Asaf, Selim'i bıraktığında aklı başına gelmiş olmalı ki sadece bakmakla yetindi. Daha sonra Afra'nın elinde parçalara ayrılmış gömleği kendi eline aldı. Gözleri yavaşça gömleğe doğru kaydığında eş zamanlı olarak gözünden bir damla yaş akmış ama bunu umursamamıştı. 

Bir saniyeliğine Afra'ya baktığımda onun gözlerinden yaşlar süzülüyordu. "Sen manyak mısın?" diye sordu Afra, Selim'e hitaben. "Bir gömlek için bu kadar canımı yakman niye?" 

"O, sadece senin için bir gömlek, benim için bundan daha fazlası." 

Göz kapaklarım istemsizce aşağı düştüğünde neler olduğuna hala anlam verememiştim ama Selim bu kadar üzüldüyse kesinlikle bir şey vardı. 

Afra donmuştu. Sadece o da değil ben de kendimi çok kötü hissetmiş, donup kalmamak için elimi solumdaki kişinin koluna dolamıştım. 

Beynim bin tane senaryo üretmiş ama birinin üzerinde düşünmesine bile müsaade etmemeye çalışmıştım. Selim arkasını dönüp hareket ettiğinde Asaf ne kadar peşinden gitmek için adımlasa da Şahin onu durdurmuştu. İkisi aralarında bir şey konuştuktan sonra Asaf başıyla onu onayladı. Şahin, Selim'in peşinden giderken Asaf bana doğru döndü. Kaşlarını çattığında ne olduğuna anlam veremeyerek ben de kaşlarımı çattım. Daha sonra bakışları benim soluma doğru kaydığında elimin arasında hala sıcak bir teni tuttuğumu fark ettim. Aniden elimi kolundan tutup sağa doğru kaydım ve daha demin kimin koluna tutunduğumu anlamak için kafamı kaldırdım. 

Kolunu tutup kendimi destek olarak gördüğüm kişi Çağatay'dı. Bizim hastanede çalışan, benim iş arkadaşım olan Çağatay'dı. Kendisini ilk başlarda hiç sevememiş olsam dahi sonradan kendisini az da olsa sevebilmiştim ama çok garip bir insandı. Bir keresinde bana gelen mesajların Çağatay tarafından geleceğini bile düşünmüştüm ama bu imkansızdı. 

"Pardon, seni göremedim. Merhaba." 

Zar zor da olsa konuşabilmiştim. Asaf'tan yana bakmayı hiç istemiyordum. Baksaydım da sinirli yüzünden başka bir şey göreceğimi hiç sanmıyordum. 

"Merhaba Ecmel. Beni fark etmediğinin farkındaydım." Gülümsedim. "Nasılsın?" diye sordu benim gülümsememe karşılık gülümseyerek. 

Belime bir kol dolanıp bedenimi kendi bedenine yasladığında bunun kim olduğunu tahmin etmek hiç de zor değildi. Benim cevap vermemi beklemeden kendisi benim yerime "İyi." demişti. Parmakları bel oyuntumda daireler çizerken nefesimi tutarak zor duruyordum. 

"Sen?" diye sordum güç bela.

"İyiyim, seni görünce daha iyi oldum yanına gelmek istedim." 

Belimde gezinen el yüzünden zorla gülümseyebilmiştim. "Ne güzel yapmışsın." 

Asaf bel oyuntumda parmaklarını gezdirdiğinde bundan hoşlandığımı nereden anladığını anlayamamıştım. Biri elini belime koyup orada gezdirdiğinde mayışırdım. Bunu nasıl öğrenmişti? Ya da bilinçsizce yapıyor da olabilirdi. 

"Ya sorma, ne güzel." diye konuştu Asaf sesindeki alaylı tonu gizlemeden. 

Dirseğimi karın kaslarına geçirdiğimde ona hiç etki etmemiş aksine bana doğru eğilip önce nefesini kulağıma üfleyerek beni huylandırmıştı. Ardından yanağıma dudaklarını bastırıp öptüğünde kendimi kaybetmemek adına ellerimi yumruk yaptım. 

"Siz sevgili falan mısınız?" 

Asaf'ın eli avucuma kaydığında sıkı sıkıya elimi tutarak öne adımladı. Ben kendime gelemediğim için konuşamıyordum. Asaf eline çantamı ve telefonumu aldığında omzunun üzerinden önce bana daha sonra Çağatay'a baktı. 

DİLHUNWhere stories live. Discover now