"Evet"

"Gerçekten zevklisin"

"Seul'dekinden çok daha farklı değil mi?"

Seungmin etrafına kısa bir bakış atıp tekrar bana döndü. "Öyle, burası bir prense ait olduğunu daha çok belli ediyor."

Ben de bunu sevmiyordum işte. "Biliyor musun, normal bir insan olmayı çok isterdim."

Kaşları havalandı, "neden?" diye sordu.

"Çünkü o zaman özgür olabilirdim, belki yine beni kısıtlamak isteyenler olurdu ama şimdiki gibi onlara boyun eğmek zorunda olmazdım."

Elini yavaşça elime uzattı, tutup tutmakta kararsız gibi kalsa da yumuşak dokunuşunu hissettim. "Şimdi de boyun eğmek zorunda değilsin. Ne kadar büyük sorumlulukların olduğunu ve veliaht olduğun için ailenin hayatına sürekli karıştığını tahmin edebiliyorum ama iradenle hepsinin üstesinden gelebileceğini de biliyorum. Sana inanıyorum hyung"

Yüzüme yayılan kocaman gülümsemeyi engelleyememiştim, Seungmin'in düşünceli sözleri ve onlara destek olan sıcacık bakışlarına bir kez daha hayran olmuştum.
"Teşekkür ederim... hâlâ başın dönüyor mu?"

"Hayır, geçti."

Elimin üstündeki elini avucumun içine alıp ayağa kalktım. "Gel, dışarıyı gezelim."
Gülümseyerek kabul etti. Dolabımdan bir şapka çıkarıp takması için ona verdim önce, daha sonra ise odadan çıktık. Geniş koridorlarda yürürken kimsenin olmamasından yararlanarak hayranlıkla etrafı izliyordu. Koridor boyunca duvarlarda çeşitli tablolar asılıydı, yer yer vazolar ve etrafa hoş kokular yayan çiçekler, tavanda yetenekli sanatçılar tarafından çizilmiş resimler hatta üzerinde yürüdüğümüz zeminde bile işlemeler vardı.
"Woahh, burası muhteşem!"

Cevap vermedim, o sırada koridorun başında bir muhafız vampir belirdi. Seungmin anında şapkasını biraz daha alnına indirmiş ve dikkat çekmemek adına az önceki ilgili tavrını bir kenara atmıştı. Ancak burada benim yanımdayken dikkat çekmemesi imkansızdı...
Muhafız beni gördüğünde saygıyla eğildi, sadece başımla selam verip yürümeye devam ettim. Uzaklaştığımızda "rahat ol" diye fısıldadım Seungmin'in kulağına.

"Olmaya çalışırım, şimdi nereye gidiyoruz?"

"Sarayın dışına çıkacağız, içeride kaldığımız sürece daha bir sürü muhafızla karılaşmak zorundayız."

"Tamam."
Aklım birleşmiş ellerimizdeyken yürümeye devam ettim, rahatsız gibi gözükmüyordu. Tıpkı şu anki gibi onunla yakınlaşmak için sürekli bahanelerin arkasına saklanıyordum. Sadece onu yönlendirmek için tuttuğum elinin kalbimi nasıl attırdığından habersizdi.

Sessiz ve kısa bir yürüyüşün ardından sarayın arka kapısından dışarı çıkmıştık. Koca bir ormanın ortasındaydık şimdi.
"Burası bir tür şehir ormanı, vampir halk ağaçların arasındaki evlerde yaşıyor. İhtiyaçlarını giderebilecekleri market ve alışveriş merkezleri de var."

"Ormanın ortasında bir şehir, ilginçmiş... Bahsettiğin arkadaşların da burada mı yaşıyor?"

"Evet."

Bir süre ormanı gezdik, ormanın sonundaki göle gittik ve suyun akışını izlerken sohbet ettik. Burası ilk kez bana bu kadar huzurlu gelmişti. Neyse ki önlemlerimiz işe yaramış, kimse Seungmin'in insan olduğunu anlamamıştı.

"Bugün için teşekkürler" dedi evinin bahçe kapısının önündeyken. Akşam olduğu için karanlıktı, lambaların aydınlattığı güzel yüzüne bakarken onun yanındayken yüzümden hiç düşmeyen gülümsememle cevapladım. "İstersen daha sonra seni oraya tekrar götürebilirim"

"Çok isterim, şimdi gidiyorum."
Gülümseyerek elini salladı. Gitmeden önce yapmayı çok istediğim bir şey vardı.
"Seungmin" adını seslenmemle bakışları tekrar beni buldu. Yanağına hafif ve saniyelik bir öpücük bıraktım. "Görüşürüz"
Bunu yapmasaydım daha sonra kesinlikle pişman olurdum.
"Görüşürüz" kekelemiş ve gözlerini kaçırmıştı. Hızlı adımlarla kapıdan girip gözden kayboldu.

Aynı an, yazar anlatımından;
Üç arkadaş uzun bir süreden sonra ilk kez geldikleri kafede oturmuş içeceklerini içerken gündelik konulardan bahsediyordu. Daha doğrusu sadece diğer ikisi konuşuyor, biri telefonuyla ilgilenirken arada onlara onaylayan mırıltılarda bulunuyordu.

"Kalksak mı artık?" diye sordu Changbin.

"Ben de sıkıldım." Hyunjin hâlâ onları dinlemeyen çocuğa konuştu. "Jisung ne zama-Aman tanrım!"
İlgiyle açılmış gözleri gülerek biriyle konuşurken garson önlüğünü çıkaran çocuğun üzerindeydi. "Çok sevimli" diye mırıldandı.
İlk kez gördüğü bu gencin üzerinde büyük bir etki bıraktığı su götürmez bir gerçekti. Alnını kapatan siyah saçları, küçük yüzü ve gamzeleriyle fazla sevimliydi.

"İlk görüşte aşka inanır mısın Changbin?" Sanki transtaymış gibi sormuştu bunu.

"Ne saçmalıyorsun?" Changbin arkadaşının davranışlarına anlam veremeyerek baktığı noktaya çevirdi başını. Bu sefer gözleri ilgi ile açılan o olmuştu. Kızıl saçlı çocuğa bakarak konuştu. "Sanırım artık inanıyorum."

Jisung onların bu haline göz devirmiş, "ikiniz de aptalsınız, ilk kez gördüğünüz insanlardan mı etkilendiniz cidden?" demişti.

"Kapa çeneni" ağız birliği ile çıkan sözcükler Jisung'un tekrar telefonuna gömülmesi için yeterli olmuştu.

"Hey, kırmızı saçlı olana bakmıyorsun değil mi?"

"Hayır! Gamzeli olan daha sevimli."

"Yanlarına gitsek mi? Ah, çıkıyorlar..."

Hyunjin'in gözü çocuğun az önce çıkarıp tezgahın üzerine koyduğu ancak sonra almayı unuttuğu cüzdana takıldı. Yüzünde bir gülümseme oluşmuştu.
"Sen oturmaya devam et dostum, ben gidiyorum"

Changbin'ın omzunu patpatlayıp hızla sandalyesinden kalktı, tezgahta duran cüzdanı aldı. Çocuğun arkasından seri adımlarla ilerlerken seslendi. "Pardon!"
Gamzeli olan kendisine seslenildiğini hissedip başını çevirmiş, arkasından gelen genci görünce durmuştu.
"Cüzdanınızı unuttunuz."

Kendisine uzatılan cüzdanı alıp nezaketen eğildi ve teşekkür etti.
O yürümeye devam edecekken "sizin için bir iyilik yapıp cüzdanınızı getirdim, karşılığında bana adınızı söyler misiniz?" dedi Hyunjin, hemen bırakmaya niyeti yoktu.

Siyah saçlı olan genci süzdükten sonra konuşmaya başladı. "Adım Yang Jeongin" kısa bir duraklamadan sonra "eğer her iyiliğinizde bir karşılık bekliyorsanız hiç iyilik yapmasanız daha iyi olur."

Hyunjin şaşkınlıkla gence bakmış, ne diyeceğini bilememişti. Öte yandan kırmızı saçlı olan da bir o kadar şaşırmıştı, arkadaşının böyle bir şey diyeceğini beklemiyordu.

Jeongin Hyunjin'i orada bırakarak yürümeye devam etmişti.







Oy vermeyi unutmayın~

You Are || ChanMinWhere stories live. Discover now