. Yıllar sonra bulduğu, sahip olduğu tek ailesiydi Sirius. Kimsesizliğine merhem olmuştu ama bu da çok kısa sürmüştü. Şimdi onu bulmuşken bırakmaya niyeti yoktu. Ama Sirius ona sarılmak yerine kollarının arasından çıktı. Harry'e bakışları şaşkınlık ve dehşet doluydu.

    "Harry! Burada ne işin var? Na-nasıl, ne oldu da buradasın? Nasıl ölmüş olabilirsin? Savaş bitmişti, Voldemort ölmüştü, kazanmıştın Harry! Nasıl öldün? Senin yaşaman gerekiyordu, mutlu olman gerekiyordu. Kim yaptı sana bunu?"

   "Sirius sakin ol ölmedim ben."

   "Ne demek ölmedim? Ölmeden buraya gelemezsin Harry. Sen ölmediğini sanıyor olabilirsin. Bazen böyle insanlar gelir buraya. Öldüklerinin farkında olmazlar bir süre." Artık sesi şaşkınlık değil keder doluydu. Belli ki Harry'nin ölümünü kabullenmişti. İki eliyle Harry'nin omuzlarından tutup onu hafifçe sarstı. "Hatırlamaya çalış. En son neler oldu, seni kim öldürdü Harry? Kaçak bir ölüm yiyen mi?"

   "Sirius sakin ol lütfen. Zaten her şeyi hatırlıyorum ve ölmediğime eminim. Yani en azından şimdilik. Ve ölmemek için de yardımına ihtiyacım var."

   Sirius Harry'nin anlatacaklarının ayaküstü konuşulamayacağını anlayınca evinin kapısını açtı ve Harry'i içeri davet etti. Sirius'un evi tüm duvarları büyük pencerelerle kaplı, aydınlık ve ferah bir evdi. Ev kırmızı ve sarı ağırlıklı olsa da neredeyse her rengi barındırıyordu. Krem rengi rahat koltuklar rengarenk yastıklarla süslenmişti. Koltuklardan birini yaslanmış gitar, her yere saçılmış kıyafetler, duvarlardaki posterler... Hatta evde bir televizyon bile vardı. Cam kapılar geniş bir bahçeye açılıyordu ve bahçedeki büyük havuz evin camlarından rahatça seçiliyordu. Harry bu evin Grimmauld Meydanı 12 numaranın tam zıttı olduğunu fark etmeden edemedi. O ev ne kadar siyahsa bu ev o kadar renkliydi, o ev ne kadar karanlıksa bu ev o kadar aydınlık ve o ev ne kadar safkan eviyse bu ev o kadar muggle eviydi.

   Sirius Harry'e oturması için koltuklardan birini işaret etti ve karşısına geçti. O kadar ciddi görünüyordu ki Harry bir an karşısındakinin Sirius olup olmadığı konusunda tereddüte düştü.

   "Harry, şimdi bana buraya nasıl geldiğinle ilgili hatırladığın her şeyi anlat. Daha önce buraya ölmemiş birinin geldiğini hiç görmedim ama ölmediğini iddia eden çok insan gördüm. Yine de konu sen olunca hiçbir şey imkansız görünmüyor. O yüzden ne olduğunu anlayabilmem için lütfen hiçbir detayı atlama olur mu? Umarım ölmediğin konusunda haklısındır."

   Harry Sirius'a başından geçenlerin tamamını, yadigarları ve üçüne de sahip oluşunu, ölümün onu ziyaretini ve teklifini, onu buraya getirip nasıl kandırdığını ayrıntılarıyla anlattı. Harry her şeyi anlatıp bitirdiğinde Sirius ellerini önünde kavuşturup Harry'e doğru eğildi.

   "Yani şimdi yapman gereken burada seni tanıyan on kişiden geri dönebilmek için hayır duası almak öyle mi? Bu çok zor görünmüyor Harry. Ben hemen benimkini verebilirim ve sonra ailenin yanına gideriz. Eminim kısa sürede tamamlayabiliriz."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 03, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Land Of The DeadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin