Bölüm 4- Akademi

En başından başla
                                    

Yanındaki ismini bilmediğim o adam elini havaya kaldırıp alkışların kesilmesini sağladı ve konuşmaya başladı. "Tekrar merhaba. Ben 4. seviye danışmanı Albert. Sizlere akademideki düzeni ve kuralları anlatacağım..." Bay Albert'ın konuşması pek ilgimi çekmiyordu. Eğer çok önemli birşey söylerse Ash bana söylerdi. Aslında tüm bu konuşmalar, kurallar ve dersler bizim için gereksizdi. Buraya geliş amacımız belliydi. Sadece nasıl yapacağımız konusundaki planlar tam olarak oturmamıştı ve henüz zamanı gelmemişti. Akademi aldığı canların hesabını verecekti. Annemi öldürenler cezasını çekecekti. Bunu yapacaktım. Buna mecburdum. İçimde yanıp kavrulan, beni kızgın aleviyle saran bu ateşi söndürmenin tek yolu buydu. İntikamımı alacaktım. Başka bir konu olsa intikam almak saçma gelirdi ama bu farklıydı. Bu çok büyüktü.

Ash'den yediğim dirsekle konuşmanın bittiğini anladım ama hiç istifimi bozmadım. "Neden böyle konuşmaları dinlemediğini anlamıyorum." kaşlarını çatarak söylemişti bunu, bense hala kollarım birbirine bağlı bir şekilde "Dur bir düşüneyim. Acaba çok sıkıcı olduğu için olabilir mi?" gözlerini kıstı "En azından saygı duymalısın. Konuşan insana saygı. Tabi boş konuşuyorum yine değil mi?" dedi. Bende gülümsememi tüm yüzüme yaydım. Beni genelde bu tarz şeyler hakkında uyarırdı ama her seferinde kendi bildiğimi okuduğum için artık çok fazla birşey demiyordu. Kalabalıkta kaybolmamak için yerlerimizde oturup salonun biraz boşalmasını bekledik.

Yaklaşık iki dakikalık bekleme, acıktığımı farketmemi sağladı. Kafamda en son ne zaman yemek yediğimle ilgili büyük bir boşluk vardı. "Hey Ash, açlıktan ölsem, çok mu çirkin gitmiş olurum?" Alaycı tavrıma karşın gayet ciddi bir ses tonu kullandım. Buna ek olarak kollarımı göğsümde birleştirip tek kaşımı kaldırdığım o meşhur ifademi ekledim. Ash de buna uygun bir tavırla "Mia Mia Mia. Ahh benim küçük Mia'm, sen zaten çirkinsin. Yani bundan daha çirkin olamazsın. O yüzden cevap hayır." Onun o sıcak gülümsemesine karşılık verdim. Elimi kalbime götürdüm " Ah bu acıttı ama ben ciddiyim. Gerçekten kurt gibi açım." "Bende çok açım. Eğer Albert'ı dinleseydin yarım saat sonra akşam yemeğinin hazır olacağını bilirdin." Bunu imalı bir şekilde söyledi. Bense gülümsememi bozmadan "İşte tamda bu yüzden hep beraber takılıyoruz." dedim. Gülerek gözlerini devirdi. Salon neredeyse boşalmıştı. Bizde yemek salonuna gitmek üzere ayaklandık.

Yemekhane kalabalıktı. Herkes kendi yemeğini alıp masalara oturuyordu. Beyaz duvarlara renk katan bordo şeritler ve onlarla uyum sağlayan bordo masalar ortama sıcak bir hava katıyordu. Etraf yeni ve temiz duruyordu. Akademinin dekorasyonu genel olarak çok modern ve güzeldi. İmajını belli ediyordu.

Yediğim o lezzetli yemeklere eşlik eden bakışlar, sabahki dövüşün hala etkisini gösterdiğini anlatıyordu. Bu kadar bakış içerisinde yemek yemek gerçekten zordu. Kendimi, hata yapmasını bekleyen gazetecilerin önündeki sakar sanatçılar gibi hissediyordum. Sanki herkes düşmemi bekliyordu. Dahası büyük ihtimalle dedikodumuzu da yapıyorlardı. Ash, benim aksime bakışlardan rahatsız değildi. Dikkat çekmeyi severdi.

Akademideki öğrencilerin buradan kaçtığımızı bilip bilmedikleri hakkında bir fikrim yoktu. Bilmeseler bile öğreneceklerinden hiç şüphem yoktu.

Yemeklerimizi bitirdikten sonra Ash ders programlarını almak için öğrenci işlerine gitti. Çok uzun ve yoğun bir gün geçiren ben ise uyumanın hayaliyle yatakhane kısmına doğru yürümeye başladım. Yemek salonu ile aynı binayı paylaşan yatakhanelerin kız ve erkek bölümü yoktu. Sadece ikili odalar vardı.

Koridorlarda, yemekhane gibi beyaz üzerine bordo şeritleri olan duvarlara sahipti. Gerçekten hoş duruyordu. Koridordaki ögrencilerin kıyafetleri ise ortamın beyazlığına ve saflığına haykırır biçimde siyah ve asiydi. Siyah dar, kenarlarında gri çapraz şeritleri olan pantolonlar, bunlara uyum sağlayan dar, isteğe göre siyah ve gri tişörtler vardı. Tişörtleri gögüs kısmında farklı renklerde olan "Ability" yazısı ve arması kişinin hangi seviyede olduğunu gösteriyordu. 1. seviyedekilerin arma rengi, sarı ; 2. seviyedekilerin, mavi ; 3. seviyedekilerin, mor ve 4. seviyedeki öğrencilerin arma rengi ise bordoydu. Bu renklere uyum sağlayan hırkalar, üzerinde akademinin armasını taşıyordu.

Odaya doğru attığım her adımda yorgunluğum kat kat artıyordu. Bugünlük kotamı doldurmuştum. Başka hiçbir şeyle uğraşabileceğimi sanmıyordum. Şükürler olsun ki karşıma birşey çıkmadan, sağ sağlim bir şekilde odama varmıştım. Ben üzerimi değiştirirken unuttuğum ağrılar kendini hissettirmeye başlamıştı. Bir ağrı kesici alıp yarım kalan uykumu tamamlamak adına yatağa girdim. Saat henüz erkendi ama bunu takamayacak kadar yorgundum. Yere düşen bir kuş tüyü kadar hızlı dalmıştım rüyalar alemine.

Bu kadar geç geldiği için üzgünüm gerçekten vaktim yoktu. Çok heyecan verici bir bölüm olmadığının farkındayım. Bu bölümde akademi hakkında biraz bilgi vermek istedim. Umarım beğenmişsinizdir :D İyi veya kötü, yapıcı yorumlar yaparsanız mutlu olurum. Eğer eksiklerimi bilirsem kendimi geliştirebilirim :) Sanırım çok konuştum keyifli günler :D

İntikam ZincirleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin