"Ben...istersen konuyu kapatabiliriz" dedi elleri ile koltuğun kenarlarını sıkıyordu. Kafamlı 'hayır' anlamıda salladım ve yutkundum. "Ama üç gün önce senin arabana bindim. Yani beni sen kurtardın o... onlardan teşekkür ederim" dedim neden gözlerim  doluyor ki anlamıyorum ağlamaktan nefret ediyorum güçsüz görünmekten nefret ediyorum. Ben onlardan nefret ediyorum! Ağlamak güçsüzlük sayılır mıydı? Sayılmamalıydı, ben cesur bir kadındım çünkü.

"Ya! Ben anlamıyorum neden ya neden bana karşı bu kininiz. Ne yaptım ki ben size? Ben sizin öz evladımızın ya kanınızım, sizin canınızdanım!" Sinirlerim son noktadaydı artık galiba birine anlata ya ihtiyacım vardı bu zamana kadar sadece.  "Akın olmasa onlar beni öldürürdü belkide öyle diyorladı. Sen Akın'a dua et diye.... İnsan öz evladına bunu nasıl derdi." dedim. Burnumu çektim elimin tersi ile gözyaşlarımı sildim.

"Akın?" Dedi orman yeşili gözlerini bana dikti. "Akın benim Abim şu an Trabzon'da kendisi gemi mühendisi o gidince başladı benim ızdırabım zaten şere- Ahmet abim buldu bana o iş yerini.  Beni o bulaştırdı o adama!" Kendime gelmem lazımdı, Tanımadığım bir adama bunları anlatmamalıydım, yanlış anlayacaktı. Kendimi acındırmaya çalıştığımı falan sanacaktı.

Ayaklandı ve yanıma geldi küçük adımlarlarla. "Susma" dedi işaret parmağı ile çenemi kaldırdı. "Dök içini"  Hareketlerini kestirmek ve anlamak zordur. Yeşil gözleri heycan sebebiydi. Belkide onu hayatımı kurtardı diye fazla büyütmüştüm içimde. Bakışı, dokunuşu içimi gıdıklıyordu. Bir yanda o sesi. Sesi o kadar naifti ki derin bir nefes alıp verme hissi oluşturuyordu .

"Döktüm işte! resmen acınası durumdayım . Ben gücü kadın profili çizmeye çalıştıkça hep ağlıyorum hep rezil oluyorum, Takma sen beni. Konuşurum ben böyle"  Pencereyi kapattı ve perdeyi çekti. Bileğimden tuttu ve beni yatağa oturttuğunda bedenini tamamen bana çevirmişti. Bense bu işlem boyu gözlerimi bir saniye olsun üzerinden çekmedim bir röntgenci gibi.

"Acınası durumda değilsin ya da rezil olmuyorsun bu yaşadıklarında senin elinde değil sadece sinirlerin gerildi ve bana içini döktün bu kadar. Bu yaptığını kimse yapamaz, sen yapıyorsun"  ellerimi kocaman ellerinin arasına aldı naifçe ve okşamaya başladı. Yapmamalıydı, içimde gitmeme isteği uyandırıyordu.

"Ben nasıl öderim sana borcumu bilmiyorum benimle ilgilendin evini açtın gerçekten teşekkür ederim. Asil senin bu yaptığını kimse yapmaz" dedim bir kez daha burnumu çektim. Gözlerim saate çarptığında saat beşi geçmişti.

"Saat beş olmuş bence uyumalısın çalışıyorsundur belki. " dedim hafif dudakları yana kıvrıldı ve kafasını salladı "sahi sen nerede çalışıyorsun bana zenginim dedin ama" dedim ortamdaki gerginliği dağıtmaya çalışarak. Ufak bir kahkaha attı ve ayağa kalktı. Biliyordum, konuyu değiştirmek konusunda üzerime yoktu.

"Benim oto galerim var " dedi gözlerim faltaşı gibi açıldı arabalara olan aşkım ve zaafım aniden tetiklendi.

"Şaka yapıyorsun! Nasıl arabalar var klasik mi yoksa moden mi audi ve range roverlere hastayım senin araban var mesele BMW ler var x5 falan ama-"

Kocaman bir kahkaha patlattı "sakin ol evet onlar var. Dahası modern arabalar var yoğun olarak" dedi gözleri masaya çevirince bende döndüm masanın üzerinde sadece telefon vardı.

"Bu ne?" Dedi kaşlarını çatarak "telefonun açık mı" dedi. Sesini biraz yüksekti " e- evet ama kimse bilmiyor telefonumun olduğunu " dedim telefonu duvara attı ellerimi refleks olarak ağzıma götürdüm "ne yapıyorsun!" Dedim şaşkınlıkla

"Benim odamdaki çekmemeden  yeni telefonu al altında sim kartı da olacak tak takip edebilme olasılığı yüksek" dedi. Ben telefonun parçalarını yerden toparladım ve masanın üzerine koydum gerek yoktu kimsenin malını istemiyorum zaten yeterince yük oldum. Ama kimse bilmiyordu ki telefonum olduğunu...

"Gerek yok istemiyorum anladık zenginsin çalışınca kendim alırım " dedim ve pikenin altına girdim. Dudakları yana kıvrıldı " al işte kızım koymaz bana zaten iki yıldan beri duruyor"

"İstemiyorum. Boşver . Sanki önceden telefon vardı insanlar yaşıyorlar bak. İşe girince alırım ben" dedim dizlerimi karnıma çektim ve kafamı dizimin üzerine koydum. "İnat mı yapacaksın küçük. Hem dolapta Aslı'nın birkaç kıyafetleri var. Şimdilik onlarla idare edebilirsin " dedi kaşlarını sahte bir şekilde çatarak.

"İstemiyorum, hem sensin küçük ben yirmi iki yaşındayım!" Dedim dizlerimin üzerinde kalkarak "hmm" diye bir ses çıkardı bu ses beni yerime resmen kapaklamıştı gözerininden kopamıyordum. Şaşıran sadece ben değildim kalbinde nasıl atması gerektiğini şaşırmıştı.

"Yani olgun bir kadın olduğunu ima ediyorsun?" Diye sordu... Yani evetti.

"E-evet" dedim kendimi bile şüpeye düşürmüştü sorduğu soru adım adım yaklaştı Attığı adımları kalbimle bir ritim tuturmuştu ellerini yatağa sabitledi ve eğildi "küçük bir kız çocuğu olmanın sana yararı var biliyor musun?  " dedi mırıltılı bir sesle. Boynuma gelen nefesi dilimin damağımın kurumasına neden olmuştu. Derince yutkundum birşey diyemedim. "Nefes al" dedi ve  kısık kahkaha atarak çıktı.

Nefesimi tuttuğumu yeni fark etmiştim.

"Ne oldu yaa az önce " dedim kendi kendime kalbim sâkin olsa nefes alacaktım o kadar hızlı atıyordu ki, bu adam dengemi nasıl bozacağını biliyordu.

Seversiniz umarım yakında yeni bölüm atacağım biraz geç kaldı kusura bakmayın

Vote atmayı unutmayalım❤❤

Lütfen Çember, Soğuk Sıcak ve Kor kitabımada bir şans verin

Küçük Kadınım Where stories live. Discover now