TÂRUMAR |KAN KOKUSU|

En başından başla
                                    

Fazlasıyla soğuk olan hava iliklerime kadar işlerken elbisemi değiştirmeden dışarı çıkmamın pek akıllıca bir davranış olmadığını anladım. İlteriş, dışarı çıkmadan önce bana bir şal vermişti ama o şal beni ısıtacak gibi değildi.

İlteriş, arabanın ön tarafından dolaşıp bana elini uzatırken ona hızla ilerleyip parmaklarına parmaklarımı sardım ve cesaretimi toplamaya çalıştım. İlteriş, bekledikçe korktuğumu anlamış olmalı ki bu sefer beklemeden kendinden emin adımlar atıp beni de ilerletti. El ele ilerideki kalabalığa doğru adımlarken herkes, yüzündeki sırıtmayla bizi bekliyordu.

Sanırım gerçekten bana kızgın değillerdi.

Hepsi merakla bize bakarken yanlarına ulaşana kadar İlteriş ellerini ellerimden ayırmadı. Ateş yanan teneke kutusunun önünde durduğumuzda tatlı görünmek için küçük bir tebessüm yerleştirdim suratıma. Belki tatlı görünürsem beni gerçekten severlerdi.

"Hoş geldin abi, hoş geldin yenge!"

İçlerinden iri yapı beden öne çıkıp bize doğru ilerlerken kafasındaki siyah bereyi düzeltti ve İlteriş'e elini uzattı. İlteriş, ellerimizi çözüp ona uzatılan eli tutarken samimiyetle sıktı. Hatta sıkmakla kalmayıp bizden fazlasıyla genç duran çocuğu kucakladı.

"Hoş buldum aslanım!"

Benim ve ailesinin dışında yakın olduğu bu kalabalık grup onun için değerli gibiydi çünkü İlteriş bu samimi tavırlarını kolay kolay açığa çıkamıyordu. İlteriş'in belime sardığı koluyla birlikte yeniden oradaki varlığımı hatırlarken bana bakan kalabalığa hafifçe baş selamı verdim. Geçen seferki erkek topluluğunun tam zıttı bir şekilde bu seferki grupta küçük çocuklar ve kadınlar vardı.

Ön tarafta, yan yana dizilmiş ve gözlerindeki parlamayla beni izleyen üç çocuk bana tanıdık gelirken onlara sırıttım ve göz kırptım. Onlar bana utangaç gülümseme gönderirlerken kendi aralarında gülüşüp utançla bakışlarını kaçırdılar. Onların bu hâli bana fazlasıyla tatlı gelirken yere eğilmek ve suratlarını mıncıra mıncıra sevmek istedim.

"Abi ayakta kaldınız. Ocağa çay koyduk, yenge üşümesin! Bize gelin." Arka taraflardan genç biri daha çıkıp bize ilgiyle bakarken İlteriş'in bakışları bana kaydı ve gözleriyle gitmek isteyip istemediğimi sorguladı. Onun yerine ben adım atmak isterken bize merakla bakan çocuğa dönüp başımı onaylar anlamda salladım. "Size zahmet vermeyeceksek neden olmasın?"

"Ne zahmeti yenge, estağfurullah!"

İlteriş, ellerini sıkılaştırıp başını bana doğru eğerken dudaklarını saçlarımın arasına bastırdı ve birkaç saniye bekledi.

"Sen mükemmel bir kadınsın."

Kulağımın dibinde hissettiğim fısıltısıyla birlikte titrerken İlteriş bedenimi kendine çekip hafifçe sarıldı. Onun tek cümlemle mutlu olduğunu anlarken sırıtıp kollarımı beline sardım ve başımı göğsüne yasladım.

"O kadar hazırlanmışlar. Gitmesek ayıp olurdu." İlteriş, yeniden dudaklarını saçlarıma bastırırken hafifçe ayrıldık ve el ele tutuştuk. Birkaç adım bizden uzaklaşan kalabalıkla mesafemizi kapatırken onları takip ettik. "Bu kadar kalabalıkla eve nasıl sığacağız?"

Merak ettiğim gerçeği İlteriş'e sorarken belimdeki elini sıkılaştırıp çıkıntılı olan kaldırımdan beni dikkatle indirdi ve karanlıkta yardımcı olmak ister gibi kolunu kolumdan geçirdi. "İleride çay ocağımız var. Oraya hazırlamışlardır. Onlar birlikte zaman geçirmeyi ve kalabalık olmayı sever."

TÂRUMARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin