Finding Judas.

1K 53 75
                                    

.

Hekimoğlu'nun 35. bölümüne dair (House MD 3x9) spoiler içerir.

"İyi ki anne olamamışsın, çünkü onu da berbat ederdin!"

İpek buz gibi suyun altında, kollarında küçük kızla titrerken bir yaydan fırlamış ok keskinliğinde sözcükler kalbine saplanarak nefesini kesmişti. Kızı kollarından aldılar, İpek ıslak kıyafetlerini titreyerek çıkartırken ne kadar kalın giyinse de içindeki bu soğukluğun geçmeyeceğini biliyordu. Titremesi durmuyordu, midesi bulanıyordu, yürürken zar zor sağladığı dengesi her an tuzla buz olacak gibi ipin üstündeydi. Kendisini odasına zar zor attı, en yakınındaki koltuğa yığılıp kaldığında birkaç saatliğine yok olsa nasıl her şeyi toparlayabileceğini düşünüyordu. Ama bu birkaç saat en zoruydu. Her zaman dik, güçlü duran İpek Tekin'in bugün gücü yoktu. İnsanlık hali, deyip geçecek karakterde olsaydı keşke.

"Meşgulüm." dedi tıklatılan kapıya karşı sesini yükselterek. Kapı yine de açıldı, İpek alelacele gözlerini sildi, ama zayıflık anını saklayabildiğini sanmıyordu. Gelenin Ateş olmadığından emindi, o kapıyı çalmazdı. Meşgul olduğunu söylediği halde içeri girebilecek birkaç kişi vardı.

"İyi misin?" dedi Orhan. İpek başını sallamaya çalıştı, ikna edici olmadığını fark edince bir nefes verip arkasına yaslandı.

"Hı-hı." dedi olabilecek en monoton tonla.

"İyi misin derken demek istediğim şuydu; Ateş yine ne yaptı?"

"Bir şey yapmadı." dedi İpek burnunu çekerek.

"Ne dedi sana?" diye ısrar etti Orhan. İpek adamın öfkesinin yüzeye tırmandığını görebiliyordu, son zamanlarda başına gelenlerin üstüne son bir damla daha arıyor gibiydi.

"Ateşin kaba davranışlarına bin kere şahit oldum." dedi İpek elini hafifçe havada sallayıp. "Ama genelde sebepleri olurdu, işine gelirdi böyle davranmak. Hasta yakınından bilgi alabilmek, istediği tedaviyi onaylatmak, ilaçlarına ulaşmak gibi. Ama... Ama hiç sırf yapabildiği için kaba olduğuna şahit olmadım. "

"Sen ciddi misin?" dedi Orhan kaşlarını çatarak. "Ne dedi sana?" İpek iç çekti, bir nefes verip gözlerini kapadı,

"Bir şey demedi. Bir önemi de yok ne dediğinin."

"İpek..." dedi Orhan, öne doğru eğilip elini İpek'in elinin üstüne koydu. Güven vermek ister gibi hafifçe sıktı. "Ateşin sana kaba davrandığına bin kere şahit oldum. Ama ilk defa seni bu kadar kırılmış görüyorum. Farklı bir şey olmuş olmalı."

İpek gözlerini açtı, birden içini dökme isteğiyle yanmış gibi çıkıştı, ellerini iki yanında yukarı doğru kaldırdı,

"İnsanlar sanıyor ki Ateşin bir sınırı yok, kendisini asla tutmuyor, aklına ne gelse söylüyor. Ama öyle değil. Çünkü- çünkü eğer seni gerçekten incitmek isterse, öyle iyi biliyor ki nereden vuracağını, çuvaldızı alıp seni en çok yaralayacak yerinden dürtüyor." Burnunu çekti, tekrar dolan gözlerini hızlıca sildi ve bakışlarını yere indirdi. "Hamile kalmaya çalışıyordum ben bir süredir. Ateş biliyordu bunu. Hatta fertilite iğnelerini olmama da yardım etmişti. Yine de bana dedi ki... Dedi ki, berbat bir anne olurmuşum."

İpek bakışlarını kaldırıp Orhan'ın tepkisine baktı, ifadesi düzdü, bir şaşkınlık belirtisi okunmuyordu.

"Sen de buna çok alındın çünkü... haklı mı olduğunu düşünüyorsun?" dedi yumuşak bir sesle. İpek yeniden kalbinin sıkıştığını hissetti, yumruklarını sıktı.

"3 kere implantasyon denedim. İlk ikisi tutmadı." dedi. Bunu söylediği ilk kişi Orhan'dı, dile getirmek tuhaftı. "Üçüncüsü ise... Tuttu. Ama düşük yaptım."

SINIRWhere stories live. Discover now