3 - Who Are You? (Section 2)

En başından başla
                                    

Bunun ana nedeninin büyüsü olduğunu düşündüm. Büyüsü muhteşemdi. Mükemmeldi. O benden bile üstün bir mana ve büyüye sahipti. Sanki bir Tanrıça gibi. Dokunduğu yere çiçek açtırıp can veren bir büyü. Herkesin büyüsünün kendine özgü bir yan gücü vardır. 

Athanasia çok ilginç bir şekilde farkında olmadan, etrafında ki kişiler için zamanı geri sarıyordu. Aynı gençliklerini geri almaları gibi. Onun sayesinde yavaş yavaş toparlanıyordum. Ama bu kadın çok daha farklı.

Ruhunu merak ettim. Neler yaşadığını, gözlerine bakarak anlamak istedim. Ama tam göremedim. Çocukluk ile karışık anılar vardı. Bir anda aslında onun da ilk yaşamının burası olmadığını anladım. İlk hayatında Kraliçe olmuş, ikinci hayatında ise bir üniversite öğrencisi olarak bıçaklanmıştı. Şimdiyse buradaydı. Hayır, o bu hayatı bir kez daha yaşıyordu?

İşte o an hiçbir şeye tam bakamadan, beynim zonklamaya başladı. Sanki bir kalkana çarpmışım gibiydi. Etrafa baktığımda her şeyde onun bir parça büyüsü vardı. Onu kucağıma alıp odadan çıktım. 

"O inanılmaz derece de ilginç."

Koridorda ilerlerken saçları hakkında dedikleri aklıma geldi. Gizlenmek istiyorsa onu gizlemeliyim?

Saçlarının rengini siyaha çevirdim. Kimseye fark ettirmeden sarayın arka bahçesine doğru yürümeye başladım. Orada daha rahat büyü yapabiliyordum. Farkında olmadığımı sanabilirler. Ama kesinlikle biliyorum. İmparator'un emri yüzünden elim kolum bağlı durumda. Sırf bu yüzden rahat rahat büyü yapamıyorum. Peşime bir sürü büyücü ve şövalye taktılar.

Bu durumdan kaynaklı Athanasia'yı da koruyamıyorum!

Sakince ağaçların arasından geçerken çok tanıdık sesler gelmeye başladı. "Lily! Son zamanlarda babam nasıl?"

"Bu soruyu Sör Robane'ye sormanız çok daha doğru olur, Prenses." Onlar asla bu yoldan gelmezlerdi. Ne oldu da buradan gelmeye karar verdiler?! Athanasia beni böyle görmemeli.

Hayır, umurumda değildi. Evet, lanet olsun ki umursuyordum. Kendimi ışınlanmaya hazırladım. Şu anda tek kaçış yolum bu gibi duruyor. "Lucas?" Yakalandım. Kucağımda duran kadın büyücüye baktım. Hala baygındı. "Lucas o kim?"

"O benim öğrencim." Batırdım. Athanasia'nın beni kıskanmasını isterdim. "Lily benim gördüğümü görüyorsun değil mi?"

Doğal olarak Athanasia'nın dadısı da şaşkındı. "Neyden bahsediyorsunuz Prenses?" Lily gülümserken, Athanasia kollarını birbirine dolamış bana bakıyordu. "Lucas o kızın iyi olduğunu sanmıyorum. Hasta gibi?"

"Evet. Hasta." Athanasia Lily'e dönerek konuştu. Hafiften kızgın gibiydi. Belki de bir ihtimal de olsa beni kıskanmış olabilir miydi? "Lily onu bizim saraya götürüp tedavi edelim." Hızlıca Athanasia'nın sarayına gittik. Athanasia bana kıyasla çok daha sıcak yürekli ve her zaman etrafındaki kişileri anlamaya çalışıyor. Sanırım hiçbir zaman bunu neden yaptığını çözemeyeceğim.

Onu misafir odalarından birine yatırmıştık. Athanasia'nın emri ile sürekli hizmetçiler gidip geliyordu. Bu durumu cidden anlayamıyorum. O kız sana en ufak bir iyilik de bulunmadı. Öyleyse neden? "Lucas."

Bir anda bana seslenmesi ile ona odaklandım. "Evet?"

"O senin gerçekten de öğrencin mi? Buna emin miyiz? Biraz etrafına bakıp öğrencinin iyi olup olmadığına bakamadın mı?" Kafama yediğim ani yumruk ile neye uğradığımı şaşırdım. Ama artık alışkındım. Eğer yanlış bir şey yaparsam dayak yiyordum. Athanasia ise asla pes etmiyordu. Her zaman kafama yumruk ya da bazenleri bacağıma tekme atıyordu.

Her neyse eğer bu kıza yeterince güvenirsem, onu yeterince eğitirsem, yokluğumda büyücü kulesine bakabilir. Kutsal Dünya Ağacının yanına gideceğim süre boyunca ne yapacağımı düşünüyordum. Ama sanırsam fırsat ayağıma geldi. Athanasia'nın bakışları keskinleşti. "Hey o benim öğrencim."

"Lucas bu kız senden daha büyük görünüyor."

"Farkında değil misin? Yoksa unuttun mu? Ben zaten yeterince büyüğüm." Eski halime geri dönmem ile ikimiz arasında en az 20 santimetre oluştu. "Artık canın yanmıyor mu?"

"Büyü ve manam son zamanlarda toparladı." O yatan, büyücü kız sayesinde. "Artık bir tık daha iyiyim. Ama gene de gitmem gerek."

"Nereye gideceksin?"

"Biraz uzağa. Beni uzun bir yol bekliyor." Mavi gözleri bana endişe ile bakarken ne demem gerek bilmiyordum. Bu çok tuhaf. Gerçekten de endişe edilmesi gereken bir durum muydu?

"Biraz üzücü." Dedikleri ile gözlerimin yuvalarından çıkmak üzere olduğunu hissettim. Hatta kalbim, acıyordu. "Neden ki?" Ağzımdan zar zor çıkan soru ile ona baktım. "Lucas, sen benim arkadaşımsın. Mananı düzeltmen için gitmen gerek. Bunu biliyorum. Ama sen yokken, ne yapacağım bilmiyorum." 

Dediği şeyler oldukça güzel. Öyleyse neden hala memnun değilim?

Sarı saçlarından bir tutam alıp oynamaya başladım. O ise uzağımızda yatan büyücü kıza bakmaya başladı. Ne zaman uyanacaktı? Onu uyandırmalı mıydım? Eğer bunu yaparsam Athanasia'dan dayak yiyeceğim konusunda iddiaya girebilirim.

Şimdi düşününce "Lucas sen benim arkadaşımsın." Athanasia'nın saçının bir tutamını nazikçe öptüm. Sanırım neden söylediği sözlerin beni memnun etmediğini anladım. Arkadaş olmak istemiyordum. Öyleyse ne istiyordum? Bunu uzun bir zaman boyunca düşünsem iyi olur. Kutsal Dünya Ağacına giderken yapacağım bir iş çıktı.

Bir an da büyücü kızdan gelen sesler ile Athanasia'nın saçını bıraktım. Sanırım nihayet uyanıyordu. Değerli öğrencime bir şey olmasını istemeyiz. Öyle değil mi?

Sonuçta onu eğiteceğim. 

Benden sonra ki Kulenin Büyücü Efendisi olmak için çok çalışacak.

|

|

|

Biraz Lucaty moment yazdım. Ama o kadar da hızlı olmak istemedim. Çünkü Lucas karakteri gereği bu tarz şeyleri aşırı derece de, yavaş anlıyor.

İnsanların duygularını anlamak bile onun için zor.

Veronica'nın bir öğrenci olmadığı kalmıştı. Önce hizmetçi şimdi öğrenci. Bakalım neler olacak.

Takipte kalmayı unutmayın!!

The Witch Who Rewinds Time? (Wmmap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin