9

9.1K 16 14
                                    




Karanlık.

Korku.

Karanlığa alışıktım. Fakat, korku... ona sanırım asla alışamayacaktım.

Kapkaranlık odamın içinde gözlerimi açtığımda her zaman olduğu gibi yorganımı iyice üstüme çektim. Her seferinde, salak gibi o yorganın beni koruyacağına inanıyordum. Her sabah... istisnasız her sabah!

Daha gözümü açar açmaz evin içerisindeki sesler kulağıma doluşmaya başladı. Acaba radarları mı var diye düşünmeden edemedim. Her sabah uyandığımı nasıl anlıyorlardı, başka bir açıklaması olamazdı bunun.

Sesler yakınlaşmaya başlayınca yorganımın altına iyice gizlendim. Artık yüzüm görünmüyordu. Şimdi, şu anda, tam olarak bulunduğum yerde yok olmak istedim. Bir sabah da diğerlerinden farklı bir şey olsaydı ne olurdu ki?

Okula gittiğimde bugünkü yaralarımı insanlara anlatmak istemiyordum. Gerçi... onlar da sormuyorlardı. Sadece benden adeta bir vebalıymışım gibi kaçıyorlardı. Tek bir kişi hariç. O her gün yaralarımı seviyordu. Geçmeyeceğini bile bile teselli ediyordu beni "geçecek" diye.

"Kalk lan."

Babamın sesi yakından geliyordu. Beni bugün neyin beklediğini düşündüm. Nasıl bir işkence yöntemi deneyecekti kim bilir. Sahi, kalmış mıydı ki denemediği bir şey? Deneme tahtası gibiydim. Belki de bir oyuncak.

Ses o kadar yakındı ki, vücudum titremeye başladı. Halihazırda açık olan yaralarım kanıyordu sanırım. Kendimi o kadar çok sıkıyordum ki. Dişlerimin birbirine vurduğunu fark etmemiştim bile ilk başlarda. Korkudan mıydı, yoksa acıdan mı kestiremiyordum.

Karanlık odanın içerisinde hafif loş bir ışık doluştuğunda babamın artık odanın içinde olduğunu biliyordum. Bugün piyango babamdan yana vurmuştu. Halbuki, dün annemdeydi sıra. Onun eli babamdan daha hafifti. Sanırım, her seferinde annemi tercih etmemin, daha az korkmamın nedeni buydu. Yoksa ikisi de birbirinin aynısıydı.

"Salak!"

Babamın sesi o kadar yakındı ki, yorganın içerisinde hareket edebilsem kulaklarımı tıkardım ilk olarak. Bu salak yorgan beni bir gün bile korumamıştı!

"Kalk dedim sana!"

Dudaklarından mırıltılı gibi gelen bir küfür döküldü. Ardından kahkahalıları odamı doldurdu. "Zeynep! Gel kız senin bu küçük şeytan bugün zorluk çıkarıyor. Azıcık beraber eğlenelim."

Beni bir eğlence aracı olarak görüyor olmalarına üzülmedim. Evet, ilk başlarda, yani aklım başıma ilk geldiği zamanlarda, okulda çocuğunu seven anne-babalar gördüğümde, buna üzülürdüm. Fakat, o kadar çok zaman geçmişti ki, artık böyle bir beklentim bile kalmamıştı. Tek istediğim, ölmekti. Onlar ölmeyecekti, ben defolup gidecektim şu hayattan.

Annem, kulağımı tırmalayan bir kahkaha ile odaya girdiğinde, ben hala yorganın altında kaskatı duruyordum. Kaçışım yoktu biliyordum. Bugün okula yürüyebilecek miyim, yaralarımı kıyafetlerim örtecek mi, tek düşündüğüm şey bunlardı.

"Ay Kaan ya!"

Görmüyordum ama babamın omuzuna cilveli bir dokunuş yaptığına emindim. Bunu bir gün ben de denemeliydim. Belki... işe yarardı. Belki babam beni de severdi.

Renkli Hayaller Balonu 🎈Where stories live. Discover now