15. BÖLÜM

124 4 0
                                    

14.Bölümü ne kadar da kısa yazmışım öyle. Ama bu bölümle hatamı telafi etmiş oldum. Medyadaki kişi ise Mark. Keyifli okumalar :D

Rangor bu sarayda geçen bir ay boyunca prenses Amy'i çok nadir görüyordu. Gerçi bu halinden memnundu. O akşamki yemekten sonra o kadını öldürmediyse kardeşini düşündüğündendi. En ufak bir fırsat bulsa kızı öldürmekten kaçınmazdı. Sarayın bahçesinden gelen kılıç sesleri dikkatini dağıtmıştı. Askerler antrenman yapıyordu anlaşılan. Buraya geldiğinden beri kılıcı eline almadığını hatırladı. Bu kılıcına yaptığı bir hakaretti. Ama fırsat bulamamıştı. Teo onu talim için çağırdığında ise onu kibarca reddermişti. Yardımcısı odaya nefes nefese girdiğinde gözlerini pencereden çekti ve yardımcısına baktı. Yardımcısı orta yaşlardaydı. Ona yeri geldiğinde abisi gibi olmuştu. Adam derin bir nefes aldı sözüne başladı. ''Efendim prenses Amy...'' dediği an Rangor yardımcısını kesti. ''Nerede o baş belası?'' dedi yerinden kalkarken. ''Askerlerinizin yanında.'' dedi adam kısaca. Lafı uzatmanın hiçbir alemi yoktu ve Rangor lafın uzatılmasını sevmezdi. Rangor sinirle odasından çıkıp sarayın bahçesinde askerlerinin bulunduğu yere doğru gitmeye başladı. Yine ne işler karıştırıordu bu cadı böyle. Onun askerleriyle ne işi vardı. Eğer bu seferde onun askerlerini aşağılıyorsa bunu ona ödetirdi. Kendi askerlerine laf söyletecek bir komutan değildi. Askerleri sadece ondan emir alır ve sadece ondan azar işitebilirdi. Bu kuralı kim değiştirmeye çalışırsa bedelini canıyla öderdi. Askerlerin yanına geldiğinde bir çalılığın arkasına saklandı ve gördüğü manzara karşısında burnunu engel olamamıştı.

***

Amy uzun süredir kolunun acısıyla ne doğru düzgün ata binebilmiş ne de kılıç talimi yapabilmişti. Sabah uyandığında hava yazdan kalmaydı ve kolunun ağrımadığını farketti. Abilerinden ve nişanlısı olucak o mankafadan ağrılarını saklamak kolay olmuştu. Ama arada onu sorguluyorlardı. Gerçi Olis'ten pek ses çıkmıyordu. Hatta yarasını bile farketmemiş olması büyük bir olasılıktı. Yatağından doğrulup duşunu aldı. Binici kıyafetlerini giydi ve odasından çıktı. Aryan'ı ihmal etmişti. Ahıra gitti ve Aryan'ı aldı. Tabi arkasından bir an olsun ayrılmayan Ares ise peşlerinden geliyordu. İki hayvan çok iyi anlaşıyorlardı. Ve Ares kısa zamanda kendini toplamış büyümeye başlamıştı. Aryan'ın üzerine bindi ve yavaş yavaş atını ilerletmeye başladı. Bu havanın tadını çıkartmak istiyordu. İleride antrenman yapan askerlerin sesi duyuluyordu. Merakına yenik düştü. Zaten uzun zamandır kılıç kullanmıyordu. Fırsat bu fırsattı. Gördüğü manzara karşısında keyfi yerindeydi. Askerler Olis'in askerleriydi. Aryan'dan indi askerlere doğru ilerledi. Askerler ona şaşkın şaşkın bakıyorlardı. ''Prensesim sizin burada ne işiniz var?'' dedi içlerinden biri Amy'e. Amy bu soruyu o kadar çok duymuştu ki artık bıkkınlık gelmişti. ''Talim yapmaya geldim.'' dedi kılıcını çekerken. Askerler karşılarında elinde kılıcıyla duran bu maskeli kadının deli olduğuna kanaat getirdiler. Bazıları gülmesine engel olmaya çalışıyordu. Ama içlerinden biri kahkahasını ağzından kaçırmıştı. Amy delici bakışlarını gülen adama çevirdi. ''Sen. Senin adın ne?'' diye sordu adama. Adam kendini hemen toparladı. ''Ben bu askerlerin başı Komutan Mark.'' dedi kendine güvenerek. ''Benimle alay ettiğine göre beni yenebileceğini düşünüyor olmalısın.'' dedi Amy. Mark gözlerini Amy'den kaçırdı. Ama kadının dedikleri çok doğruydu. Tanrı aşkına kendi askerleri onu yenemiyorken karşısındaki bu kadın onu nasıl yenebilirdi. Amy askerin sessizliğinden düşüncelerini okumuşa benziyordu ''Öyle düşündüğüne şüphe yok o zaman  benimle dövüşmek senin için sorun olmayacaktır.'' dedi Amy alayla. Adam kaçırdığı gözleri Amy'nin gözlerine dikmişti. ''Kusura bakmayın prensesim ama ben kadınlarla dövüşmem üstelik bir pransesse bu imkansızdır.'' dedi Mark sesindeki küçümsemeyi gizlemeyerek. Amy salak adam diye geçirdi içinden. Kadınları küçümserse acınacak hale düşerdi. ''Bir kadınla dövüşülmeyeceğini öğrendiğine göre bir Prensesin emirlerine karşı gelinmeyeceğini de öğrenmiş olmalısın. Özellikle o prensesin ülkesindeysen.'' dedi Amy açıkça tehdit ederek. Şİmdi Mark karşısında kılıcıyla beraber hazır duruyordu. Amy'e zırh ve kalkan getirmeyi teklif etmiş olsalar hatta yalvarsalar Amy ısrarla reddetmişti. Mark karşısındaki kadına karşı nazik olmaya karar verdi eğer kadını yaralarsa idamı kaçınılmazdı. İlk hamleyi Mark yaptı. Ama Amy bu hamleden hiç hoşnup kalmamıştı. Adamın ona bilerek böyle acemice bi hamle yaptığını biliyordu. Amy kılıcı başının üstünde döndürdü ve sertçe Mark'ın boynunun yanından geçirdi. Mark karşısındaki kadına amatörce yaklaşmaması gerektiğini anlamıştı. Kadın sanki hiç önemli bir şey değilmiş gibi kılıcını kaldırma gereği duymadan hamlesini savuşturmuştu. Ama Amy ona karşı sert davranarak oyuna biraz hareket katmıştı. Karşılıklı sert hamleler devam ederken Amy boynuna gelen kılıçtan eğilerek kurtulmuş ve eğildiği sırada Mark'ın dizine tekme attı. Adam dizindeki acıyla inledi. Bir kadından beklenmeyecek bir şekilde daha sert ve atikti. Çevrelerini diğer askerler sarmıştı. Bu sert dövüşü izliyorlar aynı zamanda Prensese karşı hayranlık duymaktan kendilerini alamıyorlardı. Amy kılıcıyla yaptığı baskıla Mark'ın elindeki kılıcı düşürmeyi başarmıştı. Şimdi askerler Amy'e tezahürat yapıyorlardı. Amy kılıcını yere attı. Herke bu dövüşün bittiğini sanmışlardı ama Amy'nin sözleriyle bittiğini anladılar. ''Bir savaşçı silahını kaybediyorsa savaşın adil olması için diğeri de silahını bırakır.' diyerek Mark'ın karnına tekme attı. Mark yere yığıldı ama çabuk toplanarak ayağa kalktı. Amy'e yumruk attı ama Amy yana çekilerek bu darbeden kurtuldu. Ardında Mark ikinci hamleyi denediğinde Amy sola doğru bir adım attı ve Mark'ın boşlukta kalan kolunu yakaladığı gibi adamı sanki bir çöpmüş edasıyla sırtından yere fırlatmıştı. İşte o sırada Ares çalılığın arkasındaki kıpırtıya doğru koştu.  Ve hırlamaya başladı.

****

Rangor Ares'i kovalamaya çalışıyordu ama kurt inatla oradan uzaklaşmayı reddediyordu. Aynı sahibi gibi diye geçirdi içinden Rangor. Bu salak kurt onu farkedip yanına gelmeseydi Amy'nin dövüşünün bitmesiyle oradan uzaklaşacaktı. Ama şimdi Amy bu aptal köpeğin hırlamasını farkedip çalılara doğru geliyordu. Amy Mark'ı fırlattıtan sonra adamın kafasının yanına topraka yumruğunu geçirdi. Yerde yatan adamın yüzüne yüzünü yaklaştırdı. Maskesinin altındaki gözlerinin ne kadar korkutucu ve aynı zamanda çekici gözüktüğünün farkında değildi. Mark Amy'nin dudaklarına baktı ve yutkunmasına engel olamadı. Amy'nin dudaklarından sert bir sesle sözcükler dökülüyordu. ''Bir kadını asla küçümseme Mark. Yoksa acınacak hale düşersin.'' dedi ve yerden kalktı elini Mark'a uzatıp kalkmasına yardım etti. Ares'in çalılıkların içine doğru hırladığını görünce ise beklenmeyen bir misafirin olduğunu anlamıştı. Yerden kılıcını aldı ve çalılıklara doğru ilerledi. Askerler ise onu izliyorlardı. Hepsinin gözlerindeki hayranlık okunabiliyordu. Ares'in başını hafifçe okşadı ve kılıcının ucuyla çalılıkları açtırdı. Çalılıkların içinde gördüğü kişi ise orda göreceğini tahmin ettiği son kişiydi. Ağzından hayretle çıkan adı ise herkes duymuştu ''OLİS??''...

YILDIZLAR GÖKYÜZÜNDE YÜZERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin