20.BÖLÜM

43 3 0
                                    

Amy sabahın ilk ışıklarıyla beraber uyandığında karnının üzerinde bir ağırlık hissetti. Ağırlığın nedenini bulmak için baktığındaysa John'un küçük elinin karnının üstünde ve nişanlısı prens hazretlerinin de koca elinin John'un elinin üstünde olduğunu gördü. Baktığı manzara onu önce kızdırmış sonra da düşüncelere boğulmasına neden olmuştu. Başını yana doğru çevirdiğinde adamın huzurla uyuyan yüzüne baktı. Gülümsemesine engel olamamıştı. Acaba evlendiklerinde bu manzara ila karşılaşacak mıydı. Bir an Prens ile kendi çocuklarını düşündü onlarda böyle anne babasının arasında böyle uyuyacaklar mıydı? Bedenini de John ve Rangor'un olduğu yöne doğru çevirdi. Şimdi adamın yüzünü inceliyordu. Adamın yakışıklı olduğu her halinden belli oluyordu. Ama uyanıkken çatık olan kaşları şimdi gevşemiş çalışılmış bir gülmenin yerine ifadesiz bir yüz yerini almıştı. Uyurken adamın daha yakışıklı olduğu katışıksız bir gerçekti. Adamın gözünün önne gelen saçları eli ile düzeltti. Uzakta da olsa ona doğru gelen buram buram kokusunu içine çekti. Tanrım başı dönüyordu. İlk gördüğü anda adamın simsiyah gözlerinden saçılan ateşlerin onu yakıp kül edeceğini düşünmüştü. Bu düşüncelerle sıcak ellerin beline dolanmasıyla o ellerin üzerine kendi ellerini de ekleyerek tekrar uykuya daldı.

*****

Rangor Amy'nin saçlarına olan temasıyla uyanmıştı. Ama kadının onu izlediğini bildiğinden gözlerini açamamıştı. Tanrı Rangor'a eziyet ediyor olmalıydı. Yanında bbu dünya üzerinde en çok arzu ettiği kadın yatıyordu ve bu kadın onun kardeşinin nişanlısıydı. Kadının ellerinin eline değdiğini hissettiğinde ise bu dünya üzerindeki en mutlu erkek Rangordu. Burnuna gelen kokuyu çekmek için derin nefesler alıyordu. Bu kadın dışarıdan ne kadar sert görünse de içinden .ok yara aldığı belliydi. Ama zaten asiliği onun hoşuna gidiyordu. Gözlerini yavaşça araladı. Kadının tekrar uyuduğunu görünce kadını izlemeye başladı. Ama lanet olasıca maske Amy'nin yüzünde sadece gözlerini ve dudaklarını görmesine neden oluyordu. Rangor bunun onu arzulaması için yeteceğini bilse de Rangor'un bununla yetinmeye niyeti yoktu. Yavaşça elini Amy'nin elinin altından çekti. Kğçğk John aralarında kıpırdansa da uyanmamıştı. Dikkati John'a takıldığı. Ortalarında yatan bu sarışın velete borçlanmıştı. Şuan böyle yatmalarının nedeni John'du. Sonra dikkatini tekrar topladı ve elleri maskenin arkasındaki iplere gitti. Kör düğüm yapıldığı belliydi. Ama Rangor'un vazgeçmeye niyeti yoktu. Sert düğümü tek eliyle  çözmeye çalışıyordu ki elinin üzerinde dayanılmaz bir acıı hissetti ve ağzından sessşz bir küfür çıktı. Az önce melekler gibi uyuyan kadın şimdi onun elini bir köpek gibi ısırmış hatta kanatmıştı. Amy yüzünen sonra da maskesini açmaya çalışan elleri hissettiğinde rüyasında prensinin onu öptüğünü görüyordu. Sonra bir hareketlenme olmuş ve gördüğü eli ısırması saniyelerini almıştı. Ağzına gelen kan tadı ve duyduğu acı dolu kısık sesli bir inlemeye duyduğunda amacına ulaşmıştı. Birisine saldırdığında kan çıkarmadan asla onu bırakmazdı. Bundan nasibini Rangor'da almıştı. Rangor kadına sinirle baktığında kendisi kadar sinirli gözlerle karşılaşmıştı. Ağzına gelen bütün kelimeleri yuttu. John'u dürttü. ''Hadi küçük velet uyan yola çıkma zamanı.'' dedi. Gözlerini Amy'nin gözlerinden ayırmıyordu. John biraz kıpırdansa da uyanmış Amy ve Rangor'un arasındaki gerilimi hissetmişti. Amy yataktan kalktı ve kendine sarılan John'u kucağına aldı. Yanağına bir öpücük kondurdu küçük çocuğun sonra çadırdan çıktı. Ares'i bulduğunda bir askerin onu azarladığını gördü. Ares ise hiç sesini çıkarmadan askeri dinliyordu olamaz. İşte bu olamaz. Ares sessiz kalıp dinlemeye başladıysa karşısındaki asker için ölümdü. Ares tam oturduğu yerden kalkmış askerin üstüne doğru atılcaktı ki Amy nin sesiyle olduğu yerde kaldı. ''Ares otur yerine.'' Amy böyle bağırdığında John'u kucağından indirmiş arkasına geçmesine izin vermişti. Bağırışı bütün ormanda yankılanmıştı. Güçlü sesinin yararlarını görüyordu. Asker ve Ares'in yanına gitti. Askere döndü. ''Neler oluyor burada?'' dedi otoriter sesiyle. Asker hiç umurunda değilmiş gibi gözlerini devirdi. Sonra kendini cevap vermeye zorladı. ''ona kaç kere çadırın önünden çekilmesini söylediğim halde beni dinlemedi. Bütün gece prensin çadırın önünde durdu. Prens böyle şeyleri hiç sevmez. Sabah bu hayvanı burya sürükleyerek getirmeseydim yiyeceğim azarın haddi hesabı yok.'' dedi. Amy şimdi kızmıştı. ''O prensine söyle bütünAres bütün gece çadırın önünde benim için nöbet tuttu. Ayrıca bir daha Ares'e bağıranı görürsem kendi ellerimle öldürmekten zevk duyarım.'' dedi. sonra sesini yükseltti ''Anladın mı beni.'' dedi Amy.  Asker başını sallamakla yetindi. Amy Mark' a seslendi. John ve kendisi için biraz ekmek ve peynir istedi ve biraz da bira. Birayı ne kadar sevmese de sabah mahmurluğunu üzerinden almasına yardım edecekti. Mark Amy'e büyük bir saygı ve hayranlık besliyordu. Bu kadını korumayı kendine görev edinmiş onu rahat ettirmek için elinden geleni yapıyordu. Kabiledeki herkes kahvaltısını yaptıktan sonra etraf toparlandı ve yola çıkmak için hazırlanıldı. Ama Rangor ortalıkta gözükmüyordu. Amy Mark' ı yanına tekrar çağırdı ve prens Olis'i bulmasını istedi. Adam lafını ikiletmeden prensi arıyordu.  Amy ve John Aryan'ın üzerindeki yerini almış. Ares'i Arabaya bindirip onu tembihlemişlerdi. Amy ormanın içinden gelen at sesini duymuştu. Sesin geldiği yere doğru döndüğünde gülümsemesine engel olamamıştı. Sol eli sargılı Prens onlara doğru yaklaşıyordu... 

YILDIZLAR GÖKYÜZÜNDE YÜZERWhere stories live. Discover now