8🎄

66 9 11
                                    


Kwan

''Chan bırak beni aşağı inmek istemiyorum.'' Kolumdan zorla tutarak sürüklemeye başladı.

''Hadi ama tek mi dolaşayım.'' Gözlerimi devirerek ona eşlik ettim.

Sehyoon şu an kesin bahçededir ve onu görmeye hazır mıyım bilmiyorum. Zaten uzak olmamız canımı acıtıyor. Ama kendime söz verdim bugün ne yapıp edip onunla konuşacaktım. Kaçmasın diye bacaklarından bağlamam gerekse bile.

    Chan ilişkileri hakkında konuşurken onu asla dinlemiyordum. O kadar mıçmıçlar ki midem bulanıyor. Biz de böyle miydik? Ah sanmıyorum. Biz çok güzeldik, adeta birbirimize bağlanmış gibiydik. Sonunda bahçeye indiğimizde çocukları her zaman ki bankta gördüm. O banka oturmuş Donghun hyungun dediklerini dinliyordu.

Kafamı aniden bir şeye çarpmamla sarsıldım. Kafamı ovalayarak kaldırdığımda okulun basketbol takımı kaptanını gördüm. Jackson.

''Kusura bakma görmedim seni'' Gözlerimi kaçırarak söylendim ve yanından geçtim. Taki kolumdan tutup beni durdurana kadar.

''Asıl ben özür dilerim dikilmemeliydim burada. Özür olarak bu çilekli yoğurdu kabul et. Sevdiğini duymuştum.''

''Teşekkür ederim gerek yok.'' Elime sıkıştırıp hızla uzaklaştı.

''Görüşürüz BK.''

Gözden kaybolduğunda Chan'a döndüm.

''Senin çilekli yoğurt sevdiğini nereden biliyor?''

Bilmediğimi belli edercesine omuz silktim. Daha bir şey demeden çocukların yanına vardık.

''Merhaba çiçeklerim benim.'' Chan'ın gürültülü sesine yüzümü buruşturdum. Banka kendimi bıraktığımda Sehyoon'un koluna yaslandığımı fark ettim. Hemen toparlandım ve hafif sırtımı ona dönerek oturdum.

''Az önce Jackson'la ne konuştunuz?'' Jun hyungun sorusunu yanıtlamak için ağzımı aşmıştım ama Chan önce davrandı.

''BK ve Jackson birden çarpıştı. Normal kusura bakma diyip gidiyorduk ki Jackson şey dedi 'Çilekli yoğurt sevdiğini duydum özür olarak bunu al' Tanrım o nereden biliyor bunu.''

Neden bu kadar ayrıntı veriyordu ki salak. Elimdeki çilekli yoğurdu Chan'ın eline tutuşturdum.

''Ben çilekli yoğurt sevmiyorum...artık.''

''Sen çilekli yoğurta taparsın.'' Kaşlarımı daha da çatarak Donghun hyunga baktım.

''Bana çilekli yoğurdu o aldığı için seviyordum artık almıyor ben de sevmiyorum.'' Kaşlarım daha ne kadar çatılabilirdi bilmiyorum.

  Kimsenin bir şey demesine izin vermeden gittim. Onu çok özlüyorum.

-----

Diğer teneffüs tuvaletten çıkıp sınıfa girdim. Dersin başlamasına az kalmıştı. Kitaplarımı hazırlamak için elimi sıranın altına attığımda elime başka bir şey geldi. Bir çilekli yoğurt mu? Chan mı bıraktı? Elimi tekrar sıranın altına attığımda bir kağıt geldi elime.

'güzelce ye' yazıyordu.

   Tanrım yoksa... Bugün dediklerimden sonra mı? Owowowo o çok tatlı. Sanırım kalbim eriyecek. Koşarak sınıftan çıktım ve onların sınıfının katına geldim. Sınıf kapısında bana arkası dönük karşısında Donghun ve Jun hyung vardı.  Ellerimle ikisine gitmesi gerektiğini belirten hareketler yaptım. Anlamış olacaklar ki Jun hyung Donhun hyungu sınıfa götürdü. Onlara şaşırmış bir şekilde bakan Sehyoon'uma gülümsedim. Daha fazla dayanamadım ve arkasından sıkıca sarıldım. Asla kollarımın arasından kaçamasın diye daha da sıkı sardım.

''Neler oluyor?''

''Seni seviyorum, hayır hayır. Seni çok seviyorum. Çok çok.''

''Derse gitmen gerek Kwan.''

   Zorda olsa kollarımın arasından kurtulup bana döndü. Dediğimden dolayı utanmış olacak ki gözlerini kaçırdı.

''Şey yiyemedin ya canın çekmiştir diye düşündüm.'' Tanrım çok tatlı şimdi onu öpücüklere boğmak istiyorum. Ama maalesef okuldayız. Sanırım fazla uzak kalamayacağım.

  Elinden tutup çekiştirmeye başladım. Üst kata çıkardım. Çatının kapısını ittirip hızlıca ikimizi de dışarı çektim. Yaptığımdan dolayı afallamış olacak ki gözlerini açmış bana bakıyordu. Ellerimi yanaklarına koydum ve yüzünü öpücüklere boğdum. Kendine geldiğinde ellerini belime koyup beni kendine çekti. Geri çekilip gözlerine baktığımda konuştu.

''Seni çok özlüyorum.''

''Beni ağlatmak mı istiyorsun? Lütfen beni sensiz bırakma. Bırak açıklama yapayım. Gerçekten anladığın gibi bir şey yok. Sana bunları kanıtlarım da. Hem yılbaşında olanları da unuturum söz.'' Son söylediklerimden sonra biraz yüzüm düştü. Aklıma geldikçe kalbim acıyordu.

   Elimden tutup ilerideki eski sandalyelerin olduğu yere götürdü beni.

''Seni bu kadar zamandır dinlemediğim için özür dilerim. Sadece çok sinirliydim ve konuşurken seni kırmaktan korktum. Ama şimdi seni dinliyorum.''

Dudaklarına hafif bir öpücük kondurup anlatmaya başladım. Aslında ortada bir şey olmadığını anladığında çok özür diledi. Sorun değildi yerinde olsam ben de böyle düşünürdüm, sanırım. En sonunda dayanamayıp bol bol öpüşütük ve sarılarak oturduk. Ders sonunda bittiğinde biz de bahçeye indik.

''Kwan yanlış anlamanı istemiyorum sadece daha sağlıklı olacağını düşündüğümden, bazı şeyleri yavaştan mı alsak.''

''Ne hayır aptal sensiz ne kadar zordu görmüyor musun? Eğer bana azıcık soğuk ol o zaman ısırırım poponu" Yalandan kaşlarımı çattığımda dayanamayıp gülmeye başladı.

"Peki o zaman yeniden flörtleşsek bu akşam seni dışarıya çıkartsam olur mu?"

"Evet, evet binlerce kez eveeet"

"Sakin ol Kwan daha evlilik teklifi etmedim."

"Ne yani edecek misin?"

"Daha çok erken—"

"İyi ben de başkasının teklifini kabul ederim."

Yalan triplerime gülüp beni kolunun altına sıkıştırdı ve çocukların yanına ilerledik. Onu Çok seviyorum.

***
Awuww aşk dolu güzel bölümdü. Beğenirsiniz umarım.

choice |wowkwanWhere stories live. Discover now