six

93 8 17
                                    

Sabah çalan telefonu ile uyandı sarışın olan.Bu gün Mingi ile dışarıya çıkması gerekiyordu.

Kısa bir duşa girdikten sonra dolabını açıp ne giysem diye bakmaya başladı.Bugün nedense çok şirin şeyler giymek istiyordu.Eflatun bir tshirt üzerine mor bir tulum,dizlerine kadar gelen beyaz ama ucunda gökkuşağı olan bir çorap altına koyu mor bir konverse.Saçlarını kurutup kahküllerini de düzelttikten sonra çekmeceden mor sac tebeşirini çıkardı. Saçlarının arasına pembe ve mor tutamlar ekledikten sonra yine mor ve pembenin hakim olduğu bir göz makyajının ve doğum lekesini kapatmasının ardından dudaklarına visneli bir lipbalm sürdü.Yine orman meyveli bir parfüm sıktıktan sonra hazırdı.Hemen karşı odaya gidip Mingiyi uyandırdıktan sonra Mingi giyinene kadar kahvaltıyı hazırladı.

Tüm işleri bittiğinde evden çıktılar.Ilk olarak antikacıya ilerlediler.Sarışın olan heyecanla yanında ki uzun çocuğa oyunda nasıl kazandığını anlatıyordu.Karşıdan karşıya geçtikten sonra dükkana girdiler.Akşamki kendi aralarındaki eğlenceleri için bir kaç plak alacaklardı.Her ne kadar o yaşlardaki gençler plakları veya kasetleri sevmeselerde Yeosang ve Mingi gerçekten çok seviyorlardı ve bu akşam Seonghwa ve Hongjoong hyungları gelecekti Koreye.
Bir kaç kaset ve plak satın aldıktan sonra markete ilerlediler.Fazla uzakta olmayan markete vardıklarında girişten bir araba alıp içeriye girdiler.Yeosang her zamanki gibi arabanın içine binmişti,Mingi ise sanki arabadaki bebekmiş gibi dikkatlice sürmeye başladı.Sarışın olan cebindeki telefonu çıkarıp Seonghwa hyungunun gönderdiği alışveriş listesini açtı.Abur cubur reyonuna girdiklerinde Yeosang gülerek cipsleri  gösterdi.Mingi arabayı cips reyonunun önünde durdurup cipslerden bir kaç çeşit Yeosangın kucağına koydu.Fazladan çikolata,Yeosang için süt ve yine Yeosang için bir çok abur cubur.Bir kaç şişe alkol ve kola gibisinden içecekleri de aldıktan sonra önünde ki minik sarışına döndü.

"Başka neler kaldı?"

"7 paket ramen,2 kilo mantar,1 kilo kırmızı biber ve pirinç almamız gerekiyor.Ardından da bir kaç kutu salam ve kaşar."

"Bunları eve nasıl taşıyacağız?Plaklar da var daha."

"Yunhoe ne işe yarıyor ki onu ara buraya gelsin arkadaşını da çağırsın."

"Seni gidi akıllı şey."

Uzun olan sarışına eğilip sarışının burnunu işaret ve orta parmağının arasına aldı ve hafifçe sıktı.Sarışın olan telefonunu çıkarıp diğer arkadaşını aradı,konuştuktan sonra telefonu kapattı ama cebine koymadı.

"Yunholar gelene kadar fotoğrafını çekebilir miyim?"

"Çek bakalım."

Rainbowboi:Sen ne ara bu kadar uzadın!!😾😾 @PiremsesMinki

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Rainbowboi:Sen ne ara bu kadar uzadın!!😾😾 @PiremsesMinki

↪PremsesMinki:Ben uzamadım Yeo...arabanın içinde olup bana aşağıdan bakan sensin

↪Hwa.Park:Lan eşoleşekler alışveriş yapacağınıza boyunuzu mu tartışıyorsunuz!!
    ↪Rainbowboi:Hayır omma poşetler çoktu biz de @Yunhoe yi bekliyoruz.
     ↪Yunhoe:Tamam çaylamayın az kaldı amk
          ↪Hong.98:KÜFÜR ETME!

"Çatlamayın amk azcık beklediniz eridiniz mi?"

Yanlarına gelen sinirli arkadaşlarıyla ikili gülmeye başladı.

"Sakin ol Yunho bu ne sinir bro."

"Tamam neyse ne şunları eve taşıyalım."

"Arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?..."

Sarışın olan merakla sordu.

"Jongho bunlar Mingi ve Yeosang,mallar bu da Jongho.Oldu mu?"

"Azıcık kibar ol be yanımızda çocuk var."

Herkes etrafa baktığında Jongho Yeosangı gösterdi.

"Ondan bahsediyordum."

Yeosang diğer çocuğa dil çıkardıktan sonra arkadaşları kahkahalara boğuldular.Listede ki her şeyi aldıklarindan emin olduktan sonra hepsini ödeyip oradan ayrıldılar.Tüm poşetleri eve getirip dizdikten sonra Yeosang aklına gelen fikirle gözlerini kocaman açtı.

"MINGI!!"

Mingi Yeosangın adını seslenmesiyle koşarak salona girdi.

"Ne oldu bebeğim bir yerine bir şey mi oldu?"

Korkarak minik olanın etrafına baktı fiziksel bir sorun olmadığını fark ettiğinde derin bir oh çekti.

"Şey...sadece kitapçıya gitmeyi unuttuk."

"Çok korkuttun beni bebegim."

Küçük olana sıkıca sarıldı uzun olan.Ona bir şey olma korkusu ile yaşıyordu her an.Onu bulmamaları için neler neler yapmışlardı ve bulabilmeleri çok yüksek bir olanaktı.Bu yüzden ne olur ne oomaz diye her an yanındaydı küçük olanın.

"Özür dilerim Mingişim~"

Sarışın olanda kendisine sıkıca sarılan gence sarıldı.

"Hadi gidelim o zaman hm?"

"Eveeet~"

Mingi kendi ellerine oranla minicik kalan elleri ellerinin arasına hapsetti.

"Yunhoee~biz çıkıyoruz,Yeosang için kitapçıya gideceğiz!"

Iki genç evden çıkıp her zaman ki pek bilinmeyen kitapçıya ilerledi.Yeosang bu kitapçıyı seviyordu çünkü çok güzel peri masalları olan kitaplar vardı.Mingi her gece uyumadan önce ona bu kitapları okuyordu.
Kitapçıya vardıklarında dükkanın gıcırtıli kapısını araladı uzun olan.Kapının üzerinde ki çan bir müşteri geldiğini belli edercesine çaldığında dükkanın sahibi yaşlı adam sürekli müşterisini gördüğünde ayağa kalkıp gülümsedi.

"Hoşgeldiniz çocuklar."

"Hoşbulduk efendim."

"Artık yönlendirmeme gerek yok zaten sen buyur istediklerine bak genç oğlan."

Sarışın olan kocaman gülümseyerek raflar arasına karıştı.Kızıl saçlı genç her zaman ki gibi yaşlı adamın yanındaki sandalyeye oturup sohbet etmeye başladılar.
Sarışın olan elindeki bir kitapla en sonda ki rafa ilerlemişti.Tanıdık yüzü gördüğünde şaşkınlıkla ağzı aralandı.Elinde tuttuğu kitap düştüğünde heyecanla eğilip kitabı almaya çalıştı.Diğer gencin yanında ki siyah saçlı olan hemen kitabı alıp sarışın çocuğa uzattı.

"T-teşekkür ederim."

Diğerine dönüp şaşkınlığını saklamadan konuştu.

"Bae Hoyoung."

Among Us × WooSangWhere stories live. Discover now