75 -Merak-

8.3K 830 315
                                    

Kaosla beslendiğinizi biliyorum. Benim ruhum da yedi yirmi dört kaosla beslenip tatmin oluyor. İyi okumalar :d

"Pizza mı söylesek?" dedi Onur elindeki su bardağını sehpaya koyarken gözlerini televizyondan ayırmadan.

"Ben bir şeyler hazırlayabilirim isterseniz?" dedim parmaklarımı karnımdaki elde gezdirerek. Bera resmen sülük gibiydi iki gündür. Utanmasa sıçmaya da peşimden gelecekti.

"Yemek yapmaya üşendiğimizden değil, canım pizza çekti." dedi Onur. Omuz silktim.

"Bana fark etmez." dedi Bera kısık uykulu sesiyle. Omzumu çökertmişti...

"Gidip biraz uyusana sen." dedim başımı yüzüne eğip. Başını iki yana salladı.

"Odama gitsem de uyuyamam ki..." Kollarını gererek kalktı yanımdan, belini kaşıya kaşıya merdivenlere yöneldi. "Sigara içip geliyorum." Gözlerimi Onur'a çevirdiğimde hala ekrana bakıyordu dümdüz. Bir polisiye dizisi izliyordu.

"Keşke Hazar'ı getirsen." Omuzlarını kaldırdı.

"Söyledim ama gelmek istemedi. Dersleri var ya, burda kalırsa çalışmayacağını düşünüyor." Dudak büktüm.

"Rahat vermiyorsun ki çocuğa, haklı." Gözleri kısa bir an gözlerimi bulup ekrana döndü. Bölüm bitince durdurdu ekranı.

"Kıskanma." dedi alaycı bir sesle. Ben de alaylı bir kahkaha attım. Sırıtarak bana döndü. "Gerçi iyisiniz baya he! Abim beni sürekli şaşırtıyor." Gülümsememe engel olamadım.

"Beni de şaşırtıyor açıkcası." Onur yanıma attı kendini, telefonunu çıkardı cebinden.

"Ee nerden yiyelim?" Pizzalara bakmaya başladık. Onur ağzını şapırdata şapırdata sayfayı geziyordu. Üstten Hazar mesaj yağdırmaya başladı ama yukarı itti onları.

"Pizza mı söylüyorsunuz?" Bera merdivenleri inip koltuğun arkasına geçti, ellerini omuzlarımıza koydu. Onur başıyla onayladı. Dört büyük boy seçip yolladık siparişi. Ben üç yeter demiştim ama bana dönüp sırıtmışlardı. Bazen ne kadar ayı olduklarını unutuyordum. Hadi Onur yine fiziksel olarak belli etmiyordu ama Bera... Bera hem kaslı hem göbekliydi. Aynı anda nasıl oluyordu ben de anlamıyordum ama... Şey gibi... Hızlı Ve Öfkeli Dominic gibi. Sonu Vin Diesel günümüz hali gibi olacak diye ödüm kopuyordu ama...

"Beş mi söyleseydik?" dedi Onur yüzünü ekşitip. Gözlerimi irilttim.

"Onur saçmalama."

"Dört büyük boyu biz tek başımıza deviriyoruz bazen." dedi Onur göbeğini sıvazlayarak.

"Çok yiyorsunuz." dedim cıklayarak.

"Yanına soğuk soğuk bira da güzel gitmez mi?" dedi Bera gözlerini kısarak dudaklarını ısırıp kardeşine dönerek.

"Markete de sen git abi." dedi Onur da aynı surat ifadesiyle abisine bakarak. Dik dik Bera'ya bakmayı sürdürdüm. Gözleri bakışlarımı yakalayınca irkildi, suçlu Bera gülümsemesini yaptı.

"Gitmez değil mi?" Onur'a döndü. "Gitmezmiş abicim." Onur kısık gözlerini bana çevirdi.

"Abime ne yaptın?" Güldüm. Bera ve Onur'un evinde günlerimiz rutin bu şekilde ilerliyordu...

*

Duştan çıkıp odaya girdim, ağır ağır Bera'nın verdiği havluyla saçlarımı kurulamaya başladım. Kıvırcık oldukları için nazik olmam gerekiyordu. Yoksa dolaşıyordu, tararsam da kabarıyordu. Bera yatağında uzanmış, beni izliyordu. Benim saçlarım kalın bukleliydi ama Bera'nın saçları ince ve sık bukleliydi. Ergenliğe girmeden, yönelimimin farkına varmadığım dönem saçlarımdan nefret ettiğim için hep dümdüz saçları olan bir kadınla evleneceğimi söylerdim. Çocuğumun saçları düz olsun diye... Yani benim çektiğim işkenceyi o çekmesin diye. Çocuğum olmayacaktı orası ayrı da, olacak olsa net kıvırcık saçlı olurdu. Bera'nın saçları benimkilerden de beterdi. Bukleleri ince ve sıktı. Gerçi onunkiler gayet düzgündü, benimkiler gibi dağınık durmuyordu asla.

"Bir yere mi gideceksin?" dedi beni süzerek. Elindeki telefonu yastığının altına sıkıştırdı. Başımla onayladım. "Nereye? Çocuklardan birinin yanına mı?"

"Yo-yok, başka bir arkadaşımla buluşacağım." Yanına adımladım, elimi saçlarından geçirip tepesine bir öpücük bıraktım. Ensemden çekip dudaklarımı öptü, bıraktı beni.

"Tanıyor muyum?"

"Joseph." dedim yanına, yatağa çökerek. Suratı düştü ama bozuntuya vermedi. Asla hoşlanmadığını biliyordum ondan. Halbuki çekinecek hiçbir şey yoktu. Yani tamam, Josh'la ilk tanıştığımız gün çok flörtöz yaklaşmıştı ve masada Bera da vardı ama Josh'un konuşma şekli genel olarak flörtözdü. Bana özel değildi. Ha tabi Bera'ya gıcık olduğu için Bera etrafında bir tık daha flörtöz olabiliyordu...

"Nerde buluşacaksınız? Mekanlar kapalı. Moda falansa daha sıkı giyin, üşütme sonra." Dilimi alt dudağımın içinde gezdirdim. Bu benim için gerildim demenin başka bir yoluydu.

"Evinde." dedim kısık sesle. "Dışarısı çok soğuk."

"O buraya gelsin." dedi gergin bir sesle. Gözlerinde panik yakaladım.

"Senden çekiniyor." dedim açık açık. "Çok sert davranıyorsun, seninle aynı ortamda olmaktan bile hoşlanmıyor. Son tavırlarından sonra evine asla adım atmaz." Bera seslice yutkundu.

"Ata o çocuktan hoşlanmıyorum. Seni sıkmak istemiyorum ama..."

"Bebeğim gerçekten tanısan seversin. Çok tatlıdır aslında."

"Gitmesen?" dedi kısık sesle gözümün içine bakarak. Ofladım.

"Niye böyle yapıyorsun? Ben senin arkadaşlarına karışıyor muyum? Elli tane kız arkadaşın var, af edersin içine düşüyorlar." Cevapsız kalıp gözümün içine içine bakmaya devam etti. "Bera." dedim sesime azıcık sinir katarak.

Ellerini belime sarıp kucağına oturttu beni. "Eğer kalırsan..." Kazağımı yukarı doğru sıyırdı şapşal bir ifadeyle. "sana hiç bilmediğin yönlerimi gösterebilirim." dedi flörtöz bir tavırla.

"Bera." diye tekrar ettim, ellerini yakalayıp indirdim üzerimden. Yüzü düştü, dudaklarına bir öpücük bıraktım. "Eve geldiğimde gösterirsin."

"Nah gösteririm." diye mırıldandı zor duyulan bir sesle ben üzerinden kalkarken.

"Uzatma." dedim ben de sinirlenerek. Tartışmaya devam etseydik bunun sonu yoktu çünkü. Montumu üzerime aldım, beremi nemli saçlarım üzerine oturttum. "Görüşürüz." Cevap vermedi. Ben de çıktım odadan.

*

Son konunun üzerine kahkahamı zar zor yeni yeni dizginlemişken elim telefonuma gitti. Bera'yı arayıp sinirini yoklayayım demiştim ama ekranımda 23 cevapsız aramayı görünce gülümsemem buz kesti. Telefonumu sessizde unutmuşum, gece biri arar veya yazar, bir şey olur da Bera uyanır diye sessizde tutuyordum.

"Ne oldu?" dedi Josh yüzümdeki değişimi fark edip.

"Telefonla konuşmam gerek. Bera merak etmiş herhalde." Bera deyince Josh göz devirdi. Aşırı sinir oluyordu ona. Sevgili olduğumuzu da söyleyememiştim. Bera gruba söylemişti ama Josh'a söylersem ne derdi bilmiyordum sonuçta.

Arayıp kulağıma götürdüm ve ağzımı açmama kalmadan Bera bağırmaya başladı. "Açmayacağın telefonu niye taşıyorsun? Elli kere aradım seni! Meraktan kudurtmak mı istiyorsun?" Yüzümü buruşturup telefonu hafifçe uzaklaştırdım kulağımdan. Dışa taştığını biliyordum sesin, Josh dimdik bana bakıyordu.

"Telefon sessizdeydi Bera." dedim sesimin soğukluğuna engel olamadan.

"Neden?" dedi şüpheli kızgın bir sesle.

"Öf, ona neymiş?" diye homurdandı Josh sesini yüksek tutarak. Elim hızla telefonun mikrofonunu buldu. Josh duysun diye yapmıştı. Bera da duymuştu zaten. Kısa bir sessizlik oluşurken gözlerimle uyardım onu.

"Sen telefonu versene ona bi!" diye kızdı bu sefer Bera.

"Eve geliyorum tamam mı? Konuşuruz." dedim ve yüzüne kapattım. "Ne yapıyorsun sen? Dayak yiyelim mi istiyorsun?"

"Sence de abilik rolünü fazla abartmıyor mu? Sana yürüyor Ata, haberin olsun."

İsimsizler (Gay) Donde viven las historias. Descúbrelo ahora