“Çalışmak mı?” Dişlerini sıkarak, zorlukla konuşsa da o ağrısının arasında bile bariz olan alayını sezdim.

“Galiba eski bir kiralık katilin bir hayat kadınına laf atmaya hakkı yok.” Ona döndüm. “Sen ne yapıyordun? İnsanları öldürerek cebe para indiriyordun. Bu yüzden annem hakkında sakın alaylı konuşma, imalarda bulunma.” Aptalcaydı, kendimi küçükken inandırdığım o mükemmel anne figüründen bir türlü kurtulamıyordum. Yaşıyordu, hayat kadınlığı yapmaya devam ediyordu ve ben hala onun mükemmel bir anne olduğuna inanıyordum. Fakat öte yandan onun ağzından gerçekleri duymadan annemi kötü insan ilan edemezdim.

Ama babam bana yalan söylemişti. Peki geçmişte aralarında ne olmuştu? Babam neden onu o bataklıktan kurtarmamıştı?

“Cebe para indirmek için yapmıyordum. Para en son ihtiyacım olan şey.” Gamze o sırada kalkıp koltuğa yatması gerektiğini söyledi ve cevabını beklemeden koluna girip ayağa kaldırdı. Gökhan’ın aldığı keskin nefes sanki kulağımın hemen dibinden gelmişti. Canının yanması işten bile değildi ancak yine de yüksek bir dirence sahip olduğunu itiraf etmeliydim.

“Ne için yaptığın umurumda değil. Şahane insanmışsın gibi konuşmaman benim için yeterli.” Titrek bir nefes verdim, gözlerim hala daha duvardaki boşlukta asılıydı. “Nerede çalışıyormuş?”

“Öğrendikten sonra ilgini, gücünü o tarafa harcamayacağına söz vermiştin.” Gamze’nin yarasına yaptığı müdahale yüzünden cümlesinin sonunda hafifçe inledi. “Ama dediğini yapmadın.” Belki de haklıydı çünkü bu gerçeği öğrendiğim andan itibaren cinayet konusuna yoğunlaştırdığım odağım dağılmıştı.

“Sen de benden bir şey gizlemeyeceğine söz vermiştin. Ama tutmadın.” Sesim o kadar boştu ki, sanki bir el, içimdeki tüm duyguları tek bir hamlede çekip çıkarmıştı. Ancak bunun sebebi hiçbir şey hissetmemem değil, büyük bir karmaşanın içinde olmamdı.

“İntikam mı almaya çalışıyorsun? Bu bir oyun değil, Balaban.” Çapraz arkamdaki koltuktan gelen sesi derinlerden çıkıp bana ulaşıyordu.

“Değil mi?” diye sordum öfkeyle gülerek. “Ama sen oyununu seversin, Tunalı. Özellikle de her zaman gölgelerin arkasına sığınan bir adam olarak, gölge oyununu seversin.”

“Gölgelerin arkasında saklanmak isteseydim,” dedi ve kasılarak bir süre için sustu. Konuştuğunda nefes nefeseydi. Gamze’nin tam uyuşmasını beklemeden müdahaleye başladığını tahmin ettim. “İnsanlar gölgemi bile tanımazdı.”

Onu duymamış gibi yaptım. “Annem nerede çalışıyor?” Bu kez sertçe, delirmeye hazır halde sordum. Çünkü yine az evvelki gibi kanımın kaynamaya başladığını hissediyordum.

“… Genelevi’nde. Şehrin en büyük genelevi.” Gamze’ye biraz daha dikkatli olmasını söyledikten sonra yine benimle konuştu. Bense o esnada söylediği genelevinin adını aklıma kazımakla meşguldüm. “Elini kolunu sallayarak anneni görmeye gideceğini söyleme.”

Şimdilik bir planım yoktu ama o söylemese bile elimi kolumu sallayarak gitmek gibi aptalca bir plan yapmazdım. Her şey nasıl da birden altüst olmuştu. Annemi ölü biliyordum. Babam evdeydi. Ecmel yaşıyordu ve ben okuluma gidip gelip arkadaşlarımla takılıyordum. Hayatımda saçma sapan krizler asla eksik olmazdı ama onlar yalnızca ucuz bir dedikodunun yarattığı krizlerdi. Yedi kişinin cinayete kurban gitmesinin başrolüne bizim yerleştirildiğimiz bir kaostan daha normal şeylerdi. “Gamze samanlıkta iğne aramıyorsun, yarayı deşmeyi kes.”

“Röntgen olmadan ancak bu şekilde kurşunun yerini tespit edebiliyorum,” dedi Gamze işine verdiği konsantrasyon yüzünden dalgınca. Ardından başka bir şey konuşulmadı. Düşüncelerim o kadar yoğundu ki Gökhan’ın da Gamze’nin de okuyabileceğinden korktum.

Papatyalar Karanlıkta Büyür Where stories live. Discover now