edebiyat ve resim

1K 117 799
                                    

Kızarmasını beklemek üzere makineye ekmekleri yerleştirmeden önce, puf puf olan beyaz kısmına iki nokta ve eğimli bir çizgi çekti parmağının ucuyla. Makineden aldıktan sonra, ince ince dilimlenmiş ekmeklerin üzerinde gülümseyen suratların olacağını biliyor ve bu yeni öğrendiği taktik sayesinde Merin, sabahın erken saatlerinde bile keyiflenmeyi fazlasıyla başarıyordu. Gülen suratlı ekmek dilimlerini kendisi ve kardeşi için hazırladığı tabakların kenarına ekleyip, onları hızlıca masaya taşıdı. Kahvaltı masasının hazır olması için, eksik olan yalnızca bardaklara doldurulmayı bekleyen çay kalmıştı; bir de odasından hala tam vaktinde çıkamayan River. Bu yüzden Merin kardeşine, diğer sabahlara oranla daha sakin bir ses tonuyla seslenmeyi ihmal etmedi. Onu bekleyemeden sandalyesine oturduğunda, sonunda evdeki kapılardan birinin açılma sesi duyuldu. River okul üniformasının kravatını takmakla uğraşıyordu halen masaya geldiğinde. Merin yardımcı olmak için uzandıysa bile, River reddedercesine oturduğu sandalyesinde yapabildiği kadarıyla ondan kaçtı. "River, gel buraya düzgün yapamamışsın."

Merin üşenmeden yerinden kalkarak yanına gitmişti sırf kardeşinin düzgün olmayan kravatını yapabilmek adına. River, tepesinde dikilen ablasına neyse ki karşı çok fazla direnmemişti. Vücudunu ona doğru çevirirken, bir yandan tabağındakileri yemeğe başlamakla ilgileniyordu. "Acele ettiğimden dolayı olmadı bu sabah, yoksa yapabildiğimi biliyorsun." Diğer taraftaki eliyle tabağındaki kızarmış ekmeğini alıp hafifçe havaya tuttu. Üstüne yapılan deseni gördüğünde ise hafifçe güldü ve çekinmeden neredeyse yarısını ağzına tıktı.

"Yaa, bilmez miyim? Giyinme konusundaki yeteneklerine her zaman hayranım." River, onunla laf dalaşına girmeye gerek duymadan gülerek cevap vermişti kardeşine. Merin ustaca kravatını bağladıktan sonra artık yerine yerleşmiş ve sakin sakin kahvaltısını etmeye başlamıştı. Kendi tarafına geçtikten hemen sonra, telefonunu kucağına indirme gereği duymuştu. River kahvaltı boyunca karşısındaki kişinin telefonuyla ilgilenmesinden dolayı, masanın altından şakayla karışık da olsa sertçe ayağına basınca, evin içerisinde Merin'in tiz çığlığı duyulmuştu. "River! Çorabımı yırtıyordun neredeyse."

"Biraz benimle konuş. Evin içinde bile birbirimizi doğru düzgün göremiyoruz, ki sürekli işte ya da dışarıda olman da cabası." Kardeşinin bu huzursuzca söylenmelerini beklemediği doğruydu ancak, Merin de son zamanlarda onunla ilgilenemediğinin farkındaydı. Bu yüzden, bir anlığına hemen kendine gelip yutkundu. Kardeşini ve sahip olduğu tek aileyi aksattığını fark etmiş ve kendine kızmaya başlamıştı bile içinden.

"Haklısın, özür dilerim. Sabahki uzaktan dersle alakalı olan mesajlara bakıyordum." Merin dalgınca tabağındaki sosisle oynarken yalan söylemiyordu, ama bu kadar dalgın olmasının sebebi sadece derslerden dolayı değildi elbette.

"Derslerin iyi, değil mi? Tanrım, bu sene mezun oluyorsun..." River tabağındakileri hızlıca bitirdiğinde ellerini kenarda duran peçeteye gelişi güzel silmişti. Merin kardeşini izlerken, tıpkı onun gibi heyecanla gülümsedi.

"Evet, ama ayrı bir gerginlik de var üstümde." Merin böyle söylediğinde, River ona bakmadan kendisine doldurulan fincandaki çayını tek yudumda bitirdi. Sonunda kardeşine dönüp gerilmesini istemediği için masanın diğer ucunda olmasına rağmen uzanıp parmak ucuyla  burnuna minik bir dokunuş yaptı yukarıya doğru. İkisi de hafifçe kıkırdadı kısa bir süreliğine.

"Makyajını beğendim. Sana çok yakışıyor bu renkler."  River, Merin'e iltifat ederken aslında sırf morali düzelmesi için yapmamıştı bunu. Gözünün üstüne sürdüğü çeşitli renkliliği sevmişti sahiden de.  Tamamen açık bir sarıya boyadığı göz pınarı ve; yeşil ve morla renklendirdiği göz kapağı sanki gözlerinin güzelliğini örtmemiş, daha da ortaya çıkartmıştı. River her ne kadar tüm bu detaylardan anlamasa da,  Merin kıvrık siyah kirpiklerine sürdüğü rimelin de tüm bunlara faydası olduğunu biliyordu. Ayrıca, dudaklarına süreceği tatlı bir tonda olan pembe ruju da, kahvaltı bitimini bekliyordu. River kalan dakikalarının ne kadar azaldığını fark ettikten hemen sonra sandalyesinden kalktı ve sarılmak üzere Merin'in tarafına geçti. Şimdi, kolları boğarcasına ablasının boynunu sararken Merin nefes almak için çaba sarf ediyor ve aynı zamanda gülüyordu, tıpkı River gibi.

S H E (She lives in daydreams with me)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin