01

151 5 0
                                    

Uykumdan küfrederek uyandım. Gözlerimi ovuşturdum ve havanın daha karanlık olduğunu farkettim sesler devam ederken. Sesler her zamankinin aksine zevk çığlıkları yerine korku çığlıklarıydı. Tanrım, biri mi ölüyordu yoksa bu sefer Bayan Hood gerçekten kafayı yemiş miydi? Bazen gerçekten ailemle yaşamayı özlüyordum. Kalbim olduğundan daha hızlı atmaya başladı ve yataktan kalkıp perdemi sadece dışarıya bakabileceğim kadar araladım. Yan komşumun lambaları yanıyordu ve sesin ordan geldiği de açıktı. Odamdan çıkıp mutfağa indim. Polisi arayıp aramamam gerektiğini bilmiyordum. Camdan bir daha dışarı baktım, neredeyse bloktaki herkesin lambaları yanıyordu ve camdan bakıyolardı kimse ne yapacağını bilmiyordu. Herkes başkasının bi hamle yapmasını bekliyordu. Dehşet içinde bağıran kadının sesine dayanamadım ve ilk hamleyi yapan kişi ben oldum.

911 i aradım ve olanları anlattım. Yolda olduklarını söylediler ve telefonu kapattım. Nefes nefeseydim. Anahtarı hızlıca cebime atıp evimden çıktığımda sesler kesilmişti. Evlerininin önüne gidip kapıyı çalmak belki aptallıktı ama yine de yaptım. Zilin sesi caddede yankılandı, kesilir kesilmez kapının aralık olduğunu farkettim ve yavaşça kapıyı ittirdim. Arkama döndüm ve karşı evdeki camdan bakan aileye bakarak omzumu silktim. Önüme dönüp evin içine ilk adımımı attım. Sessizdi ve kendimi çok rahatsız hissetmeye başlamıştım. Biri beni izliyor gibi hissediyordum. Yutkundum ve ses çıkarmamaya çalıştım.
Sakin ol Aspen polisler yolda.Polisler yoldaysa neden içeri girmiştim bilmiyordum.

Kapıya en yakın oda olan mutfağa girdim. Bayan Hood'un meşhur mutfağı.. çılgın kadın mutfağını tamamen pembe yapmıştı. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum bu ayrıntılarla ama asla sakinleşmiyordum. Mutfak temizdi hiçbir şey yoktu. Salona açılan kapıdan ilerlemek istiyordum. Parmak uçlarımda ilerlerken bir odaya girmeden önce ilk kafamı odaya sokarak etrafı inceliyordum. Birkaç adım attım ve cam sahpanın önünde durdum üstünde noktalar vardı ama karanlıktan hangi renk ya da ne olduklarını tahmin edemiyordum. Eğilip işaret parmağımda dokundum ve burnuma elimi götürecekken bir el ağzımı kapattı ve kafamı sertçe sehpaya vurmaya başladı. Ayaklarımı kaldırmaya çalışıp ona tekme atmak istiyordum ama olanları kavramam kafamın birkaç kez sehpaya vurulmasıyla gerçekleşti ve ben çoktan güçsüzleşmiştim.

Alnımda bir el hissediyordum. Gözlerimi aralamaya başladığımda acı bir anda vurdu alnıma. Gözlerimi ve dişlerimi sıktım.

"Sakin ol, sakin ol dikiyorum neyse ki fazla kanaman olmamış"
Gözlerimi açabildiğimde başıma dikilmiş bir hemşire gördüm. Ve tanrım bu ışıklar fazlasıyla parlaktı.

"Ne oldu bana" dedim elimi alnıma götürmek üzereyken ama hemşire elimi tutup yerine koydu.

"Sanırım bunu fbi la konuşsan daha iyi olur" dedi gülümseyip ve çıktı.

Olduğum hastane odasını incelerken bir yandan da olanları hatırlamaya çalışıyordum, çoğu silinmişti. Düşüncelerimden kapının tıklatılmasıyla sıyrıldım. Odaya iki adam girdi,yatakta kendimi doğrulttum.

"Aspen Dawn ?"

"Evet benim" dedim boğazımı temizledikten sonra.

"Size birkaç sorumuz olacak" dedi iri adam ben de kadamı tamam anlamında salladım.

"Bize ilk n-"
Telefonunun zil sesiyle cümlesi kesildi ve odadan çıktı.

"Sanırım en son ilk sesi ne zaman duyduğunuzu soracaktı" dedi fbi olduğunu düşündüğüm adamlardan biri. Dalgalı kumral saçları önüne geliyordu ve uzun parmaklarıyla elindeki not deftere dediklerimi yazmak için bekliyordu.

"Saatini hatırlamıyorum ama gece yarısını geçmişti" dedim yutkunarak. Gözlükleri kemikliydi ve düzgün burnuna kusursuzca yerleşmişti. Gözlerimi yavaça aşağı indirdim. Gömleği kollarını sıkıca kavramıştı.

"Peki hatırladığınız kadarını anlatır mısınız"
Hormonlarımı durgunlaştırmaya çalışarak yutkundum.

"Çığlık seslerine uyandım ve polisi aradım. Onlar yoldalarken evi bir yoklamak istemiştim sonrasında neler olduğunu hatırlamıyorum"
Kafasını sallayıp kağıdı odadaki koltuklardan birinin üstüne attı ve kafasını sağa sola salladı.

"Neden çığlıklar gelen bi eve girdiğini anlayamıyorum"

"Komşumu korumak için tabii ki neden olacaktı?" dedim kaşlarımı çatarak. Tamam yakışıklı çocuk beni işte şimdi kızdırmıştın.

Kafasını salladı ama deli olduğumu düşündüğünü biliyordum.

"Ayrıca sanırım çok polisiye izliyorum bu da beni tetiklemiş olabilir, merak"

"Her şey filmlerde görüldüğü gibi değil maalesef" dedi omzunu silkerek. O sırada iri adam içeriye girdi. Hallettin mi dercesine kafasını hareket ettirdi. Bana sorular soran adam da kafasını salladı. Çıkmadan önce bana yaklaştı.

"Ben Matthew ve bu da John tanıştığımıza memnun olduk, geçmiş olsun" dedi ve çıktılar. Güzel bir isminin olduğunu düşündüm.

Aynı gün hastaneden çıkıyo olmama sevindim ama taksiyle gitmek zorundaydım. Hastanenin karşısındaki caddeye geçtim. Tanrım şuan tam bir deli gibi görünüyordum. Kafamda sargılar ve cam yüzünden çizilmiş yerler. Umursamamaya çalıştım ve buradan geçen bir taksi ya da otobüsü beklemeye başladım.

"Hey!"
Gelen sesle irkildim ve kafamı çevirdim. Matthew'dı.

"Bırakmamı ister misin?"
Tanımadığım birinin arabasına mı binmeyecektim tam gerek yok gibi bi şeyler zırvalayacakken adamın fbi olduğu aklıma geldi.

Cevap vermek için çok beklediğimi farkettiğim sırada bana yakın olan kapıyı açtı. Utanarak kapıyı tuttum ve arabanın içine girdim. Elimi emniyet kemerine götürdüm ve çekmeye çalıştım ama olmuyordu.

Bir anda bana yaklaştı fazla yakındık. Eline emniyet kemerini alıp çekerken ben de şampuanının kokusunun burnumu doldurmasına izin veriyordum. Çok güzel kokuyordu. Kalçamın yan tarafına dokunduğunda titrediğimi hissettim. Gözlerimi oraya çevirdiğimde sadece kemeri takıyordu. Geriye çekilip koltuğa iyice yerleşti.

"Teşekkür ederim efendim" dedim araba hareket etmeye başladığında. Yola bakarak sırıttığını gördüm.

Yanlış bi şey mi yapmıştım? Soy ismini bilmiyordum ve direk Matthew dersem de çok samimi oluyordu. Elimi çenemin altın koyup dışarıyı izlemeye başladım.

"Okuyor musun" diye sordu gergin ortamdan kurtulmaha çalışarak. Kafamı salladım.

"Kriminoloji okuyorum"
Kaşlarını kaldırdı.

"Bu, geceki olayı açıklıyor sanırım" dedi gülerek.

"Hala Bayan Hood'a ne olduğunu bilmiyorum" dedim istemsizce kollamı göğsümün alında birleştirerek. Gözlerini birkaç saniyeliğine üstümde gezdirip yola çevirdi.

"Bunları seninle paylaşmam uygun olmaz ama o zavallı kadına iyi şeylerin olmadığını söyleyebilirim"

Kaşlarımı çattım. Meraktan ölmek üzereydim. Gözlerini bana çevirip güldü ve radyoyu açtı.

Evimin önüne geldiğimizde kemerimi çıkardım ve teşekkür ettim tekrar.

"Bu işin peşini bırakmayacağımı biliyorsunuz değil mi?" dedim. Gülümsedi.

"Eğer iyi bir öğrenciysen bırakmayacağını biliyorum" diyip elini ceketinin iç cebine attı ve kartını işaret parmağıyla orta parmağınının arasına koyup bana uzattı. Kartı alıp kapıyı açtım dışarı çıkıp kapıyı kapattım. Kapımın önüne geldiğimde arabaa bakmak için arkamı döndüm. Çoktan gitmişti.

Handcuff || Matthew Gray G.Where stories live. Discover now