yellow tulips and big promises

Start from the beginning
                                    

"Nereye gidiyoruz?" Diye sordu Louis, Harry pikapını otoparktan çıkarırken.

"Sürpriz nedir bilmez misin sen Lou? Sürprizler gizli kalmalıdır." Louis, Harry'nin söylediklerine karşın gözlerini devirdi.

Anayola çıktıklarında, camdan dışarıyı izlemekten oldukça sıkılmıştı. Bu yüzden, radyoyu açmaya karar verdi. Radyodan yayılan MCR şarkısı, hoşuna gitmişti. Ayağıyla ritim tutmaya başladığında, Harry'nin, onun güzelliği karşısında kalbinin sıkıştığından haberi yoktu tabi.

Yaklaşık yarım saat süren araba yolcuğundan sonra, nihayet Harry arabayı durdurmuştu.

"İşte, geldik." Louis etrafına bakındığında, bir piknik alanında olduklarını fark etti.

"Burada mı çalışacağız?" Harry arabadan inmeden önce kafasını salladı. Louis de arabadan indikten sonra, kasa kısmından bir sebep alıp, arabasını kilitledi ve Louis'ye onu takip etmesi için işaret verdi.

"Açık hava iyidir. Hem çalışmak için, hem de rüzgar tenine vururken, şiiri tüm benliğinle hissetmek için." Louis onun bu dediğine gülümseyip, onu piknik alanına doğru sürüklemesine izin verdi.

Harry sonunda mükemmel masayı bulduklarında, -bunu bulana kadar üç masadan vazgeçmişlerdi- gülümseyerek, sepetini oturağa bıraktı. Louis de vakit kaybetmeden, Harry'nin karşısındaki oturağa oturdu.

Harry sepetinden çıkardığı, kırmızı örtüyü masaya serip, sepetten birkaç yiyecek çıkardı. Daha sonrasında kendisi de oturağa oturup, Louis'ye heyecanla baktı.

"Nasıl, beğendin mi?" Louis onun bu çocuksu heyecanına ister istemez güldü.

"Beğendim, beğendim beğenmesine de ders çalışmak için bu kadar uğraşmaya gerek var mıydı?" Harry çileklerden birini ağzına atarken, omuz silkti.

"Ortam ne kadar ilgi çekici olursa, ders çalışma isteği de o kadar gelir Tommo." Louis kıkırdadı. Harry ise onun meleksi ses tonuyla adeta erimişti.

"Tommo mu?" Diye sordu Louis. Harry gülerek kafasını salladı.

"Sevmedin mi?"

"Sevdim, Hazza."

"Vay, bak bu daha havalıymış." Louis, Harry'nin cevabına karşı yeniden kıkırdadı. Harry onu çok fazla güldürüyordu.

"Bak, bu çilekler organiktir. Hepsini kendi ellerimle topladım." Louis tek kaşını kaldırdı.

"Sen mi topladın gerçekten?" Diye sordu. Harry dudağını ısırıp düşünür gibi yaptı. Louis onun çok güzel olduğunu düşünmeden edemedi.

"Yani, markette organik çilek yazan tabelanın altından, çilekleri seçip kese kağıdına doldurdum. Bence bu da toplamak sayılır." Louis büyük bir kahkaha attı. En son ne zaman böylesine güldüğünü hatırlamayan çocuk, şimdi gülmeden edemiyordu.

"Tanrım, çok aptalsın Hazza." Harry de onunla birlikte güldü.

"Hadi, Tommo. Bir tane dene." Harry eline çileklerden birini alıp Louis'ye uzattı. Louis bir an tereddüt etti. Fakat dün çok spor yapmıştı ve 41.7 kiloya düşmüştü. Bunu kutlayabilirdi. Hem, ona istekle bakan kıvırcık saçlı çocuğu da kırmak istemiyordu. Bu yüzden, Harry'nin elinden, uzattığı çileği yedi. Harry gamzelerini gösteren bir gülümsemeyle onu izliyordu.

"Beğendin mi?" Diye sordu, Louis çileği yuttuğunda.

"Evet, güzel çileklerden toplamışsın." Diye karşılık verdi.

Harry ile birkaç şey daha konuştuktan sonra, sonunda ödeve geçmeye karar vermişlerdi. Louis çantasını açıp, içinden edebiyat kitabını çıkaracağı sırada, Harry laleleri fark etmişti. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"Güzel çiçeklermiş." Louis önce Harry'e, sonrasında da lalelere baktı.

"Şey, evet öyleler."

"Özel birinden mi?" Diye sordu Harry. Louis omuz silkti.

"Umarım bir arkadaşından falan değildir, çiçeklerden biraz anlarım. Sarı lale umutsuz aşk demektir. Yani arkadaşından falansa bu biraz tuhaf olur." Louis çiçeğin anlamını bilmiyordu. Sanırım ona bu çiçekleri gönderen kişi, en ince ayrıntısına kadar düşünüyordu. Bu Louis'nin kalbini ısıtmıştı.

"Arkadaşımdan değil, ödeve dönelim mi?" Diye sordu Louis. Harry kafasını salladı, ve birlikte neler yapabileceklerini tartışmaya başladılar.

"Bence Edgar Allan Poe'yu konu alabiliriz, ne dersin?" Diye önerdi Harry.

"O Amerikan değil mi? İngiliz şairlerden seçmemiz gerekmiyor mu?"

"Louis, cidden dersi dinlememişsin. Amerikan şairlerini de yapabiliyoruz. Ayrıca Poe'nun farklı bir havası var. Şiirleri kendini içine çekiyor. Yani, istersen başka birini de yapabiliriz. Zorladığımı düşünme sakın." Diye konuştu Harry.

"Hayır, hayır. Yapabiliriz."

"Ne melekler yukarıdaki göklerde, ne de şeytanlar altında denizin, ayırabilir ruhumu ruhundan, güzel Annabel Lee'nin.****" Diye mırıldandı Harry. Louis kaşlarını çattı.

"Ne?"

"Poe'nun en sevdiğim şiirlerinden birinin alıntısı. Ve kesinlikle sen bunu okumadan ödeve başlamıyoruz Lou. Hadi oku." Diye söylendi Harry, Louis'nin sorusuna karşılık. Louis'nin önüne kitabını bırakıp, ona okuması için ikazda bulundu. El mahkum, Louis şiiri okurken, Harry de güzeller güzeli bebeğini izledi. Louis belki bunu henüz bilmiyordu, ama Poe'nun Annabel Lee'si, Harry'nin Louis'siydi.

☆☆☆

Y/N

*Sarı lale: Umutsuz aşk anlamına gelir.

**Edgar Allan Poe'nun Şarkı şiirinden alıntı.

***Ed Sheeran'ın Photograph şarkısından alıntı.

****Edgar Allan Poe'nun Annabel Lee şiirinden alıntı.

Evet yazarınız Poe'yu çok seviyor, iyi okumalar♡♡♡

the flower boy and the wildflower | larry (mpreg)Where stories live. Discover now