#12'

35.1K 2.1K 1.7K
                                    







•••


Marketin içinde Jungkook benim için bir şeyler alırken ben sadece yanında duruyordum. Yanaklarım kıpkırmızıydı. Ayakta duramayacak kadar ağır kasık ağrıları ile cebelleşiyordum. Başımda garip bir ağrı vardı. Nefesim kesik kesikti. Kalbim göğsümü ağrıtacak kadar sert atıyordu.

"Bebeğim bak bana," Yanağıma yaslanan sıcak avuçları hissettim. "Taehyung, bana bak." Odağını kaybetmiş gözlerim alfanın parlak gözlerine tutundu.

"İyi misin güzelim?"

Başımı salladım ama Jungkook ikna olmamış gibiydi, belime sardığı kollarını sıklaştırdı. İçimde başımı boynuna gömmemi isteyen bir dürtü git gide büyüyordu. Teni sıcacıktı. Daha fazla etkilenmemem ve eve gidene dek daha da zor bir durumda kalmamam için feromonlarını yaymayı kesmişti. Ama ben istiyordum. Alfanın feromonlarını içime çekmeyi, Jungkook ile ilgili her şeyi içimde tutmayı istiyordum.

Tüm bedenim uyuşmuş gibiydi. Her saniye bedenimin her bir zerresine aynı anda iğne batırılıyormuş gibi hissediyordum. Kasıklarımdan başlayan sızı parmak uçlarımda dahil tüm bedenimi kapladığında Jungkook'un omuzlarına tutundum.

Kızgınlık herkes için bu kadar acı verici miydi yoksa ilk kızgınlığım olduğu için mi bu denli zorlanıyordum bilmiyorum ama katlanması zor bir acı çekiyordum.

"Bacakların mı ağrıyor?" Birbirine sürtünen bacaklarımı orada hissettiğim bir ağrıya yormuştu ama nedeni bu değildi. Bacaklarım arasındaki sızı yüzünden çok zorlanıyordum.

"Hayır." Titrek nefeslerim arasından mırıldandım. "İyiyim."

Kasaya ulaştığımızda Jungkook'un kolları etrafımdan çekildi. Onu iyi olduğuma ikna etmem biraz zor olmuştu ama etrafıma sardığı kollarının ya da sadece yanımda duran bedeninin bile beni tahrik ettiğinin farkında değildi. Bu durum beni daha çok zora sokuyordu.

Sırada birkaç kişi vardı. Kasiyer sarı saçlı yaşça genç duran bir omegaydı. Ayakta duracak gücü kendimde bulamayınca bir yere yaslandım. Jungkook işini bitirene dek sakinleşmeye çalışıyordum. Ama yeniden kafayı yiyecek raddeye gelmem zor olmadı. Sarışın omeganın feromonları benim bile alabileceğim seviyede arttı. Gözlerini süzerek kirpiklerinin altından Jungkook'a bakıyordu.

Aptal değildim, flörtleşmeye çalıştığını fark etmiştim ama elimden yumruk yaptığım ellerime tırnaklarımı geçirmekten başka bir şey gelmedi. Jungkook'un sırtı bana dönüktü, arada sırada bana dönüyor iyi olup olmadığımı kontrol ediyordu. Gözlerindeki endişeyi yok sayacak kadar kıskançlıkla dolmuştum. Omegam ufacık bir şeyi bile büyüttü, tırnaklarını acımadan ruhuma geçiriyordu.

Jungkook açısından hiçbir hayal kırıklığına uğramasam da oturup hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Kızgınlığa girmenin böyle bir etkisi de var mıydı?

Aldığım nefesi zorlukla verirken yaslandığım yerden ayağa kalktım, boğuluyormuş gibi hissediyordum. Dışarı çıkıp hava almak bana iyi gelebilirdi. Aramızda onu sahipleneceğim ya da kıskanınca ona yakın davranıp onunla flörtleşen kişiyi uzaklaştıracağım türden adı konulmuş bir ilişki yoktu. Hem ben kıskanınca üzülüp kendi kabuğuma çekilirdim.

Üzerimden ayrılmayan gözleri bendeki tuhaflığı sezse de o an için bir şey söylemedi. Ona dışarıda bekleyeceğimi söyledim. Omeganın her saniye artan feromonları sinirimi bozuyordu. Tanrı aşkına, benim feromonlarım bile yoktu. Kızgınlıkta olmama rağmen hem de. Kendimi sürekli eksik hissetmekten alıkoyamıyordum.

love talk Where stories live. Discover now