20| Yaşam belirtisi

Start from the beginning
                                    

Siren sesleri etrafta yankılanırken etrafta ne olup bittiğini kavrayamayacak kadar bilincimi yitirmiştim. Keşke yitirdiğim tek şey bilincim olsaydı...

'N-Neden hala çıkmadılar ? Hyung? Kaç saat oldu? Çok geçti bak...Geceydi, sabah oldu. Bak şimdi yine akşam oluyor...Neden hiçbiriniz bir şey söylemiyor? Changbin ve Hoseok Hyung hiç çıkmadı...Bir şey olmamıştır değil mi? Olsa bizden saklamazlar değil mi? Hyung bir şey söylesene...Neden hepiniz böylesiniz? Bir şey oldu da bana mı söylemiyorsunuz? Hyung lüt-'

Düşünmeden art arda sıraladığım sorular Minho Hyung'un beni kendine çekip sarılmasıyla yarıda kesilmişti. 'Bir şey olmadı bebeğim. Olsa senden saklamayız. Sadece...sadece belki zor bir ameliyattır? Kötü düşünme...' Kötü düşünmemek elde değildi. Saatler olmuştu o ameliyata gireli. Zaman kavramını yitirmiştim ama yarım günden fazlaydı. Geçen her dakika içimdeki umut kırıntıları bir bir yutuluyordu. Kimse ne dışarı çıkıyor, ne de bir şey anlatıyordu. Sadece benim için değil tüm bölge için endişeli zamanlardı. Güvenlik en üst düzeye çıkarılmış, devriyeye katılmak isteyen alfalar dışında herkes sokağa çıkma yasağından muzdaripti. İki bölgede de hayat durmuş, sokaklar yalnızca Güvenlik güçleriyle doluydu. Taehyung-shi buraya gelmiş, yanı başımda dikiliyordu. Derek ise bulunamamıştı. Ne molozların altındaydı, ne de bölgenin herhangi bir yerinde. Yasak olmasa bir de başımıza dadanan paparazilerle uğraşacaktık ki yurt dışındaki muhabirler sınıra dayanıp zorluk çıkarmaya başlamıştı bile. Namjoon Hyung ve Chan Hyung ise Amerika konsolosluğu ile iletişimdeydi. Olayın sorumluluğunu alıp derhal bir çözüm bulmalarını istiyorlardı. Ki iş sadece onlar arasında değildi. Koredeki tüm liderler kurul toplantısı yapmıştı. Duyduğum kadarıyla Park Jin Young sinirden deliye dönmüştü. Sonuçta söz konusu şahıs onun oğluydu. Diğer liderler de sigmanın topraklarımıza yasa dışı giriş yapmasını kabullenememiş olayı BM'ye kadar taşımışlardı. Anlayacağınız dünyanın altı üstüne gelmiş, sigmalardan biri ameliyathane köşelerinde sürünürken diğeri de yerin dibine saklanmıştı sanki.

'Sen sınırda mısın hala?...Dikkat et kendine...Biliyorum biliyorum dikkat ettiğini...Jimin nasıl peki?...Yoongi yanında mı...Sinirlidir şimdi o dangalak Jimin'in yanında olamadığı için...Kız mı peki?...Yaaa...Yalnız olması çok kötü... Tamam...Tamam görüşürüz... Dikkat et kendine.....Ben de seni......Görüşürü-ahh dur! Çok dikkat et olur mu?...Delirtme beni Jungkook...Dikkatli ol sen yinede...Ne yapayım aklım kalıyor işte...Çok meraklısın kapatmaya...Kendine iyi bak ve çok dikkat et.'

Taehyung-shi 'nin kulak misafiri olduğum telefon görüşmesinden anladığım kadarıyla Jimin Hyung doğum yapmıştı. Aslında bebek daha 7 aylıktı ama muhtemelen bütün bu stres erken doğum yapmasına sebep olmuştu. Ve böyle bir anda eşi, Yoongi Hyung, sınırda nöbet tutmakla meşguldü. 'Şey...Felix-shi?'

Kafamı kaldırdığımda kızıl saçlı asistan doktoru gördüm. Yaka kartından okuduğum kadarıyla adı Song Mingi idi. Maalesef Hyunjin'in ameliyatına giren doktorlardan biri değildi. Ne var der gibi baktım, ifadem biraz kabaydı ama şu an Hyunjin'den başka bir şeyi umursamıyordum. 'Yaralarınıza pansuman yapmamız gerekiyor. Özellikle boynunuzdaki neredeyse enfeksiyon kapmış durumda. Feromon bezinizin iltihaplanması sorun yaratabilir.'

Burdan bir yere ayrılmak istemiyordum ama çocuk gibi inatlaşıp insanların başını da ağrıtamazdım. Ben asistan doktoru takip ederken Taehyung-shi de arkamdan geliyordu. Derek ortaya çıkarsa muhtemelen benim için gelirdi, bu yüzden delta bizzat benim korumam olarak yanımdaydı. Elbette ki sigmalar deltalardan kat kat güçlüydü ama Taehyung-shi zorlasa Hyunjin'i zapt edebilecek kadar güçlü bir deltaydı. Ve Derek dünki çatışmadan sonra çok zayıflamış olmalıydı. Bu da onu Taehyung-shi için avlanmayı bekleyen bir avdan farksız kılıyordu.

Yaralarıma pansuman yapıp döndükten sonra ilaçlar yüzünden vücudum uyuşmuş, birinden destek almadan yürüyemez hale gelmiştim. Taehyung-shi tutmasa saniyesinde yere çökerdim ki önümü bile görmüyordum zaten. Ameliyathanenin önüne geldiğimizde yanımızdan geçip giden sedyeye takıldı gözlerim. Bütün vücudu bandajlarla kaplı bir adam yoğun bakıma doğru götürülüyordu. Ve pansumandan yüzünü göremesem de onun Hyunjin olduğunu biliyordum. Gitmek istememe rağmen Taehyung-shi engel olup beni diğerlerinin yanına çekiştirince ağlamama engel olamadım. Yaşadığı için mutlu ama hala ölü gibi göründüğü ve ona dokunamadığım için mutsuzdum. Ben gelince Hoseok Hyung konuşmayı kesmişti. Aynı anda herkesin üzgün bakışları beni bulurken ne olduğunu sormaya korkuyordum.

'Sanırım gizlemeye çalışmanın manası yok. Açık ve realist olacağım Felix-ah.' Diye söze girdiğinde Hoseok Hyung, duyabileceklerimin korkusuyla içim titremeye başlamış ve Taehyung-shi 'nin koluna daha sıkı tutunmuştum. '18 saat sürdü ameliyat, zaten süresinden de ne kadar zor geçtiğini anlamışsındır. Vücudunda sağlam tek bir yer yok. Her ne kadar kendini korumaya çalışsa da yeterli olmamış ve öncesinde de çok şiddetli bir kavga yaşamış. O kadar hasarın üstüne bir de sende olduğu gibi gizli gücünü keşfetmiş ve bu onu şoka sokmuş. Normalde iyileşmesi gereken yaraları bile iyileşemiyor ve bilinci de kapalı. Şu an kendi kendine nefes dahi alamayacak bir halde, ne zaman uyanacağını... Doğrusu uyanıp uyanmayacağını bile söyleyemem sana. Üzgünüm ama onu görmene bile izin veremem çünkü izolasyon odasına alacağız, durumu tahmin ettiğinden bile kritik.'

▪️▪️▪️

Az kalsın fic okumaya dalıp bölüm yazmayı unutuyordum...

Bir de çok az yorum yapıyorsunuz, ben yorum okumayı çok seviyorum halbuki🥺

Not: Angst olmayacak korkmayın. 

 

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Omegaverse | HyunlixWhere stories live. Discover now