Bölüm - 2

3.9K 405 63
                                    

Ben cesaretli değildim ki... Ben sadece kalbimin sesini dinleyen biriydim. Onun söyleyeceği hiçbir şeyin kalbimi susturacak bir güçte olduğunu düşünmüyordum. Onun benden cevap bekleyen gözlerine bakarak "Dinliyorum," dedim ve o an yemeklerimiz geldi.

"Önce yemeklerimizi yiyelim..."

"Fark etmez," diye gülümsedim. Ciddi bir ifadeyle "Benim için fark eder. Yemek yerken konuşmaktan pek hoşlanmam," dedi. Hiçbir şey söylemeyerek yine gülümsedim. Bunu aklıma not etmiştim. Herkesin kendine göre kuralları ve takıntıları vardı. Yavuz içinde bu durum öyle bir şeydi. Açıkçası çokta önemli değildi. Evet, ben yemek yerken sohbet etmeyi severdim ama bu vazgeçemeyeceğim bir alışkanlığım değildi. Üstelik aşk fedakârlık gerektirmez miydi? Bence gerektirirdi. Bu yüzden yemeğimizi sessizlik içinde yedik. Birkaç kez gözlerimiz buluşsa da bu sessizliği bozmadık. Yavuz hızlı yemek yiyordu. Ben ise onun tam tersine gayet yavaş yiyordum. Yemeğini bitirdikten sonra on dakikaya yakın beni beklemişti.

"Tatlı yemek ister misin?"

"Evet, sen?"

"Ben tatlı yemem."

Sevmiyorum ya da istemiyorum dememişti. Direk olarak yemem demişti. Doğrusu bu biraz şaşırmama sebep olsa da takılmamaya çalıştım. Onu tanıdıkça zamanla her şeyi öğrenecektim.

"Bende yemiyorum o halde. Kahveye ne dersin?"

Hafifçe gülümsedi. O gülümsedi ben eridim.

"Olur."

Garsonun masayı toplaması ile kahvelerimizi sipariş ettik. Sade içiyordu kahveyi. Şaşırmamıştım doğrusu. Nedense onun duruşunda biri kahveyi sadece sade içebilir gelmişti.

"Aileni hatırlıyor musun?"

Bir anda yüzüm soldu. Böyle bir soru beklemiyordum. Daha doğrusu böyle bir soruyu bir anda ve bu kadar rahat sormasını beklemiyordum.

"Hayır," dedim. Sesim titremişti.

"Gülce," dedi. Ses tonu fazla ciddileşmişti. "Ben yalandan hiç hoşlanmam."

Kaşlarım çatılmıştı. "Ben yalan söylemem. Tıpkı az önce gerçeği söylediğim gibi."

Sadece kafasını salladı anladım dercesine ve o an kahvelerimiz geldi. Bütün neşem bir anda uçup gitmişti. Daha her şeyin başındayken yalan söylüyor konumuna düşürülmek hiç hoşuma gitmemişti. Ben aileme dair hiçbir şey bilmiyordum. Bildiğim tek ailem benim Mine ablaydı. Başka da kimsem yoktu.

"Seni üzdüm ve sinirlendirdim."

Lacivert gözlerine baktım. Bir an olsun gözlerimi gözlerinden çekmedim. "Evet, beni üzdün ve sinirlendirdin," dedim.

"Amacım bu değildi."

"Ne peki amacın?"

"Ben açık sözlü bir adamım ve her şeyin doğrusunu bilmek isterim. Bunu en başından konuşmamız gerek. Bana karşı dürüst olmalısın."

"Peki, sen bana karşı dürüst olacak mısın?"

Belli belirsiz dudaklarında bir gülümseme peyda oldu.

"Sana karşı her zaman dürüst olacağıma emin olabilirsin."

Gerginliğim bir anda yok olmuştu. Yüzümde yine aptal bir gülümseme oluşmuştu.

"Bende sana karşı her zaman dürüst olacağım."

"İlk konuda anlaştık," dedi ve kahvesinden bir yudum aldı. "Şimdi konuşacağımız başka şeylerde var."

"Dinliyorum," dedim tekrar.

"Ben otuz iki yaşında bir adamım. Artık bir aile istiyorum hayatımda ve bunu fazladan bir gün bile geciktirmek istemiyorum."

"Yani?" diye sordum titreyen bir sesle.

"Biraz hızlı olacak ama evlilik hakkında ne düşünüyorsun?"

Gözlerimin yuvalarından çıkmaması adeta bir mucizeydi. Evlilik? Daha ilk buluşmamızda? Tamam, bir evlilik için bu görüşmeyi yapıyorduk ama ilk buluşmadan hemen bunu konuşmak gerilmeme ve fazlasıyla şaşırmama sebep olmuştu.

"Ben," dedim ama ne diyeceğimi bilemiyordum. Öylece sustum, devamını getiremedim.

"Senden hemen bir karar vermeni istemiyorum. Birkaç kez daha görüşelim. Sonrasında kararını verirsin."

Ben çoktan kararımı vermiştim ki... Onunla ilk gözlerimin buluştuğu anda koşulsuz şartsız kendimi ona teslim etmiştim.

"Bir şey söylemeyecek misin?"

"Tamam, olur..." diyebildim titreyen bir sesle.

"Seni korkuttum mu?"

"Hayır."

"Güzel," dedi ve arkasına yaslandı. "Bir diğer konuda ben hemen baba olmak istiyorum."

"Hemen?" diye fısıldadım.

"Evlendikten sonra hemen... Çocukları sevdiğini söylemişti Mine abla."

Doğru söylemişti. Çok severdim. Ama daha yirmi beş yaşındaydım ve birkaç yıl daha hayatımda bir çocuk düşünmüyordum. Bu istek doğrusu şaşırmama sebep olmuştu. O da anlamış olacak ki "Sorun mu var?" diye sordu.

"Çocuk konusu konuşulabilir bence."

Kaşları çatılmıştı. Lacivert gözleri birer buz dağına dönüşmüştü.

"Benim için çocuk her şeyden önemli. Eğer bu sana ağır gelirse ya da erken olduğunu düşünüyorsan daha fazla konuşmamız gerek yok."

Onun bir anda böyle kestirip atması fazlasıyla canımı sıkmıştı Sonuçta bir günde hem evlilik hem de çocuk sahibi olabileceğim söylenince tereddüt etmem normaldi. Normal olmayan onun bir anda böyle kestirip atmasıydı.

"Benim düşünmek için zamana ihtiyacım var," dedim. Kalbim delicesine sen bir aptalsın diye bağırırken aklım doğru olanı yaptığımı söylüyordu.

"Peki, sana istediğin kadar zaman," dedi ve daha sonra cebinden bir kartvizit çıkararak masaya bıraktı.

"Düşünüp bir karar aldıktan sonra ararsın. Tabi her şey için geç olmazsa."

"Anlamadım?"

"Az önce de söyledim. Ben otuz iki yaşında bir adamım ve bir aile kurmak istiyorum."

Sadece soğukça başımı salladım. Fazlasıyla sinirimi bozmuştu son konuşmalarımız. Bıkkınlıkla etrafıma bakınırken "Kahveni içmeyeceksen kalkalım mı?" diye sordu. Bir yudum bile almadığım, soğumaya yüz tutmuş kahveme bakarak "Tamam," dedim. Garsondan hesabı istedi. O arada bende masanın üzerine bıraktığı kartviziti aldım. Hesabı ödemesiyle ben önde o arkada restorandan çıktık. Soğuk havanın yüzüme çarpmasıyla derin bir nefes aldım. Az önceki sıcaklık yoktu. Ne kalbimde ne de bedenimde...

"Araban var mı?"

"Evet."

"Peki, hoşça kal."

"Hoşça kal mı?" diye sordum. Öfkeme engel olamıyordum. Ben ondan bu kadar çok etkilenmişken onun bu rahatlığı beni delirtiyordu.

Gülümsedi ve aramızdaki tüm mesafeyi bir anda kapattı. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki... Bedenim ateş gibi yanıyordu. Gözlerimi bir an olsun gözlerinden çekemiyordum. Bir eliyle yüzüme düşen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı ve bana doğru eğilerek "Görüşürüz demedim çünkü görüşüp görüşmeyeceğimizin kararını sen vereceksin," diye fısıldadıktan sonra kendini geri çekti ve hızlı adımlarla yanımdan uzaklaştı. Yüzümde aptal bir gülümsemeyle arkasından bakakalmıştım. Bu adam benim kimyamı bozuyordu. Hatta akli dengemle bile oynuyor olabilirdi. Ve ben buna izin veriyordum. Üstelik daha fazlasına da izin vermeye çoktan gönüllü olmuştum.

-----

Merhaba arkadaşlar :) Bölüm kısa evet. Bölüm uzunluğu sizin yorumlarınıza ve beğenilerinize göre gelecektir bundan sonra :)

İnstagram adresim : dilektaygun takibi unutmayın... 

Seviliyorsunuz :)

Sev BeniTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang