Son kelimelerimde sesimin titremesine engel olamadım. Daha fazlasını söyleyecek gücümün olmadığını belli eden titrek sesimle dudaklarımı birbirine bastırdım. Artık son karar onlarındı.

"Getir lan o piçi. Getir ben ona bir hayatı cehenneme çevirmek neymiş göstereyim. Getir ayağıma o iti " Ali bir yandan bağırıyor bir yandan da sahanın tellerine tekmeler atıyordu. 

"Zaten etrafında olacağız. Bir bok yapamaz şerefsiz!" Ali'nin aksine Kerem daha sakindi ve bu hali beni de biraz olsun sakinleştirmişti.

Geriye sadece Hakan'ın güven veren kelimeleri kalmıştı. Beni koruyacağını söyleyen adam, şimdi bunu bana hissettirecekti. Umutla gözlerinin içine baktığımda, hala ifadesizdi. Kafasında ne düşünüyor , ne tartıyor hiç bir şey anlamıyor, vereceği tepkiyi bekliyordum.

" Benim razım yok. O psikopatın yanına seni göndermem. Üstelik seni bu halde gördükten sonra asla göndermem. Benden git dememi bekleme Ezgi." dedi. Bir süre duraksadı ve derin bir nefes aldı . "Ama madem öyle karar verdiniz, size kolay gelsin!" dediğinde birkaç saniye daha bana öfkeyle baktı ve arkasını dönüp uzaklaştı.

   Az önce anlattıklarımın onda hiçbir etkisi olmamıştı anlaşılan. Özgürlüğümü kazanmam için o adamın yanına gitmem ve onların da beni koruması gerekiyordu. Yaptığı şey beni korumak değil, esaretime devam etmemi istemekti. Bir umuttu içimde, imkansız da olsa, belki kurtulabilirdim. Neden engel olmak istiyordu ki?

"Böyle yaparak beni koruduğunu sanıyorsun ama, kurtuluşumun tek yolu Cem'in hayatımdan çıkması" diye arkasından bağırdım. Ama çoktan gözden kaybolmuştu Hakan.

"Sen bakma ona, sinirli şimdi" Kerem'in beni rahatlatmak için söylediklerine tebessüm ettim ama Hakan'ın beni anlamaması içimi eziyordu. Sinirinin sebebini bile bilmiyordum. Onun için de benim için de bir çözüm yoluydu bu. Başarılı olursak ikimizde kazanacaktık. 

Omzuma bir el dokunmasıyla irkilip arkamı döndüğümde Kerem ve Ali karşımdaydı. 

"O kadar düşünme. Yanına geldiğimizi bile fark etmedin" dedi Ali. Farkında değildim.  Bu kadar dağılmamın sebebi Cem'le karşılaşacak olmamamaydı, korkularım mıydı, yoksa Hakan'ın beni desteklememesi miydi? Emin olamıyordum.

"Hadi soğukta daha fazla kalma. Gidelim" dedi Kerem. Ali ve Kerem'le kaldığım müştemilata doğru, karanlıkta ağaçların içinde ilerlerken yarın neler olacağını konuştuk. Sabah Cem'i arayacaktım ve onunla akşam buluşmak istediğimi söyleyecektim. Kerem ve Ali kabul etmeyeceğini düşünseler de Cem'in ben çağırdığımda geleceğini biliyordum.

"Nasıl bu kadar eminsin, hemen geleceğinden" diye sordu Kerem.

"İki yıl boyunca kafama vura vura bana öğrettiği şey bu. 'Hiçbir zaman seni bırakmayacağım ve nerede olursan ol seni bulup geleceğim.' Beni kendiyle tehdit eder. Ne zaman ondan uzaklaşırsam bana bunları söyler ömrümün sonuna kadar hayatımda olacağı sinyalini verir. Yarın yine aynısını yapacak. Beni bulacak yanıma gelip kendisiyle tehdit edecek işte." Yürürken nefes nefese anlatıyordum her şeyi. Ne zaman bu kadar açık sözlü olmuştum ben.

"Ben onun kafasına vuracağım sen merak etme. Yarın sonu olacak o itin, seninse özgürlüğünün ilk günü." Yürürken omuzlarını dikleştirmiş, kendinden emin bir şekilde konuşmuştu. Gerçekten de kurtulabilir miydim? Ve bu insanlar için de bir intikam kapısı açabilecek miydim? Ali Kardeşini intikamını almak için resmen yanıp tutuşuyordu.

"Hakan'ın intikamını alacaksın. Gelecek buraya. Emin ol." dedim ben de. Onun bana verdiği gelecek umuduna karşılık ben de onu rahatlatmak istemiştim. Adımlarını durdurduğunda onunla birlikte ben de durdum. Yüzüme doğru eğildi ve aramızdaki mesafeyi azalttı. 

" Sen ciddi misin?" diye sordu kaşlarını çatıp. Nasıl bir soruydu bu? Mutluluktan diye düşünsem de, öfkelenmiş yüz ifadesi böyle olmadığını gösteriyordu. 

"Evet, yarın bitecek işte her şey. Hem sizin için hem de benim için" diye anlamadığım sorusunu cevapladığımda sıkıntılı bir nefes verdi ve hırsla adımlayıp yürümeye başladı. Arkasından bakarken bakışlarımı Kerem'e çevirip 'Ne dedim ben şimdi' der gibi baktığımda pis pis sırıtarak yüzüme bakıp, Ali'ye doğru koşar adım ilerledi.

  Artık kafam almıyordu. Kim neyi ne için neden yapıyor, neler oluyor. Hiç bir şey bilmiyorum. Şaşkınlığımı bir kenara bırakıp, onlara yetişmek için koşarken soğuktan donmuş kollarımı birbirine sardım. Onlar da şort ve tişört ile durduklarından benim üşüdüğümü ve tişörtle olmamı yadırgamamışlardı ama gerçekten çok üşüyordum.

Yanlarına sonunda yetiştiğimde, az önce yanlarına gelirken gördüğüm evin önünde durduk.

"Hadi iyi geceler" dedi Kerem ve o eve doğru ilerledi. Kerem'in evini bu şekilde öğrenmiş oldum. 

  Kerem'in evine girmesiyle yola Ali ile devam ettik. Yürü yürü bitmiyordu evlerin arasındaki mesafe. Sanki yanlarına gelirken daha kısa sürmüştü bu yol. Ama şikâyetçi değildim. Bir daha böyle bir ortamı bulmam imkansızdı ve tadını bir gecede olsa çıkarmak istiyordum. 

  Konuşmadan adım seslerimizin ve yorgun nefes seslerimizin  birbirine karıştığı yürüyüşten sonra, sonunda müştemilata gelmiştik. Ben kapıya doğru ilerlerken Ali bahçe girişinin orada kalmıştı. Elleri cebinde kapıdan içeri girmemi beklerken bana bakıyordu kıstığı gözleriyle. 

"Her şey için teşekkür ederim." dediğimde kapıyı açıp içeriye bir adım atıp tekrar ona döndüm.

"Veda etmek için henüz erken" dedi boğuk bir sesle. Gülümsedim ve yavaşça kapıyı kapatıp sırtımı yasladım. Ali'nin hala kapı arkasında beklediğini biliyordum. 

Bölüm sonu ...

KARANLIK ŞEHİRWhere stories live. Discover now