Herkes kıkırdayarak kahvaltısını yapmaya başladı. Uraz ise içeceğinden yudumlarken her zamanki enerjik haliyle konuşmaya çoktan başlamıştı bile. Bense kulaklığımı takmış çizimim ile uğraşıyordum. Konuştuklarını fazla anlamıyordum ama yüz ifadeleri ve birbirlerine olan bakışlarından Uraz ve Tuğçe'nin çok iyi bir çift olduğunu tekrar anlamış, gülümsememe engel olamamıştım.

Bakışlarımı tekrar çizimime yönlendirdim. Çizimime daldığım sırada etrafımdaki sesler kısılmıştı. Bugün onu fazlasıyla özlemiştim. Kulaklığımın teki kulağımdan yavaşça çıkarılırken irkilip Kayra'ya baktım. "Neden bu yanmış evi çizip duruyorsun?" Sorduğu soruya karşılık kaşlarım bir anlığına çatıldı.

"Boş ver." dedim umursamamaya çalışarak. "Bana anlatabilirsin, kimseye söylemem. Söz."

Yıllarca içimde biriktirdiğim ve sadece Ozan'ın bildiği bir şeyi 2 günden az bir süredir tanıdığım birine anlatmak ne kadar doğru olurdu? Bence de, hiç doğru değildi. Kaşlarım tekrar çatıldı. "Bir çizime niye bu kadar taktın?" Dedim merakla.

"Bir şey var bu çizimde ama kimseye bahsetmek istemiyorsun. Yoksa bir insan niye sürekli alevler içinde yanan bir ev çizsin ki?"

"Delidir belki." Hafifçe gülerek konuşmuştum. O da gülümsedi ve pes ederek önüne döndü.

Defterimi çantama koyup bizimkileri dinlemeye devam ettim.

***

Herkes doyduğu kararına varınca lunaparka gittik. Gözüme ilk kestirdiğim, en heyecanlı ve en sevdiğim roller coaster'a doğru yürüdüm. Zeynep'in yükseklik korkusu olduğu için ondan olabildiğince uzaklaştı. Ozan da ona eşlik etti. Uraz ve Tuğçe en önde yerlerini aldılar. Hemen arkasına ben yanıma da Kayra oturdu. "Korkarsan sarılabilirsin."

Benimle dalga geçiyordu değil mi? "Korkmak mı? Ben ve roller coaster'dan korkmak? Güleyim bari." Sırıtıp çalışmasını bekledim. Kayra ise korkacağımdan emin bir tavırla 'görürüz' dedi. Beni fazla hafife alıyorlar...

Eğlencenin doruğuna çıktığım bir turun ardından ikincisini istedim ama Tuğçe midesi bulandı diye reddetti. Kayra bozulmuş bir tavırla etrafına bakınıyordu ama sanki birini arıyordu. Umursamayıp Ozan ve Zeynep'in yanına gittim ve onu gördüm... Hayatımın aşkı. Gözlerimi aşkla büyütürken Zeynep öne atladı. "Hayır Duru! Kamikazeye binmeyeceksin. Geberip gideceksin bir gün. Otur oturduğun yerde." Dudak büktüm ama bir şey diyemeden Zeynep arkamı çevirip itilemeye başladı. Oflayarak yürüdüm.

"Duru! Benle gelsene." İstediğim için değil. Sırf nereye gittiğini görmek için Kayra'nın yanına gittim. "Kamikazeye binelim mi?" dedim onun konuşmasına izin vermeden. Kayra birden durup kaşlarını çattı. "O ölüm makinesine binmeyeceğiz."

"Sen korktun mu? Evet, evet korktun." Ufak bir kahkaha attım. Kayra sabır çekercesine nefes aldı. Bileğimi kavrayıp beni duymazdan gelerek çekiştirdi. Poligonun önünde durup havalı bir bakış attı. "Yüksekten korkmadığını ve heyecan sevdiğini anladık. Yapabiliyorsan bunu da yap."

"Yaparız canım ne var? Kazananın eline ne geçecek?"

"Diğerinin istediği bir şeyi yapacak. Ne olursa olsun."

Sinsice sırıttım. "Bana uyar."

Adama jetonları uzatıp birer tüfek aldık. İlk önce Kayra atış yaptı. 10 atış 8 isabet. İyiymiş ama ben daha iyiyim. İlk 8 atışı yaptım. Hepsi de tam isabetti. Kayra şaşkınlıkla izliyordu.

Kararlı bir bakış attım. "Hazır mısın istediğimi yapmaya."

"Daha iki atışın var. Iskalayabilirsin. "

"Hiç sanmıyorum." Gülümseyip hedefe baktım. Nişan aldım, tam atacakken arkadan gelen bağırışlara döndüm.

Hemen arkamızdaki mısır arabası yanıyordu. 'yangın!' diye çığlık atıyordular. Tüfek elimden düştü. Görüntüler aklımda canlanırken etraftaki sesler kısılmıştı. Gözüm sadece alevleri görüyordu. Sadece yangın diye bağıranları duyuyordum.

Yanan mısır arabasının yanında duran, benden yardım isteyen kardeşime irice açılmış ıslak gözlerimle bakıyordum. Onun yanına gitmek istiyordum ama izin vermiyorlardı, o benden yardım istiyordu ama benden başka kimse onu duymuyordu.

"Bırak! Ömer orada, yanıyor. Bırak kurtarayım onu. Bırak!" Ömer'e doğru koşmama engel olan kişinin ellerini belimden çekmeye çalışıyordum.

"Duru dur! Kimse yok orada dinle beni!"

Kardeşim orada. Yardım istiyor." Dedim birden vücudumu etkisi altına alan yorgunluğun verdiği sessizlikle. Kayra hariç kimse duymamış olmalıydı.

Ömer'in yanmaya başlayan vücudu korkumu ikiye katlarken çığlık attım. "Yanıyor! Ömer!" Beni tutan kişinin Kayra olduğunu sesinden anlamıştım. "Kayra, Ömer ölüyor. Ömer tekrar ölüyor!"

"Gerçek değil Duru!"

İnsanların üzerime diktiği iğneleyici bakışlar afallamama neden olmuştu. Bir süre etrafımdaki insanlara baktıktan sonra tekrar yanan mısır arabasının oraya, kardeşime çevirdim bakışlarımı.

Arkamda durup gitmeme engel olan Kayra bu sefer karşıma geçti. Benimle birlikte diz çöküp yüzümü avuçlarının içine aldı. Kafamı tutup kendine çekerek sarıldı. Ömer, orada değildi...

Kayra'ya bakmak için geri çekildim. Sorgulayıcı gözlerle yüzüne baktım. Artık ağlamıyordum. Öylece duruyor, bir yanan mısır arabasının oraya bir Kayra'ya bakıyordum.

Kayra tekrar sarılıp titreyen sesiyle konuştu. "Geçecek güzelim, geçecek."

O gece olduğu gibi; kurtaramadım ama beni götürüyorlar. Onu alamadılar. Yapamadım. Kurtaramadım. Yine...

İSMİ YOKLARजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें