Bölüm 12 | Düş

Start from the beginning
                                    

Yaptığı işi bırakıp bir süre bana inanmayarak baktı. Sonra üzerindeki gerginliği atmış gibi rahatça gülümsedi. "Rana onlardan nefret ediyor ve ben de bir an tasarımlarımın gerçekten genç kızlara göre olmadığını düşünmeye başlamıştım."

Aklıma Rana'nın gotik tarzı gelince babasının bu kadar sığ düşünmüş olduğuna inanamadım. Fakat sonra bir babanın kızının görüşünü önemsemesini takdir edip kendi düşüncelerimi tasdiklemedim. "Eskiden ben de bir şeyler karalardım." deyiverdim ve der demez de pişman oldum. Şimdi Çınar Bey'in dikkatli bakışları gözlerimdeydi ve daha fazlasını anlatmamı istediği belliydi.

"Çok da önemli sayılmaz, ortaokulda elbise tasarlardım. Gerçekten güzel bir hobi."

"Hâlâ bir şeyler çiziyorsan görmek isterim." dedi koltuğundan kalkarak. Elimi başımın arkasına getirdiğimde gergince gülümsedim. "Ah, uzun zaman önce bıraktım, yani muhtemelen şimdi berbat çizerim." Onun çizimlerini gördükten sonra kendiminkiler gözümde birer çöp adam çizimi kadar basit görünmeye başlamıştı.

Güldükten sonra mankenin üzerindeki elbisenin koluna birkaç iğne geçirdi. Lila rengindeki göz alıcı elbisenin volanlı kolları onu geçmişe getiriyor gibiydi. Beline kadar sıkı gelen kumaş aşağıya doğru gittikçe genişliyordu ve üzerinde birkaç kat tül vardı. "Henüz bitmedi ama sonunda ortaya güzel bir şey çıkacağına eminim."

"Şimdiden göz alıcı gözüküyor," dedim ve hemen ardından ekledim. "Birisi için mi tasarlıyorsunuz?"

Bakışları elbisenin kumaşından beni bulduğunda aptalca bir şey sormamış olmayı diledim. Neyse ki karşımdaki kişi korktuğum gibi kötü bir tepki verecek biri değildi. "Hayır, hobi olarak tasarlıyorum. Tülin'in yaşına çoğunlukla uymuyorlar, Rana'yı ise biliyorsun." Elbiseden uzaklaşıp dolabın önüne geldiğinde cebinden bir anahtar çıkardı ve açık dolap raflarının ince kenarlarından birindeki kilide sokup çevirdi. Duvara sabitlenmiş dolap kayıp da arkasındaki askılıklara asılı onlarca elbiseyi açığa çıkardığında nutkum tutuldu. "Yoksa onları hakkıyla taşıyabilecek birilerine hediye etmeyi gerçekten isterdim." dedi elbiselerine şöyle bir göz atıp iç çektikten sonra.

Onları yabancı birilerine de vermek istemiyor çünkü gözleriyle elbiselerini nasıl taşıdıklarını görmek istiyor olmalıydı. Bakışları beni bulduğunda gözlerindeki parıltıyı başta çözemedim. Sonradan ne düşündüğünü anladığımda olumsuzca başımı salladım. "Hayır, bunu kabul edemem." dedim hızla.

"Ama eminim ki üzerine çok yakışacaktır." dedi ısrarlı bakışlarla. "Rica ediyorum beni kırma, yalnızca bir tanesini hediye etmek istiyorum."

"Zaten bir süredir evinizde kalıyorum ve bu hediye kulağa biraz abartı geliyor. Belki de Rana için özel bir şeyler dikmelisiniz." dedim kırıcı olmamaya özen göstererek. Aklım her ne kadar Çınar Bey gibi elbiselerin bana yakışacağını söylese de kalbim bunu çok fazla buluyordu. Bakışlarım yeniden elbiselerin sahibini bulduğunda yüzüne ciddi bir ifadenin yerleşmiş olduğunu gördüm. Hatta biraz üzgün bile görünüyordu. "Anladım, istemiyorsun çünkü o kadar güzel değiller."

"Hayır gerçekten öyle değil." diye direttim, belki de ilk kez babamdan daha inatçı birini görüyordum ve böyle insanlar siz dediğini yapana kadar vazgeçmez yahut mutlu olmazdı. Sanırım artık beyaz bayrak sallamanın zamanıydı. "Pekâlâ, eğer istiyorsanız onlardan birini seve seve kabul edeceğim."

Tekrar gülümsediğinde bunun daha tuhaf olamayacağını düşünüyordum. "Yakında onu sana teslim edeceğim." dedi ve uykum geldiği için çalışma odasından ilk ayrılan ben oldum. Odaya girip kendimi yatağa bıraktığımda bu aileye ne kadar şey borçlu olduğumu düşünerek uyuyakaldım.

Yüzük HırsızıWhere stories live. Discover now