0.9

838 100 62
                                    

Yine her zamanki gibi gözümü açtım saçma sapan bir güne, odamın içinde. Siyah perdelerimden dolayı karanlık çökmüş duvarlar üzerime doğru gelirken yattığım yatakta doğruldum ve bir süre daha karış karış ezberlediğim oda da gözlerimi gezdirdim.

Artık odamın içini o kadar ezberlemiştim ki, oda kusacaktım neredeyse. Sahi, ne zamandan beri çıkmıyordum odamdan. Pardon, daha doğrusu çıkamıyordum? Jimin'den bir tane dahi haber alamadığımın üzerinden tam 4 ay geçmişti. O zamandan beri burada mıydım gerçekten?

"Tae, girebilir miyim?" Uzun süredir duymadığım, ama duymaya alışık olduğum tanıdık ses kapının arkasından seslendiğinde şaşırmıştım. "Girebilirsin hyung."

Kapıyı açtığında dışarıdan gelen aydınlıkla rahatsız olduğumu belli eden bir vücut dili takındığımda karşımdaki beden gülerek yanıma oturmuştu. "Hayırdır vampir oldun da haberimiz mi yok?" Hoseok hyung haklıydı. Vampir gibiydim. En azından son 4 aydır.

"Ee, burada kalmaya devam mı? En son seni hayatı seven bir insan olarak bırakmıştım ben. Eh, tabi beni göremediğin için böyle olman normal." Hoseok hyungu seviyordum. Beni mutlu ediyordu, huzurlu hissetmemi sağlıyordu. "Dışarı çıkalım mı?" Cümlesiyle birlikte şaşkınca ona bakarken kendini düzeltmek adına konuşmasına devam etmişti.

"Dışarıya derken, odadan dışarıya. Belki salonu görmek istersin, mutfak bıraktığın gibi mi hala falan diye kontrol etmelisin. Yani şahsen ben Jungkook'un burayı normal bir evden başka bir şeye çevirdiğini düşünüyorum. Bardaklarınız falan yerinde mi değil mi? Hiç mi merak etmiyorsun yahu?"

Sözlerine gülerken omzuma attığı koluyla zaten onda olan gözlerimi yüzüne daha çok sabitledim. "Neyse, sana başka bir şey soracaktım ben." Gözlerimin içinde soru işaretleri belirirken ne diyeceğini merakla beklemeye başlamıştım. "Jin bir uygulama kullandığından bahsetti, bir çocukla tanışmışsın. İsmi neydi?" Şaşkınca başımı eğerken aynı zamanda da mırıldanmıştım.

"Jimin. Neden ki?" Elleriyle ona doğru yaklaşmamı işaret ettiğinde kulağımı ona doğru götürmüştüm. "Git bul o çocuğu." Anlamaz bakışlarımı yüzüne kaldırırken mırıldandım. "Ne?" "Duydun, git o çocuğu bul. Sana gelmesini bekleyemezsin." Işaret parmağını göğsüme doğru götürürken devam etti.

"Bu yüzden sen gideceksin." "Hyung! Ne dediğinin farkında mısın? Ben daha balkona bile yeni yeni çıkıyorum, nasıl bulmak için çabalayayım?" Kalkıp inen göğsüyle derin bir nefes alarak gözlerini devirmiş ve yatağa doğru uzanıp ayaklarını aşağı sarkıtırken konuşmuştu. "Aşık değil misin?"

Şaşkınca ona bakarken omuzlarını kaldırıp indirmişti. "Değil misin? Ben öyle anlamışım demek. Yani, benim bildiğim çoğu aşık aşkının peşinden koşar. Tabi sen değilsen bilemem." Tekrar doğrularak ayaklanmış ve omzumu patpatlarken sözlerine devam etmişti. "Her neyse, restoranda bana ihtiyaç vardır. Ben artık kaçayım. Sözlerimi düşün ama seni hergele. Eğer aşıksan vampir gibi yaşayıp sadece oturarak bir şey yapamazsın."

Göz kırparak odadan çıktığında bende beynimde ki binlerce soruyla baş başa kalmıştım. Haklıydı, Jimin'i seviyordum. Aşık mıydım bilmiyordum ama onu sevdiğimden ve çok değer verdiğimden emindim. Bir anda nasıl olduğunu bilmiyordum. Ama içimde sanki bir şeyler benim Jimin'e karşı sıcak yaklaşmam dürüstünü vermişti her zaman. Sanki gerçekten de onunla olmalıymışım gibi hissediyordum.

Deli cesareti mi bilemem fakat, şu anda tam da Hoseok hyungun dediği gibi yapacak ve onu arayacaktım.

Yatağımdan hızla kalkarak önce etrafı biraz toparlamaya başlamıştım. Perdelerden başlayıp en son yerlere dağılmış çöpleri ve kıyafetleri toparladıktan sonra dolabımın önündeki yerimi aldım.

clouds & vmin.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin